Şu Cesi Ali’nin yaptığına bak!..

A -
A +
“Bidon, hortum var mı?” dedi. ”Evet” deyince bidonu aldı ve kendi aracından benzin doldurdu.”
 
Güzel yurdumun güzel insanlarıyla ilgili beni şaşırtan minik ama unutulmaz hatıraları anlatmaya bugün de devam ediyorum...
Hatay’ın Kazancık Köyünün Zeki Dayı'nın sergilediği insanlık örneğini anlatıyordum.
Zeki Dayı evinin ön bahçesine sebze ekmiş. Bahçeyi ikiye bölmüş. Bir kısmı kendi ailesinin, bir kısmı da misafir ve yolcularınmış. Kendisine misafir olan Mustafa Bey’e şöyle demiş:
”Bak Mustafa kardeşim şu kısma aile fertleri dokunmaz. Burası misafir ve yolculara aittir. Haydi şimdi sana sebze toplayalım.”
Mustafa Bey bu durumu Almanlara anlattığında adamlar çok şaşırır. Hayranlıklarını ifade ederler. Aynı köyde Zeki Dayı’nın Ahmet, erik ağaçlarının yanındaki duvara “Erik yemek serbesttir” yazmıştır. Bu da benzer bir insanlık örneği…
Yine bir gün Kahramanmaraş yolundayız… Arabanın benzini bitti. Petrol istasyonu uzak. İlk gelen aracı durdurdum. Araç sahibi benzin deposunu yeni doldurmuş. Durumu anlattım.” Bidon, hortum var mı?” dedi. ”Evet” deyince bidonu aldı ve kendi aracından benzin doldurdu. Para teklifime ise çok bozuldu.”
"Sen zor durumdasın. Paranın lafı olmaz” deyince “Abi sen güzel insansın” diyerek takdirlerimi belirttim.
Hele şu Cesi Ali’nin yaptığı… Bir köylüdür Cesi Ali. Hatay’ın Narlıca beldesinde yaşar. Kendisine ait bahçeye gittiğinde nar toplayan Suriyeli çocukları görür. Kendisini görüp mahcup olmasınlar diye saklanır çalıların arkasına. Çocuklar gidene kadar orada bekler. Çıkmaz ortaya. Bu olayı anlatırken duygulanır, gözleri yaşarır. Giden narlara değil zavallı Suriyeli çocukların acınacak hâllerine üzülür. Hakkını helal etmeyi de ihmal etmez.
Hatay’da Hanyolu diye bir köy vardır. Bu köyde Şeyh Ahmet Kuseyri hazretlerinin amcası (aynı zamanda hocası) Şeyh Davut dedesi Şeyh Süleyman (rahmetullahi aleyh) yatarlar.
Ziyarete gitmiştik. Köylülerin ilgisi alakası bizi ziyadesiyle memnun etmişti. Köyün içinde yürürken sağdan soldan “Hoş geldiniz. Buyurun… Buyurun…” sesleri duyuyorduk. Hele evi yolun alt tarafında kalan yaşlı bir ninenin o yatalak hâliyle pencereden “Buyurun… Buyurun…” demesi sözün bittiği yerdi sanki…
Anadolu insanının güzellikleri yazıya sığmaz… Anlatmakla bitmez… Hep bunlar “Gerçek medeniyet” örnekleri değil midir?
      Abdullah Aydın-Hatay
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.