“Gazete günlük çıksın” diye...

A -
A +
 “Bu konuda da; Subaşı meydanındaki bir dükkânı satarak destekte bulunmaya çalışır...”
 
Samsunlu Hacı Şükrü Amca’yı ve hizmetlerini anlatmaya bugün de devam ediyoruz...
Ahmet Kadem Bey'le de bir sohbet sırasında görüşür. Samsun'a kitap satış hizmetlerine gelenleri misafir etmek için âdeta yalvarır. Aksi hâlde yemek yedirmeyi çok seven eşi Nuriye Hanım'dan neredeyse fırça yer, serzenişlerini çekmek zorunda kalır.
Tam İlmihal Seadeti-i Ebediyye kitabının âşığı olur ve Hakikat Kitabevi'nin bütün kitaplarını dağıtıp yayabilmek için o da kitap satışlarına çıkar. Hatta hizmete devam amacıyla bir de "Necat Kitap Kırtasiye" dükkânı açar.
O yıllarda kitap bol olsa süreli yayın ve günlük gazete yok gibidir. Mehmet Ali Demirbaş'ın başında bulunduğu bir ekip; Çorum’da "Millî Fikir" isminde Ehl-i sünneti anlatan bir dergi çıkarmaktadır. Şükrü Amca; eski-yeni elde bulunan tüm sayılarından ister, satar, dağıtır, birçok insana hediye eder, yayılmasına gayret eder. Ancak esas gayreti günlük gazete çıkarılması konusunda olmuştur.
 
O yıllarda Türkiye gazetesi İstanbul'da güç şartlar altında çıkmakta ve taşraya postayla 2-3 gün sonra, bazen birkaç tane birlikte gelmektedir. Tüm hedef; kendi makinelerini üretip günlük dağıtıma geçebilmektir. Şükrü Amca bu konuda da; büyüklerinden kalan Subaşı Meydanı'ndaki bir dükkânı satarak hatırı sayılır bir destekte bulunmaya çalışır. Belki de bu ihlası sebebiyle, bölge temsilcisi Ahmet Kadem Bey'in gayretiyle; 1980'li yıllarda yapılan baskı makineleri 1993 yılında Samsun'da da faaliyete geçecek, çocuklarına da bu hizmette görev almak nasip olacaktır...
 
Şükrü Amca, Tam İlmihal Seadeti Ebediyye kitabından kafasındaki tüm sorulara cevap bulur. Ancak kendisi o yıllarda Osman Bedrettin Hazretlerini sevenlerdendir. Bu durumda bir başka büyüğe bağlanmanın uygun olup olmayacağını merak etmektedir. Bu merakının cevabını da bizzat okuduğu kitabın yazarından alır.
 
1981 yılında İstanbul'a gittiğinde bir gün Enver Ağabey "Yarın saat 11.00’de eve bekliyorlar” diye haber gönderir. Çocukları Ahmet ve rahmetli Necati ile birlikte gider. Fatih’teki evin üst katında, bahçeye bakan küçük oturma odasında Hüseyin Hilmi Efendiler bir müddet sohbette bulunduktan sonra durup kendisine “Sizin tevellüdünüz (doğum tarihiniz) kaç?” diye sorarlar. “1340” deyince “Yaa Efendim, Erzurumlu Osmân Bedreddîn Efendi'nin vefât tarihi de 1340” diye buyururlar... DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.