Kavanozun sırrı -1-

A -
A +
ATASÖZÜ
 
Bir korkak bir orduyu bozar!..
 
 
 
 
Üniversite son sınıftaydılar. Hepsi okulun en seçkin öğrencisiydi. Bugün dersi uygulamalı yapacaklardı. Önceden ona göre hazırlıklıydılar... Kolçaklarına kurulmuş az sonra başlayacak eğlenceli deneye kilitlenmişlerdi. Yaşlı profesör her zamanki gibi aheste adımlarla kürsüye geçti. Önceden hazırlanmış malzemelerini kontrol etti. Büyükçe bir kavanozun içerisine ritmik hareketlerle yumurta iriliğindeki değişik boy ve ebattaki taşları doldurmaya başladı.
Öğrencilerden çıt çıkmıyordu. Hepsi hocanın ne yapmak istediğini anlamaya, püf noktasını kaçırmamaya çalışıyordu... Kavanozu ağız hizasına kadar taş dolduran profesör, alnına biriken bir iki damla teri sildi. Belini doğrultup kürsüden aşağı indi. Sınıfa döndü:
-Bu kavanoz ağzına kadar doldu mu arkadaşlar, dedi. Sınıfta baştan sona doğru adım atarken öğrenciler biraz duraksadıktan sonra cevap verdiler:
-Evet hocam.
-Doldu tabii ki hocam.
Hoca herkesin cevabını “evet” olana kadar sınıfta bir aşağı bir yukarı gezindi. Sonra kürsüye çıkarken cevabı yorumladı:
-Bakalım dolmuş mu sahiden…
Aşağı eğildi, bir başka kaptan çakıl taşları çıkardı bir miktar. Onları avuç avuç kavanoza boşaltmaya, sonra da kavanozu eliyle dışarıdan sarsmaya başladı. Enteresan bir şekilde çakıl taşları yumurta büyüklüğündeki taşların arasından aşağı doğru düşüyorlardı.
Bir müddet sonra bu işlem de tamamlandı. Öğrenciler hayret ederek dudak büküyorlardı. Hoca sordu:
-Bu kez doldu mu?
Zeki öğrenciler bu kez iki kısma ayrıldı. Bir kısmı dolmuş olmalı düşüncesiyle cevapladı:
-Evet hocam bu kez doldu.
Bir kısmı, hocanın belki daha bildiği vardır düşüncesiyle ama tedirgin cevapladı:
-Daha dolmadı hocam…
Hoca gülümsedi ve bir başka kaptan bu kez avuç avuç ince kum alarak kavanozun üzerine akıtmaya başladı.
Kum taneleri akıyordu bu kez kavanozun içine… Öğrenciler hayranlıkla ve gülümseyerek izliyordu yaşlı profesörün zekâ fışkıran uygulamasını…
             Taha Uğur-Ankara
 
 
 
ŞİİR
 
           Tam İlmihal
 
Alırım ilmimi Tam İlmihâl'den
Onu bilmeyenler ne bilsin hâlden
Herkes konuşuyor hep aynı dilden
Onu bilmeyenler ne bilsin hâlden
 
Bütün ilim irfan hepsi ondadır
Onu bilmeyenin ilmi noksandır
İstersen başını göklere kaldır
Onu bilmeyenler ne bilsin hâlden
 
Binlerce âlimden nakiller onda
Senetli takrizli vesika onda
Okumayan pişman olur sonunda
Onu bilmeyenler ne bilsin hâlden
 
İnim inim incelemiş Hak sözü
İçindedir şeriatın tam özü
Ne yapsın ki körün görmezse gözü
Onu bilmeyenler ne bilsin hâlden
 
En ince bilgiler ona nakşolmuş
Kim ne aramışsa hep onda bulmuş
Kelam fıkıh tefsir içine konmuş
Onu bilmeyenler ne bilsin hâlden
 
Allah razı olsun onu yazandan
Dünyayı kurtarmış yanlış yollardan
Oku Hasipoğlu onu pek candan
Onu bilmeyenler ne bilsin hâlden
 
                 Cumali Çevik-Niğde
 
 
 
 
UNUTULMAZ İSİMLER
 
ABDÜLHÂLIK-I GONCDÜVÂNÎ “rahmetullahi teâlâ aleyh”: Vilâyet yolunun rehberlerindendir. İslâm âlimlerinin büyüklerindendir. Buhârâ'da Goncdüvân köyünde tevellüd ve 575 [m. 1180]de orada vefât etti. Yirmiiki yaşında iken Buhârâ'da Yûsüf-i Hemedânî hazretlerinin sohbetinde kemâle geldi. İmâm-ı Mâlik soyundandır. Babası Abdülcemîl, Malatyalı idi. Hızır aleyhisselâmdan ders aldı. Tesavvufta meşhur olan (Onbir temel kelime) Abdülhâlık Goncdüvânînin sözlerindendir. (Vasiyetnâme) kitâbında diyor ki: "Sana vasiyet eylerim ey oğul ki, her hâlinde ilim ve edeb ve takvâ üzere ol! İslâm âlimlerinin kitaplarını oku! Fıkıh ve hadîs öğren! Câhil tarîkatcılardan sakın! Şöhret yapma! Şöhrette âfet vardır. Çok simâ’ eyleme! Çok simâ’, kalbde nifak yapar, kalbi öldürür. Simâ’ı inkâr da etme ki, büyüklerin çoğu simâ’ yapmışlardır.
Arslandan kaçar gibi, câhillerden kaç! Bidat sâhibi, sapıklar ile ve dünyâya düşkün olanlar ile arkadaşlık etme! Helâlden ye! Çok gülme! Kahkaha ile gülmek, gönlü öldürür. Herkese, şefkat ve merhamet et! Kimseyi hakîr görme! Kimse ile münâkaşa, mücâdele etme! Kimseden bir şey isteme! Tesavvuf büyüklerine dil uzatma! Onları inkâr eden felâkete düşer. Mayan fıkıh ve evin mescid olsun!" [S. Ebediyye]
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.