Kadına şiddet ve aile -3-

A -
A +
Her şeye ve her ihtiyacımıza çok çabuk ulaşabiliyoruz. Bazı kutsal değerlerimiz çok çabuk ve kolayca yıkılıyor. Ailemiz ve evliliklerimizden bunların en dayanaksız ve güçsüz olanı. Her şeyden çok çabuk bıkar olduk. Acıyı, sevgiyi, kokuyu, rengi ve güzel duyguları ve aşkı hissedemez olduk. Evlilik her şeyden önce bir sabır, sevgi, vefa sanatıdır. Eskiden babalar evlendirdikleri kızlarını evden çıkarırken onlara verdiği en büyük nasihat "Kızım sen bu evden beyaz gelinliğinle çıkıyorsun, kocanın evinden de beyaz kefeninle çıkacaksın" diyerek onlara evliliğin ne kadar büyük bir müessese ve kutsal bir şey olduğunu anlatırlardı. Oysa şimdiki gençler için evlilik özgürlüğün önündeki en büyük engel olarak düşünülüyor. Parmağına taktıkları evlilik yüzüğü iki insanın kendilerini bir ömür boyu çıktıkları kutsal bir yolculuk değil, boyunlarına geçen bir eziyet ve kölelik zinciri gibi görüyorlar. Fazla haksız da sayılmazlar. Günümüzde nikâhsız yaşayanların, evlenip kısa süre sonra boşanan aktörlerin model olarak sunulduğu bir medya, saçma sapan evlilik dışı yaşantıların normalmiş gibi yayınlandığı TV dizileri ve magazin yayınların gençlerin dünyasını boyadığı bir gerçek var. Gençlerimiz için bir diğer büyük sıkıntı da bağlanmak, bağlı kalmak. Uzun süre bağlı kalmaktan, otoriteden, sabitlikten sıkılıyor ve korkuyorlar. Gençler artık sadece 30 yaşın altında sıradan insanlar değil, kredi kartları, cep telefonları, bilgisayarları, sosyal medya hesapları ile donatılmış durumda. Bunlara olan bağlılık diğer bağlılıkların ve özelliklede aileye ve eşe olan bağlılığın önüne geçebiliyor. Son olarak diyeceğimiz şudur: Ailelerin yıkılmasının evliliklerin bitmemesinin ve özellikle de kadına şiddetin önüne geçilmesinin en doğru yolu toplumsal bir öze dönüşle mümkündür. Şunu hiçbir zaman unutmayalım ki bizler şanlı ecdadımız gibi erkek, kadınlarımız da eski hanımefendi gibi kadın olur da özümüze dönersek ne toplumsal cinsiyetçilik ne boşanmalar, ne ayrımcılık kalır… Sağlık ve esenlik dileklerimle…               Em. Sağ. Yazar-Aslan Torun       ŞİİR        Mehmet Çetin Abimize   İhlâs Vakfı'ndan bir mesaj geldi, Nihayet Emr-i Hakk vâki oldu, Gönlüme çok acı bir hüzün doldu, Mekân-ı Cennet ola, Mehmet Çetin Abim.   Her zaman orta yolda giderdin, Dinimize uygun hayat yaşardın, Ömrünü hayır-hasenata adardın, Mekân-ı Cennet ola, Mehmet Çetin Abim.        Kurucu üyeler bir bir azaldı, Ümidim, vârisler bayrağı aldı, Ahmet Hakan, tabutuna sarıldı, Mekân-ı Cennet ola, Mehmet Çetin Abim.   Kurumun sevilen abisi idin, Tebeşirhane'de "Dede"ydi adın, Abdullah'ın da mürüvvetini göreydin, Mekân-ı Cennet ola, Mehmet Çetin Abim.   Beş vakit sana dua ederim, Rabbimden rahmetini dilerim, Cennet taamları yiyesin derim, Mekân-ı Cennet ola, Mehmet Çetin Abim.                     Sıdıka Avcıoğlu/Samsun       FAYDALI BİLGİLER   AHKÂM-I İSLAMİYYE: İslâm dininin bildirdiği emirlere ve yasaklara “Ef’âl-i mükellefîn” de denilmektedir. Ef’âl-i mükellefin sekizdir: Farz, vâcib, sünnet, müstehab, mubâh, harâm, mekrûh ve müfsid: 4- MÜSTEHAB: Buna, mendub, âdâb da denir. Sünnet-i gayr-i müekkede hükmündedir. Peygamber efendimizin ömründe bir iki kerre dahi olsa yaptıkları ve sevdikleri, beğendikleri hususlardır. Yeni doğan çocuğa yedinci gün isim koymak, erkek ve kız çocuğu için akîka hayvanı kesmek, güzel giyinmek, güzel koku sürünmek müstehabdır. Bunları yapana çok sevâb verilir. İşlemeyene azap olmaz. Şefaatten mahrum kalmak da olmaz. 5- MUBÂH: Yapılması emir olunmayan ve yasak da edilmeyen şeylere mubah denir. Yani günah veya tâat olduğu bildirilmemiş olan işlerdir. İyi niyetle işlenmesinde sevap, kötü niyetle işlenmesinde azap vardır. Uyumak, helâlinden çeşitli yemekler yemek, helal olmak şartıyla türlü elbise giymek gibi işler, mubahtırlar. Bunlar, İslamiyet’e uymak, emirlere sarılmak niyetiyle yapılırsa sevap olurlar. Sıhhatli olup, ibadet yapmaya niyet ederek, yemek içmek böyledir.  
  ATASÖZÜ   Baş yastığı baş derdini bilmez!..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.