Teknoloji ve mutluluk -1-

A -
A +
ATASÖZÜ
 
Al malın iyisini çekme kaygısını...
 
Mutluluk nedir?
En genel anlamda, insanlarda iyi hissetmeye sebep olan bir haz duygusudur. Mutluluğun tanımı kişiden kişiye değişir.
Büyüklerimizin, bizden bir veya iki nesil önce olanların anlattıkları genelde şunlardır:
"Pilli, lambalı radyo vardı, o da günde birkaç saat yayın yapardı. Dedem ajansı dinlerdi.", "Leğende çamaşır yıkardık, deterjan yoktu. Küllü su veya mayi sabun kullanırdık. Sonradan merdaneli makineler çıktı.", "Tek kanallı TV vardı, siyah-beyazdı. Mecburen, o kanaldaki programları seyredeceksin, başka seçim şansın yok. Günde, belirli saatlerde yayın yapar, gece 12.00'de kapanırdı. Şimdiki gibi kumandayı eline alıp o kanaldan bu kanala gezme gibi bir lüksün yok." ,"Babamız bayramda bize bir çift ayakkabı satın alsa o ayakkabıları başucumuza koyup öyle uyurduk.", "Ev telefonu bile çok az kişide vardı. Telefon hattı almak için müracaat edersin, aylar hatta yıllar sonra eve telefon bağlanırdı.", " Makaralı filmler vardı, 24 veya 36 poz, hatta bir ara siyah-beyazdı. Film bitecek, sonra onu tab ettireceksin. Film ayrı para, banyo ettirmek ayrı para… İlçede, hatta şehirde bile fotoğrafçılık işiyle uğraşan çok az esnaf vardı.", "Banyoda termosifon veya kazan olurdu, ya da banyoya soba kurar, bazen de leğende banyo yapardık.", "Hısım akrabaya bayram tebriki yazar, postaya verirdik. Ya da telgraf çekerdik.", "İlçeden şehre günde bir kez otobüs çalışırdı, o da arıza yapardı bazen..."
Bu cümleleri çoğaltmak mümkündür. Ancak, bu cümlelerin hemen hemen hepsinin ardına şu cümleyi ilave eder büyüklerimiz:
"Evladım, zamanımızda yokluk vardı, her şey daha zordu. Ama daha mutluyduk..."
Evet, şimdi 24 saat yayın yapan TV ve radyo kanalları var. Dünyanın her yerinde olup biteni öğrenmek ya da her karakterdeki insana hitap eden farklı tip programları seyretmek mümkün…
            Burak Elitez -Balıkesir
 
 
 
 
ŞİİR
 
                Çocukluk
 
Geçmiş bir hayal idi hâlâ bitmedi
Yıllar ilerledi özlem bitmedi
Zaman hızlı geçer derlerdi inanmazdık
Çocukluk su gibi akıp bitti
 
İçimde bir tek özlem kaldı
Çocukluğum yarım kaldı
Geride ise sadece umutlar kaldı
Sevmeyi sevilmeyi iyi bilirdik
O zamanlar hep büyümek isterdik
Nasıl bir hata yaptığımızı bilmezdik
 
Enes Talha Köksaldı (Süleyman Usta'nın torunu/11 yaşında) Espiye/Giresun
 
 
 
 
UNUTULMAZ İSİMLER
 
ŞAİR NEFİ: 17. yüzyıl Osmanlı şâiri. 1572’de Erzurum’un Hasankale’sinde doğdu. Asıl adı Ömer’dir. Nef’î, iyi bir tahsil görmüş, Arapça ve Farsçayı öğrenmiştir.  I. Sultan Ahmed Han zamanında İstanbul’a gelen genç şâir, asıl şöhretine Sultan Dördüncü Murâd Han zamanında ulaşmıştır. Nef’î sarayda memurluklarda bulunmuştur. Ara sıra hicivleri dolayısıyla azledilmiş, bir seferinde Edirne’ye sürülmüştür. Bayram Paşa hakkında yazdığı bir hicvi sebebiyle de 1632’de İstanbul’da boğdurularak öldürülmüştür. Nef’î’ye göre şiirin, estetik zevki, yükselmiş kimseler tarafından beğenilmesi ve mânâ bakımından olduğu kadar, söz bakımından da kusursuz olması gerekir. Nef’î, İran’ın belli başlı kaside ve gazel üstatlarına hayrandır. Fakat kendisinin de onlar derecesinde, hattâ onlardan üstün olduğuna inanır. Nef’î’nin asıl sanatkârlığı, kasidelerinde ve bu kasidelerin tasvir bölümlerinde görülür. Kasidelerinde bir harp tasviri yapıyorsa; kelimeler, o çağlardaki savaşların kılıç şakırtılarını duyurur. Bahardan söz ediyorsa şiirinde İstanbul’daki zengin bir bahar âlemlerinin sesini, kokusunu, çiçeklerini ve esen serin rüzgârını yaşatır. Şairin en önemli eseri Türkçe Divan’ıdır. Bu Divan’da şâşaalı kasidelerden başka, güzel gazeller ve daha başka şiirler vardır. Hicivlerini ise, Siham-ı Kazâ adını verdiği bir eserde toplamıştır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.