Bu mezarda kimimiz var?

A -
A +
“Mezarlıkta, şurası mı burası mı diye bakınarak bir kabrin başında durdu kayınvalidem...”
 
Hiç hesapta yokken eşime dedi ki kayınvalidem:
-Oğlum yolumuzun üzerinde şu Kıraç mezarlığına da bir uğrasak ne olur?
-Neden ki anne? Orada kimimiz yatıyor ki?
-Sen hele sür arabayı… Bir Fatiha okuyacağım mevta var…
 
Eşim hem arabayı mezarlığa sürdü hem de merakla Fatiha okunacak mevtanın kim olduğunu sordu annesine… Ben de merak ettim aslında “söylesene anne kimimiz yatıyor o mezarlıkta?” dedim. Annem, “şimdi uzun sürer, gidip bir Fatiha okuyalım” dönüşte anlatırım dedi.
Mezarlıkta, şurası mı burası mı diye bakınarak bir kabrin başında durdu annem. “Burası olmalı” dedi. Yıllar önce defnedilmiş bir hanım mevta için Fatihalar okuduk. Sonra arabaya döndük… Evimize giderken kayınvalidem anlatmaya başladı:
-Çocuklar daha sizin çocukluk yıllarınızdan beri böyleydi İstanbul… Kalabalıktı… Mahalleler mantar biter gibi bitiyordu o yıllarda. Ne gelen belliydi ne giden… Hoş biz de doğma büyüme İstanbullu değiliz, biz de Anadolu’dan geldik… Ama mahallemizin gecekondu olması bir yana hepimiz kapı bir görüşebildiğimiz birbirimizi tanıdığımız insanlardan oluşuyorduk.
İşte o yıllarda mahallemizde bulunan gecekondular arasında ufacık bir eve taşınmıştı.
Öyle dikkati çekecek şekilde, ahım şahım eşya falan getirmemişlerdi eve.
 
Hani neredeyse “bir kat yatağını alıp gelmiş” derler ya işte öyle. O kadını bir iki kez ya gördük ya görmedik. Hiç evden dışarı çıkmaz olmuştu… Ama bu eve ara sıra gelip giden adamlar, kadınlar oluyordu. Tamam, burası İstanbul'du kim kime dumduma idi ama mahalleye kimdi bu yeni gelen kadın? Eve gelip giden kişiler kadının nesi oluyordu? Üstelik bu meçhul kadın niye hiç sokağa çıkmıyor, niye kimse ile görüşüp konuşmuyordu? Biz mahallenin eski sakinleri olarak, bu yeni taşınan kadını ve evine gelip gidenlerini merak etmeye başladık.
Bir iki ay süren merakımız şüpheye dönüşmüştü. Gecenin hemen her saatinde evin lambası yanık duruyordu... İçeride ne oluyordu? Bu dışarıdan tahmin yürütemediğimiz, içerisini bilmediğimiz küçük ev artık beynimizi bir kurt gibi kemirmeye başlamıştı...
Doğrusunu söylersek, bu yeni evde oturanlardan kuşkulanmaya başladık... Yoksa randevuevi olarak mı tutulmuştu burası? Eğer öyle ise, bu mahalleden onları uzaklaştırmamız lazımdı... Bizim millet dedikoduya bayılır. Ama kimse de gidip medenice kimsin nesin diye sormaya cesaret edemez. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.