Hiçbir eseri diğerine benzemedi

Dünya çapında matematikçimiz, doktorumuz, ilim adamımız, mimarımız hakkında neden bize kimse bilgi vermiyor? Anlatmıyor? Neden bu konular önemsenmiyor?

Örneğin Mimar Sinan kimdir kaçımız biliyoruz? 1490’da doğup, 9 Nisan 1588’de vefat eden bir vatandaş mıdır?

Hayır… O küçük yaşlarda İstanbul’a gelip tahsilini tamamlayıp orduya katılmış bir askerdir… Çaldıran, Mısır, Tebriz, Bağdat, Rodos ve Belgrad’ın fetihlerinde bulunmuştur. Onlarca ülke, yüzlerce şehir görüp gittiği her yerde, kemerleri, kubbeleri inceleyip bilgi dağarcığını genişletmiştir.

Başmimar olarak göreve geldiğinde bu bilgilerle koca imparatorluğu câmiler, medreseler, köprüler, imaretler, şifahaneler, hanlar, hamamlar, ambarlar ve kervansaraylarla donatmıştır.

Ama enteresan bir özelliği vardır… Hiçbir eserinin diğerine benzememiş olmasıdır.

Kısacık mimarlık dönemine 364 eser sığdırmıştır. Onun akustikte vardığı nokta ulaşılmazdır ve günümüz mühendislerine bile parmak ısırtmaktadır. Edirne’deki Selimiye Câmii, ustalığının en büyük eseridir.

Kanuni Sultan Süleyman döneminde (1520-1566), Mimar Sinan’ın sonradan “çıraklık işim” dediği hem Haliç’i hem Marmara’yı görecek biçimde 1548’de Şehzade Câmii yapılmıştır.

Mimar Sinan’ın inşa ettiği bu ilk selâtin (sultanlara ait) külliyesi; câmi, medrese, tâbhane, ahır, mektep, imaret ve Şehzade Mehmet’in türbesinden meydana geliyordu.

1529’da Sultan Selim Câmii yaptırıldı. Külliye, Sultan I. Selim’in türbesi, câmi, imaret, medrese ve darüşşifadan oluşmaktaydı.

Osmanlının yeni başkenti, Mimar Sinan’ın yapılarıyla kişiliğini kazanmaya başlamıştı. Mihrimah Sultan Câmii, Üsküdar Meydanı’nda Kanuni Sultan Süleyman’ın kızı Mihrimah Sultan tarafından 1548’de yaptırıldı. Külliye; câmi, medrese, misafirhane, ahır, kiler, ambar ve bir handan meydana geliyordu.

Sinan’ın “kalfalık dönemi” eserlerinden olan Süleymaniye Câmii 1557’de yaptırıldı. Câmi, Sinan’ın dehası ile Kanuni’nin gücünü simgeler gibiydi. Büyük kubbeli mekân tasarımında Osmanlı câmilerinin gelişme çizgisini göstermekteydi.

 

 

 

 

                Gitti, gidiyor elden!..

 

“Bonzai” içenler var, “sigara” hayde-hayde;

“Cep tel…” oldu hastalık, “İnternet” son kaide;

“Diploma” almak kolay, vermez oldu faide!..

 “Gitti-gidiyor elden”, “bitti-bitiyor gençlik”;

“Kılavuzu” değilse, şu “Sûre-i Mâide!..”

 

“Mâide”yi bilmeyen, “içki-kumar-harâm”da;

“Alın terim”e bakmaz, gözü benim paramda;

“Müslüman oruçluyken”, onlar her gün bayramda!..

“Gitti-gidiyor elden”, “bitti-bitiyor gençlik”;

Olmuş “Kola” düşkünü, tat bulmaz hiç ayranda!..

 

“Mâide”yi bilmeyen, ne “gusül”-abdest” bilir;

“Yaratan’ın emri” der, “Hakk katı”nda eğilir;

“Deplâsman”ı bilir de, ne “Umre”ye gidilir!..

“Gitti-gidiyor elden”, “bitti-bitiyor gençlik”;

“İnsan gibi” ölür de, sanma “insan” dirilir!..

 

“Ameli” ne olmuşsa, “suret” aynı surettir;

“Mezara adam” girer, sonra “domuz” kesilir;

Nice “sapık” o günde, “hayvan sıfatlı” gelir!..

“Gitti-gidiyor elden”, “bitti-bitiyor gençlik”;

“Rûhu Arş’a” yükselmez, daim hep “Siccîn”dedir!..

 

“İyi genç-iyi insan”; “dünyâ-âh’ret” çalışır;

 Ayırmaz “birbirini”, “sabrettikçe” alışır;

“Karanlık gecelerde”, “ay misali” hep ışır!..

“Gitti-gidiyor elden”, “bitti-bitene” “Dur!” der;

“Sîret” “sûret”a yansır, “gören gözler” mayışır!..

 

 

 

 

 

Zeytinyağı bütün yağlar arasında en kolay hazmedilenidir. Cildi besler, korur ve yumuşatır. Masaj, banyo ve yüz maskelerinde kullanılır. Limon yahut kahveyle içilirse, kabızlığı giderir. Yemeklerden önce içilirse mideyi ülsere karşı korur. Kalbi kuvvetlendirir, kalp krizi riskini azaltır. İdrar yolları ve safra kesesi rahatsızlıklarında etkilidir. Ağızda çalkalandığında dişlerin beyaz kalmasını sağlar. Bağırsakları çalıştırıp sindirimi kolaylaştırır. Kemik zafiyetini ve diş çürümelerini önler. Zehirli maddelerin vücuttan atılmasını sağlar. Kötü kolesterolü (LDL) azaltıp, iyi kolesterolü (HDL) korur. Ham olarak yenebilen tek yağdır. Egzama, yara, çıban, sivilce, kurdeşen ve benzeri cilt hastalıkları için her gün zeytinyağı sürmek çok faydalıdır...