Koronavirüs bizlere neler öğretti?

Günlerdir koronavirüs ile yatıp kalkıyoruz. Dünyayı kasıp kavuran bu ölümcül mikrop maalesef ülkemize de sıçradı. Ölüm sayısının artmaması için âdeta dua ediyoruz. Hangi televizyon kanalını açarsanız açın konu aynı. Koronavirüs için neler yapabiliriz? Uzmanlar halkı bilinçlendirmek için uğraşıp duruyor. Çok şükür devletimiz alınacak bütün tedbirleri alıyor. Sağlık Bakanımız ve sağlık personelimiz canla başla savaşıyor. İşler artık vatandaşlara düşüyor. Vatandaştan beklenen ise salgın atlatılıncaya kadar sokağa çıkmamak... Biraz dişimizi sıkmamız lazım. Buna rağmen sokaklarda gereksiz yere dolaşan insanımız da yok değil. Koronavirüse inanmayanlarımız bile var. Sosyal medyada gezen videolara bakınca trajikomik hâlimize gülmemek elde değil.

Sağlık Bakanımızın resmî açıklamalarına rağmen Türkiye’de koronavirüs olmadığına inananlar mı ararsın, bize zarar vermez diyenleri mi yoksa camiye bu virüsün girmeyeceğine inananları mı?

Toplum olarak bu kadar ciddi bir konunun bile mizahını yapabiliyoruz. Anlattıklarım işin hikâye kısmı. Yapılacaklar konusunda ise uzmanlarımız devamlı anlattığı için tekrar buradan yazmaya gerek duymadım. Ama en önemlisi olarak ellerimizi temiz tutmak, beslenmemize dikkat etmek, mümkün mertebe sokağa çıkmamak ve kalabalık ortamlardan kaçınmak gerekiyor.

Benim yazmak istediğim konu ise başka. Koronavirüs acaba bizlere ne öğretti?

1-Öncelikle sağlığın her şeyden önemli olduğunu öğrendik.

2-Temizliğin ne kadar önemli olduğunu da öğrenmiş olduk. Virüsün bahanesiyle her yer tertemiz oldu. Herkesin masasının üstünde birer kolonya ya da el dezenfektanı görmek güzel oldu.

3-Kolonya deyince atalarımızın ne kadar ince, zarif insanlar olduğunu da öğrenmiş olduk. Türk toplumunda misafire kolonya ikram etmek meğer misafirin elini kibarca dezenfekte etmekmiş.

4-İnsanın acizliğini, gözle görülmeyecek küçüklükteki bir mikrobun insanı ne hâle getirdiği gördük.

5-Sevdiğimiz insanlardan sakınmış olduğumuz sarılma, öpme vb. duygularımızın da kıymetini anlamış olduk.

6-Ölüm gerçeğini iyice kavramış olduk. Ölümün aslında çok da uzak olmadığını, bir mikrobun insanın ölümüne mal olabileceğini görmüş olduk...

Sağlıklı günlere kavuşmak dileğiyle…

 

 

 

 

 

Bir virüs geldi bu dünyaya,

Meydan okuyor sanki tüm cihana,

Küçücük gözle bile görülmez,

Gözü karadır çaresi ise çözülmez.

 

Nelere kadirsin ya Rabbî!

Bir küçük mikropla dünyaya verdin nizam,

İnanmayanlar inansın ya Rabbi!

Bir küçük virüsle âleme verdin gam.

 

Düşünelim biraz acaba nedendir?

"Allaha sizi şikâyet edeceğim" diyen çocuk mu?

Yoksa sahile vuran masum çocuk mu?

Zalimin zulmünden kaçan çocuk mu?

 

Kendimize bakalım biz ne idik,

Bir anda olduk sanki cihana şah,

Çekidüzen verelim bir küçük damla idik,

Şimdi çaresiz olduk mat.

 

Bu bir imtihan belki de uyarı,

Aynaya bakalım ve nefsimize verelim uyarı,

Her istediğimiz olunca şaşırdık sanki

Duralım artık nefsin yaşayacak mı baki.

 

 

 

 

 

 

Su hakkında doğru bilinen yanlışlar: “Kişisel temizliğimizin ana kaynağıdır su ama bu arada bazı yanlışları da düzeltmekte fayda var...

Sirkeli su, aşırı sıcak sular ile boğaza gargara yapmak ağız mukozamızın yapısını bozarak faydadan çok zarar verebilir. Tuzlu su ve/veya ılık su ile gargaranın elbette faydası olur. Sık aralıklarla su içmek vücudumuzun susuz kalmamasını önler, bağışıklığımızın artmasına destek olur ama söylentilerin aksine virüsleri mideye göndermez.

Su alımındaki en basit yaklaşım, yazın en az 2-2,5 litre, kışın en az 1,5 litre sıvı tüketmek. Susama hissi yanında, idrar rengi de su dengemiz hakkında bilgi veriyor. İdrar miktarı azalıp, rengi koyulaştıkça su içmek gerekiyor.

Suyu her zaman görünür bir yerde bulundurmalı, susama hissi beklenmeden su tüketmeli, uyanınca 1 bardak, her idrar sonrası 1 bardak su içmeli, egzersiz yaparken, sıcakta çalışırken, uzun-hareketsiz yolculuklarda su tüketimi arttırılmalıdır.” [Nefroloji Uzmanı Dr. Arzu Akgül]