Ne için geldik, ne için yaşıyoruz? -2-

A -
A +
Mutluluğun Allah’tan değil de paradan geldiğine, zenginlikten geldiğine inandı. Tek mutluluğun ise para saymak olduğunu gördü. Hâkim olduğu topraklara baktığı zaman göremediğini anladı ve tek başına işleyemeyeceğini düşündü.
Artık, insan emeğine başvurma zamanı gelmişti. Çok para kazandığı topraktan az para ile insanları kullanmaya başladı. Büyük balık küçük balığı yutardı bu hep böyle olmuştu. Asıl gayesinin Allah rızasını kazanmak değil de para kazanmak olduğuna kanaat getirdi insan.
Tüm insanların gözlerinde at kelepseri vardı sanki. Ne için var olduğu fıtratını çoktan unutmuştu bile. Kimi zenginler rastladığı fakirlerin duygularını aşağılıyordu. Kalplerinde gram merhamet duygusu yokken, tonlarca ağırlıkta gaddarlık vardı onların.
Zamanla sosyal sınıf kavramı ortaya çıktı. Zengin hep zengin, fakir ise hep fakirdi. Bu öteden beri değişmeyen tek kaide olarak kaldı. İnsanoğlu zaman geçtikçe benliğini kaybetti. Monoton bir yaşayışa sürüklendi. Gecesini gündüzünü para kazanmaya adadı. Mutluluğun; sadece bir evden ve arabadan, lüks bir hayattan geldiğine inandı. Aile bağları gün geçtikçe zayıflıyordu. Çünkü insanlar vaktinin çoğunu para kazanmak için harcıyordu. Hatta bu dünyanın, sadece para kazanmaktan ibaret olduğunu zannediyordu. Bir evin içinde kimse kimseyi göremez oldu. Bir günün yarısından çoğu para kazanmak için savaşmakta diğer kısmını uyumakta geçiriyordu. Sonra diğer kısmını sosyal medya izlemekle takip etmekle geçirip uykusuz da kalmaya başladı…
Aile dediğimiz müessese zaman geçtikçe yok olmaya başlamıştı. Var olan her şeyimizi bir bir yok ediyordu bu para savaşı. Dinimizi, dilimizi, kültürümüzü hatta varoluşumuzu bile yok ediyordu. Âdeta kör etmişti gözlerimizi bu hırs, bu azim, bu kahrolası illet.
Bir avuç topraktan gelen insan bir karış toprak için kan akıttı. Topraktan gelen insan hiç şüphesiz tekrar toprağa dönecekti. Ama bunu unuttu. Cennetti ve Cehennemi unuttu. Haramı ve sevabı çıkardı aklından. İnsanlığını her geçen gün kaybetti. Her geçen saniye bir adım daha uzaklaşıyorduk fıtrattan. Bir adım kalmıştı oysaki tekrar toprağa dönmeye...
        Furkan Dilekçi
 
 
ŞİİR
 
      UYANDIRMA(!)
 
Kızılelma senin en büyük ülkün,
Bir hedefi olmalı her bir Türk’ün,
Dillerde oluşan en güzel türkün,
Uyuyan devi uyandırmayın ha!..
 
Unutma ki hepimiz aynı bir millet,
Birlik olduğumuzda biter bu illet,
Kurtulsun artık ülkem ilelebet,
Bu ruhu ayağa kaldırmayın ha!..
 
Bu var ya; bitmeyen bin yıllık savaş,
Kardeşin kardeş bil otur ve anlaş
Düşmana aman verme ha gardaş
Merhameti rafa kaldırmayın ha!..
                  
Celal der ki; önceliğim vatanım,
Ona da kurban olsun bu canım,
Biliyorum kim dost kimler düşmanım,
Kafamın tasını attırmayın ha!..
 
        Celal Tikbas-İldem-Melikgazi/Kayseri
 
 
 
 
KISA KISA… KISA KISA…
 
NİŞAN ALMAYA DEVAM ET!
Hayatta hep bir hedefimiz olur. Ona ulaşmak için çabalarız. Tabii biz hedefimize ulaşırken etrafımızda gül kokulu, çimenli yollar olmayacak. Acı da çekeceğiz. İlk düştüğümüzde bir bebeğin karnı acıktığında ağladığı gibi biz de masum bir şekilde ağlayacağız ama unutmamalıyız ki ileride hedefimize ulaştığımızda bunların hepsi unutulacak. Shakespeare'in dediği gibi "Hiç kuşkum yok; bu çekilen acılar ileride konuşacağımız tatlı anılar olacak."
Biz hedefler koyarız kendimize belki olduğumuz yerden daha kötü bir konuma düşebiliriz ama önemli olan yeniden hayal kurabilmek, yeniden hedefler koyabilmek. "Ok ancak geri çekerek atılır, hayat seni zorluklarıyla geri çekiyorsa daha büyük bir şeye fırlatacağı içindir. Nişan almaya devam et" der bir düşünür. Zaten önemli olan da bu değil mi? Nişan almak!..
Nazar Sarıca-Zonguldak Ereğli
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.