“Yazmak okur içindir”

A -
A +
Yazmak... Nedir sizce yazmak? Kimine göre boş zamanlarda bazı insanların bir şeyler karalaması bazılarına göre ise sevdasını açıklama kendini ifade etme amacıdır. Ancak yazmayı bir ritüel hâline getirmiş çoğu insana göre yazmak bunların dışında bir şeydir. Eğer bana sorarsanız bu sorulara verebileceğim tek cevap, yazan insanların çoğu hayatlarında zor zamanlar geçirmiş insanlardır. Bütün dertleri yazarak anlatmaya çalışırlar. Yazmak sessiz bir çığlık atmaktır yazar için. Duygularını yazıya dökerek bir nevi içini rahatlatır. Rahatlık sefa içinde yaşayıp da edebiyat dünyasında sesini duyurmuş kişi sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Bu yüzden bence yazmak kelimelerin hoş bir nizama göre yerleşmesinden çok, yazan kişinin başından geçenleri anlatmasıdır. Bir yazarın iç dünyasını merak ediyorsanız onun yazılarını dikkatlice takip edin; zaten ister istemez yazılarında yavaş yavaş kendini ele verecektir. Yazar her yazıda kendisinden bir parça bırakır metine. Okuyucuya kalan, bu parçaları bulup birleştirmektir... Acı ve dert çekmeden yazar olunamaz mı? Tabii ki de olunur. Örneğin edebiyatımızın büyük ustalarından Bâki, hayatı boyunca mutluluk refah içinde yaşamıştır. Ama örneğin Bâki ile aynı dönem yaşamış Fuzûli, çok cüzi miktarda bir ücret ile çalışmaktadır, uzun süre geçim sıkıntısı çekmiştir. Hiçbir yazar, yazılarını kendisi için yazmaz. Yazıların hepsi toplumun beğenisine sunulur. İlk başta yazılış amacı bu beğeni olmasa da eser kaleme alındıktan sonra okurun beğenisini ister. Bunun için her yazı okur için yazılmaktadır. Bu sebeple okurun içinden gelen onun çektiği sıkıntıları dertleri çeken birisi halk ile daha iyi bir iletişim kurar ve bu problemleri daha iyi aktarır durum böyle olunca okurun içinden gelen yazarların yazılarının beğenilmesi işten bile değildir...             Ahmet Ekici-Ortaklar Fen Lisesi Öğrencisi       ŞİİR               Uğultu   Bir anahtar gibisin Aşk… Mânâyı kilitlerinden söküp çıkaran, Koyduğu yerde dağıtan, toplamasını bana bırakan.. Benimle davan nedir Aşk? Gelişinle düğümler çözüldü belki, Yenilerini eklemek neden? Hoş geldin demediğimden mi ruhumu incitmen? Zârların altındaki kelimeleri bırak, Heybem doldu taştı artık.. Uğraşma benimle bu kadar.. Yorgun benliğimin tahammülü yok sana.. Bırak Aşk, çöz şu kelepçeyi ruhumdan.. Bırak demleneyim kendi ateşimde… Senin sıcaklığında yandım, köz oldum, Eridim kurşun oldum.. Ey Aşk, yoruldum seni kovmaktan.. Bırak kurtulayım acılarımdan.. Bırak, geçeyim sonsuzluğundan.. Ya da kal, kalacaksan acıtmadan..                     Ahmet Sinan Arvas       ESKİMEZ KELİMELER   İLTİCA: Mülteci kelimesini -günümüzde Müslüman ülkelerde yaşanan kan ve gözyaşıyla birlikte yerinden yurdundan göç edenler için kullanıldığından- çok duymuşuzdur da 'İltica' kelimesi o kadar söylenmez. Bunun yerine 'sığınmacı' denir… İltica kelimesinin sığınmacı anlamından başka bir anlamı daha vardır. Allahü teâlâya sığınmak anlamında içten yapılan duada söylenen kelimedir. “Allah’ım sana iltica ediyorum”, “Allah’ım sana sığınıyorum” anlamındadır. Allaha sığınmayla ilgili güzel bir duayı burada paylaşmak gerek. “Her bir kesin var bir kesi/Ben bî-kesin yok kimsesi/Ben bî-kesin sen ol kesi/Ey kimsesizler kimsesi...” 'Kes' kelimesi burada 'kimse' anlamındadır.
  ATASÖZÜ   Fakirlik ayıp değil, tembellik ayıptır...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.