“Zaten siz oradan gelmediniz mi?”

A -
A +
İnsanın manevî kalbi sünger gibidir. Bulunduğu yerdeki iyi ve kötü her şeyi alır, emer. Bu, kalbin özelliğidir. Bunun için, iyi yerlerde bulunmaya, iyi insanlarla beraber olmaya dikkat etmelidir. Yanlış bilgiler içeren kitapları okumamalı, filmleri izlememeli, yanlış sosyal paylaşımlarla ilgilenmemelidir. İmam-ı Rabbanî hazretleri gibi büyüklerin kıymetli eserlerini okumak, Ehl-i sünnet âlimlerinin sohbetlerini dinlemek iyi ve güzel şeylerle meşgul olmak kalbi parlatır. Bozuk ortamlar, yanlış insanlar yanlış paylaşımlar kalbi karartır, insanı fikren hasta eder. Son nefeste kalbin bu şekilde fikren aydınlık, parlak olması çok önemlidir.
Bunun için de bedenimizi bozuk gıdalardan sağlıksız ortamlardan koruduğumuz gibi kalbimizi de zulmete sebep olacak yerlerden, bozuk kimselerden, bozuk yayınlardan ve bozuk sosyal paylaşımlardan uzak durmak, korunmak şarttır.
Çünkü Müslüman, haramdan uzak durmalıdır. Haram Allahü teâlâya isyan anlamına gelmektedir. İmanımızın altı şartından biri ahireti imandır. Ahirette Cennetle Cehennemden başka yer yoktur. Ölümün ne zaman geleceği ise bilinmez. Ölmek felâket değil, ölmeden önce tedbir almamak, ahirette başına gelecekleri bilmemek felâkettir.
Ne demişlerdir:
Dün öldü, bugün can çekişiyor, yarın var mı?
Genç olan ölmez mi, ölenler hep ihtiyar mı?
Dolayısıyla her yaptığımızı Allah rızası için yapmalıyız. Birlik ve beraberlikten ayrılmayıp birbirimize karşı yalan ve hileden sakınarak doğru insan olmalıyız.
Ahirete giden iyi, kötü herkes, pişmanlık duyacaktır. İyiler, daha çok iyilik etmedikleri için, kötüler de kötülük edip iyilik etmedikleri için pişman olacaklar. Kabirden birisi çıkıp, dünyaya gelse, nasıl yaşar? Herhâlde bir anını boş geçirmez, hep ahireti için çalışır, günah işlemez, kalp kırmaz... Ahirete gidince başımıza neler geleceğini, nelerle karşılaşacağımızı dinimiz bildiriyor. Allaha iman etmeyenler, Peygamber efendimizin getirdiklerine inanmayanlar, beğenmeyenler, din-i İslam’ı kabul etmeyenler, Cehennemde feryat edecek; “Yâ Rabbi! Bizi tekrar dünyaya gönder, hiç günah işlemeyeceğiz, hep ibadet edeceğiz!..” diyecekler. Onlara denilecek ki: “Zaten siz oradan gelmediniz mi?”
          M. Melahat Canik-Ankara
 
 
 
 
ŞİİR
 
                         Çağrı
 
Binip doru atlara nice dağlar aşalım
Nizâm-ı Âlem için küffarla savaşalım
Düşmandan değil asla bidatlerden kaçalım
Ehl-i sünnet nurunu yeryüzüne saçalım
 
Gelin tevhîd sancağı altında buluşalım
Nefs-i hevâdan geçip hizmette yarışalım.
Yekvücut yek cihetle engelleri aşalım
Rızâ-i İlâhîye inşallah kavuşalım.
 
Coşalım Rabbimizin aşkı ile coşalım
Yaymak için İslâm’ı dünyayı dolaşalım
Tevfîk Cenâbı Hak’tan, sebebe yapışalım
Ecdâdımız gibi 'Kızılelma’ya koşalım
 
                    Ahmet Bayram-Eskişehir
 
 
 
ESKİMEZ KELİMELER
 
VELHASIL: Arapça kökenli bu kelime halk arasında hâlen kullanılır. “Sözün kısası”, “özet olarak”, “sonuçta” anlamlarına gelir. “Özet” ve “öz” anlamındaki hülasa kelimesinden türetilmiştir. Genellikle bir konuyu uzun uzadıya anlattıktan sonra toparlayıp sonuçlandırmak istendiğinde velhasıl kelimesiyle devam edilir.
 
TEVEKKELİ: Arapça kökenli olan tevekkeli kelimesi aynı zamanda cümlede zarf ögesi olarak kullanılır. “Sebepsiz, boş yere, rastgele, boşuna” anlamlarını içeren bu zarf ögesi olumsuz cümlelerde kullanılır. Bir kimsenin niyetinin ne olduğu ortaya çıktıktan sonra o niyeti için gösterdiği çabayı söylerken kullanılan ön kelimedir. Örnek: “Tevekkeli etrafında dolaşıp durman boşuna değilmiş” gibi.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.