Hesabını bilmeyenlere...

A -
A +
Ülkemizde her on yılda yaşanan darbeler gibi rutin olarak her on on beş yılda bir ekonomik krizler yaşanıyor. Eskilerin çok güzel ve doğru bir sözü vardı. ''Hesabını bilmeyen kasap elinde kalır masat'' diye. Bu yaşadığımız ekonomik krizlerin arkasında da bu ''Ayağını yorganına göre uzatmayan'' kazancından fazla harcayanlar var. Birileri ihtiyacına göre değil, nefsinin hoşunun isteğine göre harcaması yatıyor. ''Üç günlük dünya”, “bu dünyaya bir daha mı geleceğiz?”. “Nereden incelirse oradan kopsun” anlayışı bu ülkeyi batırıyor. İşte bu yaşadığımız krizler bu anlayışla yaşayan tiplerin yüzünden ama maalesef kurunun yanında yaşlar da yanıyor. Biz de o durumdayız. Adam eline birkaç kredi kartı geçirmiş, kazanmadığı parayı, deyim yerinde ise har vurup harman savuruyor. “Ne zaman ödeyeceksin?” sorusunun cevabı ''Allah kerim'' oluyor. Tamam da Allah hesabını kitabını bilmeyen kimseye ihsan eder mi?
Reklamların hemen birçoğu kültürümüzün özünde var olan tasarruf şuurundan habersiz kimseleri ha bire israfa doğru tahrik ediyor. Birileri ihtiyacına göre değil hoşuna gittiğine göre alışveriş ettikçe bu ülkede kriz bitmez. Herkes israfın haram olduğunu bilir ama kimse nefsine ve hoşuna söz geçiremez. Bizde bu nefis ve hoşuna gittiği gibi harcamak olduğu sürece bu krizlerden kolay kolay kurtulamayız. Öte yandan devletlerin de krizin ayak seslerine kulak vermek varken; ticaret hareketlensin bol bol vergi gelsin vb. diye üretici ve tüketicilere çekidüzen vermek yerine ses çıkartmaması bu israf kültürünü ha bire körüklemektedir.
Tatlı tatlı yemenin, acı acı geğirmesi olabileceğini de unutmadan israf etmeden harcamanın bizi krizlerden koruyacağını bilmemiz gerek.
           Hayrettin Hatunoğlu
 
 
 
ŞİİR
 
    Enver Ören Ağabey'ime
 
Boynumda, kördüğüm oldu hasretin,
Himmet eyle, ey Efendim! Nerdesin?
Çınlıyor kulağımda, o mübarek sesin,
Himmet eyle, ey Efendim! Nerdesin?
 
Kızın, senden ayrıldığı için ne hâlde.
Görüyorum, seni her gün düşümde,
Gülüyorsun başka, başka biçimde,
Akıyor gözyaşlarım daim içime...
 
Aramızdan ayrılışının altıncı yılı,
Vakitler geçmez ki, daha dün gibi,
Yaradan yüreğimize nakşetmiş sevgini,
Kimseler dolduramaz senin yerini.
 
Bu dünyada kavuşmak nasip değilmiş,
Bu berat ezelde takdir edilmiş,
Şefâat eyle bu aciz kerimene,
Olayım ahirette ben de sizinle...
 
    Müberra Önder -Kahramanmaraş
 
 
FAYDALI BİLGİLER
 
İSLÂMIN ŞARTLARI İslâm dînine girmiş olanlara, yani Müslümanlara farz olan, muhakkak yapılması gereken beş esas vazife vardır:
1- İslam’ın şartlarından birincisi (Kelime-i şehâdet) getirmektir. Kelime-i şehâdet getirmek demek, (Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühu ve resûlüh) söylemekdir. Yani âkıl ve bâliğ olan ve konuşabilen kimsenin, (Yerde ve gökte, Allahtan başka, ibâdet edilmeye hakkı olan ve tapılmağa lâyık olan hiçbir şey ve hiçbir kimse yoktur. Hakîkî mabut ancak, Allahü teâlâdır). O, vâcib-ül-vücûddür. Her üstünlük ondadır. Onda hiçbir kusur yoktur. Onun ismi (Allah)dır, demesi ve buna kalb ile kesin olarak inanmasıdır. Ve yine, o gül renkli, beyaz kırmızı, parlak, sevimli yüzlü ve kara kaşlı ve kara gözlü, mübarek alnı açık, güzel huylu, gölgesi yere düşmez ve tatlı sözlü, Arabistan’da Mekke'de doğduğu için Arab denilen, Hâşimî evlâdından (Abdullah’ın oğlu Muhammed aleyhisselâm, Allahü teâlânın kulu ve resûlüdür, yani Peygamberidir). Veheb’in kızı olan hazret-i Âmine’nin oğludur.” [Namaz Kitabı s.35]
 
ATASÖZÜ
 
Kurtla koyun, kılıçla (silahla) oyun olmaz...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.