Ölmeden ölmek...

A -
A +
“Çocukluğumdan bugüne kadar çevremdekiler gülerken ben hep gözyaşı döktüm...”
 
“İnsan nasıl ölmeden ölür ki?” diye sorardım hep... 66 yıllık ömrümde dünyayı sevdirecek hiçbir şey yaşamadım desem yanlış olmaz. 5 yaşımdan itibaren bütün yaşadıklarım hatırımda... Ne çocukluğum ne genç kızlığım ne evliliğim ne anneliğim ne de nineliğim beni dünyaya bağlayacak, yaşamayı sevdirecek düzeyde olmadı...
Bu olaylarda herkes gülerken mutlu olurken ben hep gözyaşı döktüm. Kendimi mutlu hissettiğim, mutlu saydığım zamanlar da oldu elbette...
Mesela Ramazan-ı şerif aylarının gelişi beni hep mutlu etmiştir. 7 yaşımdan itibaren heyecan ve huzurla karşıladığım, sevinçle tuttuğum oruçların tadı neşesi Allahü teâlânın bir nimeti bir lütfuydu. Belki de bu nimetlerin karşılığıydı dökülen gözyaşları…
Ramazan-ı şerifi huşû içinde yaşamak ailede oruç tutanlara hiç usanmadan hizmet etmek yaratana daha yakın olabilmek…
Elbette bu nimetlerin bir bedeli olacaktı. Yaşadığım onca çileli hayata rağmen etrafıma hep gülümsedim. Mizacım böyleydi.
Çocukluk ve gençlik coşkusu geride kaldı. Artık yaşlanmıştım. Yaşanan son olaylar çok ağır geldi. Gücüm tükendi… Yine etrafa neşeli görünmeye çalışsam da içimin hüznünü dışıma yansıtıyorum.
Son 5 yılda yaşananlar yaşlı bir insana elbette ağır gelecek..
Evlatlarımın dünyaya gelişleri beni gözyaşlarına boğmuştu. Ama Allahü teâlânın bu güzel emanetlerini öyle sıcak bir muhabbetle bağrıma basmıştım ki... Onlar ağlamasın, onlar huzurlu büyüsün diye inanılmaz bir mücadelenin içinde var gücümle çırpınıyordum. Tabii ki bu gücü Allahü teâlânın ihsanıyla buluyordum. Öğrenmiş ve inanmıştım ki her şey gelip geçici bir imtihandı. Ben bir kuldum. Kulluk görevlerimi yerine getiremiyordum.
Beşer olmamız sebebiyle çok hatalar yapıyor sonra pişman oluyordum. O'nun gazabından korkuyor ama bir o kadar da rahmetine sığınıyordum. O'nun Rahmetini kazanmak ebetteki nefsi sarsacaktı... Son iki senedir ölmeden ölmeyi de öğrendim.
Üç evlâdım oldu. İkisi evlendi. Kızımdan iki erkek torunum oldu. Sıcak bir aile ortamları vardı. Damadım çok beyefendi saygılı ve inançlı bir gençti. Ailesine düşkündü. Kızımın huzuru beni mutlu ediyordu. “Benim gibi imtihanı ağır olmasın” diye dua ediyordum. Kızım nadide bir çiçekti benim için. Tertemiz yetişmiş vakitlice yuvasını kurmuş iyi bir eş iyi bir anne olmuştu. Geçen sene 20. evlilik yıl dönümlerinde yine imtihanların en ağırıyla sarsıldık!.. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.