Beni hatırladınız mı?

A -
A +
“Amasya Gümüşhacıköylü, 25 senedir Merzifon’da ikamet eden 81 yaşındaki okuyucunuzum...”
 
Ben 37 senedir Türkiye gazetesi abonesiyim. İki sefer çocukluk anılarımı yazdım. Yayınladınız. Çok teşekkür ederim. Gurbet hatıralarımı sizinle paylaşmak benim için ayrı bir zevk oluyor. Bu hatıramda, yurt dışına gurbete gidişimi paylaşacağım…
1962 senesi hafta sonları İstanbul’da dondurma satarak geçti. Almanya’ya işçi gitmek için sıra beklerken Şişli Bomanti’de Eskimo dondurma Fabrikası vardı. Oradan elli adet dondurma aldım. Tanesi otuz kuruştan. Plastik termosa koydum. Saat 12.00 civarında Dolapdere’deki araba tamircilerine sattım. Gidip tekrar doldurdum termosu ve bu defa Taksim Parkı'na gittim orada sattım. Toplamda yüz dondurmadan yirmi lira kâr kaldı...
Bu arada kendime bir de bisiklet aldım ikinci elden. Kâğıthane Çağlayan yokuşunu yürüyerek çıkıyordum. Termosu emanetten alıp iki parti satıp cumartesi saat 06.00’dan sonra Mecidiyeköy Levent’den Sarıyer’e gidiyordum. Oraları gezip sahile doğru Beşiktaş’tan Kâğıthane’ye kaldığım yere geliyordum.
Böylece 1962 yılını tamamladım. 63 yılında böyle devam ederken ara sıra denize de giriyordum. Bisikletten mi oldu bilemiyorum 9. ayda hastalandım. Şişli’de sigorta doktoruna gittiğimde bana zatürre olduğumu söyledi...
İki hafta hastanede yattım. Sonra iki ay Çamlıca Sanatoryumuna gönderdiler. Oradan sonra iki ay da Erenköy Sanatoryumuna gönderdiler. Bir ay da istirahatten sonra iyileşebildim ve işime başlayabildim.
1964 senesinin nisan ayında Almanya sıram çıktı. Üç sene beklemiştim bugün için… Tophane’deki İşçi Bulma Kurumunda Alman bir doktor bizi tek tek muayene etti. 15 kişiden beşine rapor verdi. On kişiyi “sakat” dedi. Benim sağ kulağımda hata buldu. Bütün hayallerim yıkıldı. Tekrar Taksim’de görev yapan Polis akrabam Şaban Abiye gittim. Benimle birlikte müdür beye geldi ve durumumu anlattı. Sıramın kaybolması benim hayallerimin altüst olmasıydı. Müdür bey, “Alman doktor kimsenin sözünü dinlemez” dedi. Ne yapacağız diye sorduğumuzda “seni Viyana’ya gönderelim” dedi.
Beni kayıt etti ve “Altı hafta içinde gidersin” dedi. Teşekkür ettik. Polis ağabeyim dedi ki: “Hamit, sen beş buçuk senedir köye gitmedin. Bu sürede git babanı anneni bir ziyaret et. Gurbete çıkmadan onları bir gör...”
Ben de izin aldım iki hafta köye gittim. İzinde babam ve ağabeyim Gümüşhacıköy’den Hacı Salih Uçar’ın kızı Arife’yi bana istemesinler mi? Beş gün içinde de yüzük taktılar!.. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.