Kim olduğunu hatırla!

A -
A +
Günümüz insanoğlu yaşadığı dünyayı algılamak için modayı ve rol modeli gibi görmeye hatta özümsemeye başlıyor. Süreç içerisinde varoluş amacını unutarak, toplumun ileri sürdüğü algılara kendini uydurma çabasında oluyor. Benzemeye çalıştığı kişinin hâl ve hareketleri öncelikle içte yerleşerek bir süre sonra dışa doğru yayılıyor.
Açıkça kişi kendi öz benliğine savaş açıyor. Dışarıdan enjekte edilen olumsuz olduğu bilinen fakat "bağlanılması gereken durumlar (!)“ hayal kırıklığıyla beraber şahsı kavgaya, karamsarlığa gizliden bağlıyor. Belirli bir amaca yönelik olmadan, kuralsızlığı tercih ediyorlar.
Gerçek hayatın parçası artık gitgide tükeniyor.
Kişiyi değersizleştiren, kendi isteğiyle hayran olduğu bu ve benzeri olaylarda faili suçlamak ne kadar doğrudur? Her türlü iffetsizlik, arsızlık barındıranları “nefret edelim” diyerek paylaşım yaptığımızda dahi bir bakıma reklamını yapmıyor muyuz?
Biz paylaşmasak haberi olmayacak olan onlarca yüzlerce hatta binlerce masum insanın haberdar olmasına vesile olmuyor muyuz?
Bugün birileri bizim yürek çarpıntımıza sebep olup izzeti nefsimize ağır gelen davranışlarda bulunuyorsa, biz izin verdiğimiz içindir.
Davasız kahramanlara inanmayı ne zaman bitireceğiz? Bugün duymaktan dahi haya ettiğimiz haberlerin sebebi, İslamiyetle bereketlenmiş ulu toprakların bize bahşedilmiş olmasının teşekkürünü işte böyle algıların peşinde sarf ettiğimiz için değil midir? Tam da budur işte.
Mert olduğunu unutmayanın namerde ihtiyacı yoktur!
Ebrar Dumlu
 
 
ŞİİR
 
Kalk evladım kalk hele
Müslüman ecdadımın, kahraman evlatları,
Yaşadığın bu toprak şehitlerin diyârı...
Abdest yok, namaz yoksa kararmışsa kalbimiz,
Onlardan kopmuş isek, Onlara benzer miyiz?
 
Şu Mübârek Vatan'ım, haykırır avaz avaz,
Geçmişini bilmeyen feryadını duyamaz!
Abdestsiz üzerime basmazdı senin deden,
Onlar'da da var idi, senin gibi can, beden!
 
(Ecdâdın torunuyum) derken utanmaz mısın?
Bu hâlinle Onlar'ın, çarığı olamazsın!
İbâdetlerden kaçar, bilmezsin helâl, haram;
Dünya sefâsı var ya, insanlık gitmiş ne gam!
 
Rahat yatmadı atan, sonsuz istiklâl için,
Gece gündüz çırpındı, sana istikbâl için...
Adâlet götürdüler, şenlendi dünya yer yer,
Zâlimlerle harplerde şehit düştü yüz binler!
 
İzi var üç kıt'ada, eserleri doludur,
Doğru olan, hak olan yol Onlar'ın yoludur...
Kalk evladım, yiğidim; miskin miskin oturma,
Pırıl pırıl zekânı çirkin işlerle yorma!
 
'Allâhuekber' diyor, semayı sarsan bir ses,
'Lâilâheillallah' diyelim nefes nefes!
Kalk yavrum, delikanlım; el ele bağlayalım,
Mâzimizle yüzleşip, birliği sağlayalım...
 
El açarak diyelim; 'Yâ Rabbi, affet bizi,
Zirveye taşıyalım, şanlı Milletimizi!'
Ramazan Çetin
 
 
UNUTULMAZ İSİMLER
 
Yunus Emre: 13. yy. tasavvuf şairi. Hayatı ve kimliği hakkında kesin bilgi yoktur. Bazı kayıtlardan ve şiirlerinden 1240 yıllarında doğduğu, 80 yıl kadar yaşadığı, Bolulu olduğu, Eskişehir- Sarıköy’de (Bugünkü ismi Yûnus Emre) vefat ettiği ve buraya defnedildiği anlaşılmaktadır. Ankara-Eskişehir demir yolunun kenarında bulunan türbesi 1948’de yolun genişletilmesi için kaldırılmak istenmiş fakat bir türlü bu işte başarılı olunamamıştı. Hatta bir defasında döşenen rayların sökülüp sekiz metre geriye atıldığı görüldü. Bunun üzerine Yunus Emre için bir türbe yapılıp bedeninin oraya nakline karar verildi. Yunus Emre’nin yeni kabri eskisinden 100 m kadar ilerideki bir tepecikte yapıldı. Yeni kabrine taşıyacak beş kişilik heyet, kimseye haber vermeden ve hiçbir tören yapmadan çalışacaktı. Karar verildiği üzere hareket edildi. Yalnız ertesi gün davetsiz, ilansız 30.000’den fazla insanın toplandığı görüldü. Bedeni 700 seneden beri hiç bozulmamış bir hâlde, bir eli yüzünde, bir eli kalbinin üstünde, rahat bir şekilde uzanmış yatıyor görüldü. Mübarek bedeni tabuta kondu ve kalabalığın elleri üzerinde 100 metrelik mesafe tam üç saatte gidilerek yeni mezarına defnedildi.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.