Beden ölür, ruh ölmez

A -
A +
İnsan, kendi vücudunun ne muazzam bir fabrika ve laboratuvar olduğunun belki farkına varmaz. Hâlbuki yalnız nefes alıp vermek bile, çok önemli bir kimyasal olaydır. Havadan alınan oksijen, vücutta yakıldıktan sonra, karbondioksit hâlinde dışarı çıkarılır. Sindirim sistemi ise sanki bir fabrikadır. Ağızla alınan yiyecek ve içecekler, mide ve bağırsaklarda parçalanıp öğütüldükten sonra, vücuda yararlı kısmı, ince bağırsaklarda süzülerek kana karışmakta ve posası dışarı atılmaktadır. Bu muazzam işlem, otomatik olarak ve büyük bir disiplin içinde ve bizim farkında bile olmadığımız şekilde yapılmakta, vücut bir fabrika gibi işlemektedir. İnsanın vücudunda türlü türlü ve çok karışık formüllü maddeler imal eden, türlü türlü kimyasal reaksiyonlar meydana getiren, analiz yapan, tedavi eden, tasfiye eden, zehirleri yok eden, yaraları onaran, türlü maddeleri süzen, enerji veren tertibat olduğu gibi, mükemmel bir elektrik ağı vardır. Yine manivela tertibatı, elektronik bilgisayar, haber verme tesisatı, optik ses alma, basınç yapma ve ayarlama tertibatı, mikroplarla mücadele ve onları yok etme sistemi mevcuttur. Kalb ise hiç durmadan işleyen muazzam bir pompadır. Eskiden Avrupalılar, "Bir insanın vücudunda bol su, biraz kalsiyum, biraz fosfor ve biraz da inorganik ve organik maddeler vardır. Onun için bir insan vücudunun kıymeti beş-on liradan ibarettir” derlerdi. Bugün gelişmiş ülkelerin üniversitelerinde yapılan hesaplar, insanın vücudunda durmadan meydana gelen türlü kıymetli hormon ve enzimlerle birçok organik preparatların en azından milyonlarca dolar kıymetinde olduğunu meydana koymuştur. Hele bir profesörün dediği gibi: "Otomatik olarak, böyle kıymetli maddeleri muntazaman meydana getiren bir tertibat yapmaya kalkacak olursak, dünyada bulunan bütün paralar, bunu yapmaya yetmez!" Hâlbuki insanda bütün bu maddî mükemmeliyet yanında; anlama, düşünme, ezberleme, hatırlama, hüküm ve karar verme gibi çok muazzam, manevî mükemmeliyetler de bulunmaktadır. Bu kudretlerin kıymetini ölçmek, insanlar için imkânsızdır. Demek ki, insanın bedeni yanında bir de ruhu mevcuttur.         Talât Özcan-Afyon       ŞİİR                      Baba nasihati   Çok zengin bir adamın servetini boşuna Harcayan oğlu vardı. Gitmiyordu hoşuna...    Delikanlı her zaman beş-on kişi bulurdu    Oyun ve eğlenceler, sofralar kurulurdu... Bir gün dayanamayan adam, dedi oğluna: "-Ne kadar da dostun var? Hayret ettim ben buna    Derler: "Hazır yemeye dağlar bile dayanmaz    Düşenin dostu olmaz! Kimse acımaz, yanmaz Her yüzüne güleni canciğer bilme sakın! Hele kötü insana aman ha olma yakın!    Oğlu itiraz ile babasına dedi ki:    "-Öyle fazla dostum yok. Nihayet on-on iki... Hepsi de bana bağlı yürekten seviyorlar "Senin için canımız feda olsun" diyorlar.    Baba dedi: "-İstersen bunları deneyelim!    Hakiki dost kim imiş, sonunda öğrenelim. Dostlarının hepsine vararak birer birer, "Ben bir hata ettim" de: "Kim bana yardım eder?    Babamın servetini har vurup harman ettim.    Pişman oldum bu işe, lakin artık kaybettim... Bana yardım elini hanginiz uzatacak? Mahcup olan oğlunu, kim ona anlatacak?    Beni yalnız bu akşam kabul eder misiniz?    Oğlun çok pişman diye babama der misiniz?' Dostlarına böyle de, asıl hâlini sakla Ne cevap verecekler iyi dinle merakla...    Delikanlı dostları(!) teker teker denedi.    Dolaştı kapı kapı, kalmadı hiç mecali... Dostları(!) baktılar ki işler sarpa sarıyor. Her birisi kapıyı birer birer kapıyor.    Delikanlı durumu babasına anlattı,    Baba nasihatine iyice aklı yattı... Dost kara gününde insana yardım eder. Sahte olan kişiler münkir olurmuş meğer...                            Ahmet Doğan-Nevşehir  
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.