Beka ve zekâ konusu -1-

A -
A +
"Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın!"
Dünyanın en büyük devletlerinden biri olan Osmanlı Devleti, kendisine “Devlet-i Ebet Müddet” diyordu. Yani inşallah ebediyen devlet olarak kalacak bir Osmanlı diyordu. Hâlbuki gene tarihte en uzun yaşayan devletlerin başında gelir ama altı yüz yirmi üç yıllık tarihinde, beka sorunu hep var olmuştur.
Kuruluşunun 100. yılında Yıldırım Beyazıt Han'ın Emîr Timur ile yaptığı Ankara Savaşı'ndan sonra yenilen Osmanlı Devleti ve esir düşen Yıldırım Beyazıt Han’dan sonra başlayan ‘Fetret Devri’ ki adına bugünkü anlamda durgunluk, duraklama denilen dönemdir. O yok olmakla yüz yüze gelmiş devlet tam on bir yıl süren iç karışıklıklar ve çok kanlı kardeş kavgaları sonunda yeniden kurulabilmiştir.
Ancak millî varlığımıza ve bekamıza kasteden düşmanlar asla pes etmemiş, her fırsatta bizi Asya’nın çöllerine sürmek için yeniden toplanıp saldırıya geçmiş, nihayet 1. Dünya Savaşı sonunda devletimizi yıkmayı başarmışlardır. Bu yıkımla milyonlarca kilometrekare vatan toprağı elimizden çıkmış, koskoca imparatorluk tam otuz altı devlete parçalanmış bir o kadar da vatan evladı kaybedilmiş; o gün bugün de bu parçalanan topraklarda kanımız su gibi akmaktadır...
Bir devletin kurulması, bütün kurumlarıyla tam olarak oturması uzun ve zor bir süreç gerektirir. Bu süreç bazen yüzyıllar alabilir. Yüzyıl bir insan ömrüdür ama devletler için yüzyıl henüz çocukluk çağı kabul edilebilir. Osmanlı Devleti’nin kuruluşu 150 yıl sürmüştür. Bu dönemde dokuz savaş, beş de iç savaş yaşanmıştır. Bu arada yitirilen canları, çekilen acıları düşünün artık!..
Cumhurbaşkanlığı forsundaki 16 yıldız, tarihte kurulan büyük Türk devletlerini temsil eder. Sonuncusu Devlet-i Aliye-yi Osmaniye olan bu devletlerin her biri, kendi devrinde süper güç olduğu hâlde, sen ben kavgalarıyla yıkılmıştır.
 
ATASÖZÜ
Kel ölür, sırma saçlı olur; kör ölür, badem gözlü olur...

ŞİİR

 
              Enver Abi'ye
 
Öyle bir insandır ki eşi bulunmaz,
Bizim için dertlere giren Abicim.
Onun gibi güzel bir kişi bulunmaz,
Her insanda güzellik gören Abicim.
 
Yıllarca ülkemize çok hizmet verdi
Çünkü o insanları candan severdi.
“Birlikten rahmet doğar kopmayın” derdi,
Bizleri toparlayıp deren Abicim.
 
O hep güler yüzlüdür, tatlı dillidir
İçindeki İhlas’ı bundan bellidir
Çok cömert bir insandır, açık ellidir,
Her şeyini, ömrünü veren Abicim
 
Âcizane bu sözler geldi dilime,
Hemen bir kâğıt kalem aldım elime,
Sözlerimin özü şu birkaç kelime:
Sen bir tanesin Enver Abicim…
 
              Alper Çetin/Aydın
 
 
FAYDALI BİLGİLER
 
AHKÂM-I İSLAMİYYE: İslâm dininin bildirdiği emirlere ve yasaklara “Ef’âl-i mükellefîn” de denilmektedir. Ef’âl-i mükellefin sekizdir: Farz, vâcib, sünnet, müstehab, mubâh, harâm, mekrûh ve müfsid:
6- HARÂM: Allahü teâlânın, Kur’ân-ı kerimde, “yapmayınız” diye açıkça yasak ettiği şeylerdir. Haramların yapılması ve kullanılması kesinlikle yasaklanmıştır. Harâma, helâl diyenin ve helâle, harâm diyenin imanı gider, kâfir olur. Haram olan şeyleri terk etmek, onlardan sakınmak farzdır ve çok sevabdır.
7- MEKRÛH: Allahü teâlânın ve Muhammed aleyhisselâmın, beğenmediği ve ibadetlerin sevabını gideren şeylere mekruh denir.
8- MÜFSİD: Dinimizde, meşru olan bir işi veya başlanmış olan bir ibadeti bozan şeylerdir. İmânı ve namazı, nikâhı ve haccı, zekâtı, alış ve satışı bozmak gibi. Mesela namazda gülmek, abdesti ve namazı bozar.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.