Türkçe varsa Türk de var

A -
A +
Allahü teâlâ dinini kıyamete kadar koruyacağını bildiriyor. Bin yıldır da bu koruma vazifesine, ana eksende, bu şerefli Türk milletini vesile kıldı. İslamiyet’le şeref bulan bu millet, İslam'ın insanı her şeyin Sahibine kul olmaya davetinin kıymetini çok iyi idrak etti. Ve bu şuurla her vakit yüreklerde dinini yaşamak ve yaşatmak aşkını taşıdı.
Türk milleti Müslümanlıkla yoğrulurken dili de Arapça ile hakikat denizine girdi, Farsça ile süslendi. Türkçe; Yunus Emre Hazretleriyle zirve yaptı, Divan Edebiyatıyla görülenin ötesinde arananların anlatım aracı oldu. Fuzuli'nin ıstırabına ortak, Şeyh Galip'in aşkına yoldaş oldu. Gün geldi nefesi kesilecekken Yahya Kemal oldu, Necip Fazıl ile yeniden doğdu. Hüseyin Hilmi Işık Hazretleri ise eserlerinde Türkçeyi öyle bir boyuta konumlandırdı ki, Türkçe; geçmişle geleceği sadece bir anda tutan, bir anda ifade eden ve her ana hükmeden bir sarsılmaz kale oldu. Bu kıymetli eserlerdeki ilimle birlikte kullanılan dille de yoğrulan bir insan, bir millet; zamanın ötesindeki manaya hem varacaktır hem de her şeye Allah için hükmetme fırsatını bulacaktır.
Eğitim sistemimizin merkezine yukarıda saydığımız bu önemli kişiler, eserler ve daha nice sayacaklarımız yerleştirildiğinde her şeyin çok daha çabuk bir şekilde değişeceğine inanıyorum. Önemli olan çok şeyi vermek ve öğretmekten ziyade; doğru olanı, güzel olanı, bizi biz yapanı veya yapacak olanları vermeyi artık anlamaktır. Diğer milletlerden ve Batı'nın ithal kültür borularından beslenerek sıhhat bulabilir miyiz? İki yüz yıldır insanlık ne buldu, sular bizden akmayınca? Türk’üm diyorsak bu kültür pınarlarını biz akıtmalıyız. Aksi mi? Hesap günü var!
                Fatih Toprak-Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni
 
 
ŞİİR
 
                  
               Necat
 
Son bir çığlığın geldi aklıma,
Hâlbuki çok sakin bir akşamdı,
Tutulmuşsun duydum karanlığın dumanına,
Ak ömrün baharına, kara zehir mi saçıldı...
 
Şuurunu mu verdin yoksa
Dalını mı kopardılar,
Pusulan mı şaştı ey istikbal,
Seni ardan koparıp, hayânı mı çaldılar?
 
Morfini, bonzaisi hepsi bir kara kutu,
Başı sonu ecel kokan, dipsiz derin bir kuyu,
Düşlerimizi kirleten, fidanları solduran suyu,
Kor nice hayalinden, kör eder toz bulutu...
 
Yaş kaç diyen olursa, fidanım de sorana,
Kötü kalpten uzak dur, zehir sokma toprağına
Bir gün bir çınar olup, kök sal uçtan bucağa,
Dön bir bak etrafına ki ne kaldı bayramlara...
 
Kötüden ve kötülükten ırak kal istikbalim,
Menzilini hatırla sen, üzülmesin hilalim,
Yalnız da değilsin hiç, millet arkanda daim,
Damarlarındaki asil kanda umutlu yarınlar var...
                                                 Furkan Alkan
 
 
 
 
FAYDALI BİLGİLER
 
 
YEMEK YİRKEN…
■ Yemeğe tuz ile başlanırsa beyin tarafından gönderilen bir uyarı sayesinde, midede mukus denilen sindirimi kolaylaştırıcı bir tabaka oluşturduğunu ve midenin sindirime hazırlıksız yakalanmasını önlediğini...
■ Yemek yerken yerde oturarak sol ayağı katlayıp sağ ayağı karna çekerek oturulup yenildiğinde, su ile doldurulmuş balon şeklinde olan midenin çıkış kısmını kapatarak yenilen gıdanın tam sindirilmeden bağırsaklara kaçmasını önleyeceğini ve mide dolunca da doygunluk hissi vererek çok fazla yemeden kalkılacağını...
■ Yemek yerken su içildiğinde içilen suyun yenilen gıdaların sindirilmesine, gerekli vitaminlerin emilmesine yardım ettiğini ve mideye doygunluk hissi vererek az yemeye vesile olduğunu, biliyor muydunuz?
 
ATASÖZÜ
 
Bir fincan (acı) kahvenin kırk yıl hatırı (hakkı) vardır...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.