Devlet, millet için varlık göstergesidir

A -
A +
 
Devlet, nizam ihtiyacının getirisi olarak içtimai bir vakıadır. Devlet, ihtiyaçları gidermekle, işleri düzenlemekle vazifelidir. Siyaset kurumu başlı başına ihtiyaçların ve ilişkilerin ele alındığı ve tahlil edildiği bir kurumdur. Devlet ise siyaset kurumunun, siyasi iletişimlerinin öbeklendiği, hudutları belli bir toprak parçasında hükmedendir.
Devlet, milletin teşkilatı için gerekli ve kâfi bir ifadedir ve devletsiz bir milletin, millet olarak kalması mümkün değildir. Bu manada devlet, millet için bir varlık göstergesidir. Devlet, milletten ayrı zikredilemez, tecrit edilemez. Devletin yokluğu, milletin devletleşemediğine ve bu da milletin sömürüye müsait bir hâlde bulunduğuna delalet eder.
Devlet yönetiminde vazgeçilemez, yok sayılamaz olan esas unsur, millîliktir. Millîlik; sürekli ve reel politik olarak var olması gerekendir ve resmî ve sivil olanın muvazenesini dengesini muhafaza edecek çıkış yoludur.
Siyasette millîlik, umumi millî duruşun müdafaasıdır. Millî duruş, dinamizmini millî iradenin her zaman tazeliğini muhafaza eden tecellisinden alır. Böyle olduğu noktada devlet, yönettiği ve işlerini hallettiği insanların menfaatlerini gözeten ve muhafaza eden bir potansiyel güç hâline gelir. Millî irade; millî ve manevi değerlere olan geleneksel nazarın ifadesidir. Milletçe alınan bu tavırda, milleti, millet hâlinde bir arada tutan ve ihmali mümkün olmayan müessirler vardır. Burada, ne olursa olsun kutuplaşmanın ve içtimai krizlerin artışı ne düzeyde olursa olsun, tarih tecrübesinden neşet eden (doğan) bir mana vardır ki, bu tecrübeden kaçış ve kurtuluş yoktur. Bu tarih tecrübesinden kurtuluşun olmaması, gayrimillî siyasi unsurların önündeki en büyük engel ve başındaki en büyük beladır.
Köklü bir tarih telakkisinden neşet eden devlet politikası hâlinde millîlik; millete sırtını dayamış, başka milletlerin tecrübelerini yer yer kendi havzasında eritmiş ama bu sırada da milletine gayrimillî değerleri ihraç etmemiş olmaktır.
Hâkimiyetin yönünü tayin eden kitlenin, kendisini yansıtan irade; millî politikanın iradesi ve kılavuzudur. Bu iradenin arkasında, açı tok kılmak ve esiri özgür hâle getirmek, vazgeçilmez bir politika ve varlık sebebidir...
           Ali Tarık Parlakışık
 
 
 
ŞİİR
 
 
               Yeniden
 
Yeniden doğdum bu başka âlem
Ruhuma kanat çizdi kader-i kalem
Yeis’i kovdum gitti keder-i elem
Sema aşk-ı bülbül, ben gül derem
 
Dallar çift çift, iki kuş taşır
Biri inci biri mercan taşır
Gündüz doymaz geceyi kaşır
Her geceye ay, dolunay dolaşır
 
Güneş gönül gözüne seyranda
Aşk tabibi ruhun cemal safında
Akıl yoldaş, hayâ şimşek hızında
Gül görmeden açtı bülbül dağında
 
Tövbe kapısında bülbül oldum
Gönül dağına açan gül buldum
Aşk tokmağına vurulan oldum
Burak’ım gülden, miraç buldum
 
Çıktım âlem-i seyre nazar kıldım
Her konağın çeşmesini içer kıldım
Gönlüme gülü, aşkın nakşı kıldım
Âlemde ben beni arar âdem kıldım
 
               Yavuz Selim Bulut
 
 
 
UNUTULMAZ KELİMELER
 
MİAD: Vadedilen gelecek zaman veya yer. Müsaade edilen zaman, kıyamet, mahşer; vaat, müddet gibi anlamlara gelmektedir. TDK kelimeyi “miat” olarak yazmakta ve eskimiş kelime notuyla birlikte “bir şeyin yapılması için tanınan süre”, “Bir şeyin yerine yenisinin verilebilmesi için kabul edilmiş bulunan süre, kullanma süresi” olarak tanımlamaktadır. Halk arasında kullanırken “bunun miadı doldu” denildiğinde “belirlenen süresi doldu” anlamında kullanılmaktadır. Bu açıdan “son kullanma tarihi” yerine “miat” kelimesi kullanılabilmektedir. Öte yandan mi’de kelimesi de miad kelimesinin çoğulu olup bildiğimiz sindirim organına verilen isimdir. Mideler, kursaklar anlamına da gelmektedir. Arz-ı Mev’ud denildiğinde de miad kelimesi ile aynı kökten olup “vadedilmiş arz” veya “vadedilmiş söz verilmiş topraklar” anlamında kullanılmaktadır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.