Kelimeler dize gelsin -2-

A -
A +
• Yeryüzünde, o da kısmî olmak şartıyla, İtalyanca, Fransızca, Yunanca gibi cihanın en büyük dilleri pekâlâ bunu yerine getirebileceğine göre, Lâtin harflerinin dilimize tatbikindeki
(fonetik) mazhariyet, acaba hakikatte ve saf zekâ bakımından bir fayda mıdır, yoksa bir mahzur mu? Yani (fonetik) olmayan ve kelime usulüne dayanan yazı şekillerinin zekâyı beslemesinde hususî bir pay yok mudur? (Fonetik) usul, insanı, pek basit ve ucuz bir (avantaj)a karşılık, içinde hapsedilip kalacağı ve avam seviyesinden yukarıya çıkarmayacağı bir kabalığa mahkûm etmez mi?
• Birbirine bağlanan, bağlandıkça şekil değiştiren ve birbiri içinde hall ü hamur olan şekillerle, her biri kaba zincir baklaları ve çakıl taşları gibi daimî bir sertlik muhafaza eden şekiller arasında, bediî olduğu kadar aklî rüçhaniyet ve galibiyet hangi taraftadır? Ve bu rüçhaniyet ve galibiyetin ilk burhanı olarak eski harflerin stenografya kıymeti, telâfisi mümkün bir kayıp mıdır?
• Nihayet eski ve yeni harf nesillerinin birbiriyle mukayesesinden çıkacak hüküm, mücerret zekâ, irfan ve şahsiyet bakımından hangi cepheye üstünlük yöneltecektir?
• Bin kişilik bir cemiyette dokuz yüz kişinin imzasını atabilecek ve (Karagöz) gazetesini sökebilecek kadar okur-yazar olması mı; sadece yüz kişinin tam okur-yazar ve her türlü fikir çilesiyle dolu olması mı, o cemiyet hesabına üstün bir not belirtir?
• Acaba harf inkılâbını yapanların ve hatta eski harfler içinde çocukluğunu ve ilk mektep çağını idrak edip de peşinden yeni harfleri öğrenenlerin, bütün hususî ve samimî ifadelerinde yalnız ve yalnız eski harfleri kullanmaktan başka bir şey yapamamaları, sadece alışkanlıkla izah edilecek bir hadise midir? İçine eski harf kudret ve imtiyazından hiçbir pay karıştırılmayacak bir durum mudur?
Son olarak insan kulaktan zehirlenir kulaktan giren her söz ruha vurulmuş bir darbedir işte yazının başlığı şimdi yerini bulsun kelimeler dize gelsin. Vesselam...
                 Taha Ufuk Acar
 
 
 
ŞİİR
 
        Annemi aradım
 
Gün boyu yollarda, ağaç altında,
Gün ışığında, yağan yağmurda
Durmak bilmeyen gözyaşlarımla,
Hep onu annemi, annemi aradım.
 
Hastayken yanımda, yanı başında
İçtiğim her sıcak çorbamda
Giydiğim temiz urbamda
Hep onu annemi, annemi aradım.
 
Sevincinle, kederli günümde
Uzun yıllar varken önümde
Hâlâ bitmeyen bu günümde
Hep onu annemi, annemi aradım.
 
Kapkara gecelerime ışık diye
Bana beni veren her şeyde
Şefkatle uzanan her elde
Hep onu annemi, annemi aradım.
            Fatma Güven-Şebinkarahisar
 
 
 
 
ENTERESAN BİLGİLER:
 
PATOLOJİ: Organ ve dokularda hastalıklar veya kazalar sonucunda meydana gelen yapısal ve fonksiyonel bozuklukları inceleyen bilim dalıdır. Patoloji yalnız insan değil hayvan ve bitkilerin de hastalık hâllerini inceler. Patolojiyle uğraşan kişilere “Patolog” denir.
Patolojinin metotları: Patolojide fizik, kimya, anatomi, histoloji ve bakteriyolojide kullanılan metotlar uygulanır. Patolojide kullanılan bir diğer metot da otopsidir. Otopsi bütün organların çıplak gözle muayenesini sağlar. Bu muayenelerde ölüm sebepleri ve hastalıklarda organ yapısında ortaya çıkan bozukluklar (lezyonlar) belirlenebilir. Bozukluk her zaman çıplak gözle görülemez. Bazen de mikroskobik bir inceleme yapmayı gerektirir. Mikroskobun gelişmesi, tespit metotlarıyla hücrenin canlı organizmada olduğu gibi incelenebilmesinin mümkün olması, elektron mikroskobunun çalışma alanına girmesi, doku kültürlerinin yapılabilmesi, mikroskobik muayenelerde fizik ve kimyasal yöntemlerin kullanılması, patolojinin araştırma alanını genişletmiş ve oldukça ayrıntılı araştırmaların yapılabilmesine imkân vermiştir.
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.