Virüsten yirmi sene sonrası...

A -
A +
Çok değil üç ay önceye dönersek toplumun genel ekseriyetinin gençliğin nereye gittiği ve çocukların nasıl yetiştiği noktasında ciddi serzenişleri vardı. Elbet bu gençlere ve çocuklara üç ay önceki hayatı ve dünyayı sunanlar şimdiki yetişkinlerdir. Birçok şeye duyarsız ve sadece "ben merkezli" bir gençlik... Hiçbir hakiki sıkıntıya maruz kalmamış ve derdi davası olmayan bir gençlik. Dünyevileşmiş bir gençlik. Peşinde koştuğu şeylerin kendisini bir hakikate ulaştırmayacağının farkında olmadan yaşayan bir gençlik... Her isteği yerine getirilen, el üstünde tutulan bir çocukluk! Evet, durum buydu ve bu çocukları, gençleri ileride suçlamaya hakkımız var mıydı?
Derler ya: ”Her işte bir hayır vardır.”
İnanın bu koronavirüs, çocukları ve gençleri yetişkinlerin elinden ve kurdukları dünya düzeninden(!) kurtardı.
İleriyi bilmek gibi bir hâlde değilim lakin görünen köy de kılavuz istemez! Şu yaşanan musibet ve oluşturduğu tablo çocuklara ve gençlere çok şey öğretecek. Virüsün çocuklara ve gençlere ciddi bir zarar vermemesi de onlara olan sevgisinden olsa gerek!
Neticede üç ay önceki yaşanan hayat tüm hızıyla devam etseydi yirmi sene sonra ne olurdu?  Hakikatini kaybetmiş, sadece "ben" diyen, dünyanın her zevkini yaşama derdinde olan; fikir, şükür, tefekkür, tevekkül, teslimiyet ve iman yoksunu bir insanoğlu olurdu. Gidişat buydu. Ama bir virüs çıktı... "Nereden, nasıl çıktı?"dan ziyade "niçin çıktı ve neticeleri ne oldu?" sorularının cevabına bakılmalıdır.
Evet, inanın bu virüs; çocuklara ve gençlere yirmi sene sonra niçin ve nasıl yaşayacaklarının cevabını sundu. Zaten okulların ve yetişkinlerin bu cevabı verecek hâlleri yoktu. Bu salgında elbet bir vakit sonra geçecektir. Lakin dünya artık başka bir dünya olacak ve bu başkalık özellikle çocuklar ve gençler için olacaktır... Virüs musibeti, inşallah bu toprakların şehit ve gazi evlatlarının dünyaya yeni bir nizam vereceği yolu açacaktır.
         Fatih Toprak-Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni
 
 
ŞİİR
 
     İnecek var!
 
Elveda dedik hayata,
Son durakta inecek var.
İşte bindik cansız ata,
Son durakta inecek var.
 
Uçtu gitti gönül kuşu,
Geçtik inişi yokuşu,
Olmaz bu yolun dönüşü,
Son durakta inecek var
 
Çektik yokluğu varlığı,
Olmaz hayat pazarlığı,
Geçmeyelim mezarlığı,
Son durakta inecek var.
 
Bir rüya hayatın kendi
Ömür ne çabuk tükendi?
Unutma imam efendi,
Son durakta inecek var…
 
Kim temel atmış cihana?
Baş ağrısı bir bahane,
İşte geldik kabristana,
Son durakta inecek var…
 
Hepimizin sonu ölüm,
Mithat İnci bağlı elim,
Yavaş yavaş indirelim,
Son durakta inecek var.
 
  Bayburtlu Mithat İnci
 
 
UNUTULMAZ TARİHLER
 
İKİNCİ BALKAN SAVAŞI: Birinci Balkan Savaşında Osmanlı Devletinin ağır mağlubiyete uğrayıp Balkanlardan çekilmesi sonucunda, Balkanlarda siyasi bakımdan büyük bir boşluk ve dengesizlik meydana geldi. Ganimetin paylaşılmasında anlaşamayan Balkan devletleri, birbirine düştüler.
Sırbistan askeri, Sırp-Bulgar ittifakına rağmen kendine fazla toprak istiyordu. Öte taraftan Londra Konferansında en büyük payı Bulgaristan’ın alması, diğer müttefiklerin tepkisini çekiyordu. Bulgarların Ege kıyısına ulaşması Yunanlıları kızdırmıştı. Yunanistan ile Sırbistan ortak düşmana göre yakınlaştı.
Bulgaristan bunu fark edip erken davranmak üzere (107 yıl önce bugün ) 29 Haziran 1913’te saldırdı. Ancak Yunan ve Sırplara karşı tutunamadı.
Bulgaristan’dan pay almak isteyen Rumenler de savaşa girdi… Bu kargaşayı fırsata çeviren Osmanlı Ordusu 1. Balkan Savaşında kaybettiği Türk şehri olan Edirne’yi geri aldı.
Bu yenilgiler üzerine Bulgarlar, bir yandan Romanya kralına başvurarak Balkan devletleriyle bir yandan da Babıali’ye başvurarak Osmanlı Devletiyle barış yapmak istedi.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.