Sadece sen

A -
A +
Bir varmış bir yokmuş. Köyler arasında iki tane genç birbirlerini sevedurmuşlar. Kızın adı Nehir oğlanın adı ise Alparslan’mış. Nehir çok sessiz, utangaç ama bir o kadar da güzel bir kızmış. Saymakla bitmez marifetleri varmış. Alparslan Nehir’in sessiz hâline vurulmuş. Âşık olunmayacak gibi değilmiş tabii, Nehir’in de güzelliği dillere destanmış. Nehir’in isteyeni de çok fazlaymış. Alparslan her gelen talibini geri çevirmekten bıkmış, kendisi de isteyemiyormuş. Onların kavuşmasına engel insanlar varmış. Bir türlü bunlar birbirlerine kavuşamıyorlarmış. Tek problem Alparslan’ın biraz deli dolu güçlü ve bir o kadar da korkusuz olmasıymış. Engel olan insanlardan biri de Nehir’in babasıymış. Vermek istemiyormuş kızını. Çünkü Nehir’in üzüleceğini düşünüyormuş. Aslında haklıymış da, çünkü çok da sevse Nehir’in çok ağlayacağını düşünebiliyormuş. Nehir de gönlünü kaptırmış. Hatta ilk defa babasına bu konuda fikir söylemek durumunda kalmış. Nehir’in annesi yokmuş. Kısa bir sure önce vefat etmiş hastalıktan. Ondan sonra Nehir evin kadını olmuş, kardeşlerine Nehir bakıvermiş. Aslında Alparslan ile benzer kaderi paylaşıyorlarmış. Alparslan’ın da babası yokmuş. Askerde şehit olmuş ve babası şehit olduğunda Alparslan daha 10 yaşındaymış. Hayat onu koca adam yapmış. Hayatın bütün zorluğunu öğrenmiş. En önemlisi tertemiz kalabilmiş. Dürüstlüğü ona çok şey kazandırmış ama tek istediği Nehir ile evlenmekmiş. Nehir’in babası ise vermemekte kararlıymış. İkisi de çok üzülüyorlarmış bu duruma ama ellerinden hiçbir şey gelmiyormuş. Sonra bu haber köye yayılmış. Şimdi herkes biliyormuş Nehir ile Alparslan’ın aşkını ama kimse bir şey yapamıyormuş. Çünkü babası çok sert bir adammış “vermem” deyip kestirip atıyormuş. Nehir her akşam Alparslan için ağlasa da babasına söz geçiremiyormuş. Babasının neden böyle yaptığına da hiç kimse anlam veremiyormuş. Alparslan Nehir’i 6 defa istemeye gelmiş ve hepsinde de evden kovulmuş. Onun da gururu var tabii, kırılmış. Pes etmemiş ama gidemiyormuş. “Aşkta gurur olmaz” derlermiş ama kendisi için değil annesinin kovulmasına gönlü razı gelmiyormuş.
Gamze Yavuz / Ş. Birecik – Karabük
 
 
 
ŞİİR
      
İbret al
 
Tebdil-î mekânda ferahlık vardır,
Divânece gezme taştan ibret al;
Tecrübe fırsattır, servettir, kârdır,
Daldan dala uçan kuştan ibret al!
 
Baston yutmadıysan birazcık eğil,
Dünyada hiçbir şey tesadüf değil,
İnsan yaratıldın; kıymetini bil,
Dilinden, gözünden, kaştan ibret al!
 
Seyreyle semayı, karayı, suyu,
Niçin her insanın başkadır huyu?
Biraz tefekkür et, azalt uykuyu,
Düşünen beyinden, baştan ibret al!
 
Kim gönderir böyle, esen rüzgârı?
Nasıl bal yapıyor küçücük arı?
Yeşilin tonları süsler baharı,
Yazdan, baharlardan, kıştan ibret al!
 
Tabiat harika, tabiat mihenk,
Çiçekler açılır nefis, rengârenk,
Meyveler, sebzeler güzel bir ahenk,
Her gün sofrandaki aştan ibret al!
 
Ramazan Çetin
 
 
 
MÜBAREK İSİMLER
 
TÂHÂ-Î HAKKÂRÎ: Seyyid Tâhâ-i Hakkârî hazretleri, Anadolu'da yaşayan büyük velilerdendir. Silsile-i Aliyye adı verilen büyük âlim ve velilerin otuz birincisidir. Peygamber efendimizin neslinden olup, Seyyid Abdülkâdir-i Geylânî hazretlerinin on birinci torunudur. 1853 yılında Şemdinli yakınındaki Nehri'de vefat etti. Küçük yaşta Kur'ân-ı kerîmi hatmetti ve ezberledi. Sonra ilim tahsiline başladı. Süleymaniye, Kerkük, Irak, Erbil, Bağdat gibi ilim merkezlerine giderek şöhretli âlimlerden, tefsir, hadîs, fıkıh gibi zahirî ilimleri, zamanın fen ve edebiyat bilgilerini öğrendi. Seyyid Tâhâ hazretleri, Mevlânâ Hâlid-i Bağdadî'nin yanında seksen gün kaldıktan sonra, velilikte pek yüksek derecelere kavuştu. Keşf ve keramet sahibi oldu. Mevlânâ Hâlid-i Bağdadî'nin halifesi olarak Nehri’ye geldi. Burada 42 sene, ilim talebesine, Hak âşıklarına ve Hakk’ı arayanlara ilim, feyz ve nur saçtı.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.