İnsan ne için yaşamalı?

A -
A +
İnsan, Allahü teâlânın yarattığı en değerli varlıktır. İnsan, Allahü teâlânın yeryüzündeki halifesi konumundadır. İslam âlimlerinin yaptığı tefsirlerde Allahü teâlâ “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” buyurmuştur. Yine “Sizi dünyada halifeler yapmış olan odur” ayeti ile “O putlar mı üstün yoksa çaresiz kalıp kendisine yalvaran insanın duasını kabul edip sıkıntısını gideren ve sizi dünyada halifeler yapan Allah mı?” buyurarak insanın dünyada bir halife misyonunun olduğuna dikkat çekilmiştir.
İnsan, hem dünya hem de ahiret hayatı için yaratılmıştır. İnsanın dünya hayatında işlemiş olduğu fiiller (günah veya sevap) ahiretteki konumunu belirler. Cennet veya cehenneme gitmek insanın kendi cüz-i iradesi iledir. Allahü teâlâ, kullarına asla zulmetmez. İnsan, ancak ederse kendisi kendisine zulmeder. Allahü teâlâ, mutlak adalet sahibidir. İnsan, dünyada Allahü teâlânın istediği şekilde yaşarsa Allahü teâlânın takdiri ile cennete gider. Allahü teâlânın istemediği bir şekilde hayat süren birisi ise Allahü teâlânın takdiri ile cehenneme gider. İnsan ne yaparsa kendisine yapar. Bu sebeple dünyada işlemiş olduğumuz fiillere dikkat etmeliyiz.
Şimdi gelelim “insan ne için yaşamalı?” sorusunun cevabına. İnsan, sadece para için yaşarsa paranın kulu ve esiri olur. Parayı o kadar çok sevmeye başlar ki ona âdeta tapar. Bu çok tehlikeli bir durumdur. İnsan, sadece yemek içmek ve nefsinin istekleri için yaşarsa zevkin ve israfın kulu olur. Aşırı yemek ve içmekten, sınırsız zevk u sefadan ve müsriflik yapmaktan kendisini alıkoyamaz. Bu durum insanın huzur ve saadeti için çok tehlikeli bir vaziyettir. İnsan, Allahü teâlânın rızasını kazanmak ve ona “celle celalüh” hakkıyla kul olabilmek için yaşamalıdır. İnsan, hem dünya hem de ahirette ebedi saadete kavuşmak istiyorsa yalnızca Allahü teâlâya kul olmalıdır. Ne demiştir Süleyman Çelebi Mevlid-i şerifinde:
“İsm-i pâkin pâk olur zikreyleyen/Her murada erişir Allah diyen.”
             Adil Söylemez
 
ŞİİR
 
Al bohçanı gidiyoruz
 
Giyin kuşan tak koluna,
Al bohçanı gidiyoruz.
Seher vakti çık yoluma,
Al bohçanı gidiyoruz.
 
Gönlündeki yaralardan,
Bahtındaki karalardan,
Sıkıldıysan buralardan,
Al bohçanı gidiyoruz.
 
Gel göğsünü gere gere,
Dinsin gözündeki dere.
Bu şehirden başka yere,
Al bohçanı gidiyoruz.
 
Ne çok üzül ne de ağla!
Ne bağrına vurup dağla.
Üç düğüm at sıkı bağla,
Al bohçanı gidiyoruz.
 
Bitsin bu işkence çile.
Ne dilersen benden dile,
Kütahya’ya bizim ile
Al bohçanı gidiyoruz.
 
             Şahin Ertürk
 
 
UNUTULMAZ MEKÂNLAR
 
KAZDAĞLARI: Edremit Körfezi’nin kuzeyinde bulunan Kazdağları 21.300 hektarlık alanıyla deniz ve yeşilin tarihî dengeler ile doğanın kucaklaştığı zengin fauna ve florası ile ülkenin görülmeye değer yerlerindendir. Kazdağları, tarih öncesi yıllarda da çeşitli medeniyetleri barındırmış muhtelif tarihlerde kentler, kasabalar kurulmuş ve yıkılmıştır. Kazdağlarının güney yüzü, Zeytinli Çayı'ndan Altınoluk yerleşiminin batısına kadar olan (Damla T.) bölümü ile bu bölümün zirveye kadar devam eden yüksekliklerinin kapsadığı 21.450 hektarlık alan 1993 yılında Bakanlar Kurulu kararı ile Millî Park ilan edilmiştir. Homeros İlyada'sında İda Dağı (Kazdağı) için "Bol pınarlı vahşi hayvanlar anası" diye bahsetmektedir. Kazdağları'nın her yerinden kaynaklar çıkmaktadır. 1500 metre rakımda dahi yaz kış suyu olan kaynaklar mevcuttur. Dünyanın oksijen bolluğu yönünden ilk üç yerinden biri olduğu tespit edilmiştir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.