''Kırk gün sonra geliniz!..''

A -
A +
 
Prof A. Forel, dünyaca ünlü Burghölzli Hastanesinin Başhekimidir. Hastalarının alkol bağımlılığından kurtulması için çok çaba harcar. Ama bu konuda herhangi bir başarı elde edemez. Sonra bir de duyar ki, aynı meşhur hastanenin hemen yanı başında bir ayakkabı tamircisi kendisiyle görüşen birkaç alkolik kimseye alkolü bıraktırmıştır. Bu haberi alan Prof. Forel hiç gurur meselesi yapmadan doğruca kundura tamircisinin kapısını çalar:
-Dostum, ben bu kadar ilmim ve unvanımla hiçbir hastama alkolü bıraktıramamışken sen nasıl olur da alkolü bıraktırabilirsin. Bunun sırrı nedir? Bunu senden öğrenmeye geldim.
Kunduracı gayet basit bir cevap verir:
-Saygıdeğer Forel, ben kendim alkol kullanmıyorum.
Bunun üzerine Prof. Forel önce kendi nefsinde alkolü bırakmaya karar verir.
Burada enteresan bir durum vardır ki, İslamiyet’te Sevgili Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:
-Kendin için istemediğini başkası için de isteme.
Prof. Forel’in yakın tarihimizde bir ayakkabı tamircisinden öğrendiği düsturu aslında İslam coğrafyasında bir menkıbe ile yüzlerce seneden beri herkes biliyordu.
Bir gün İmam-ı Azam hazretlerine gelerek ricada bulunurlar:
-Ya imam biçim çocuğumuz çok bal yiyor. Kendine bir zarar verecek. Ne dediysek sözümüzü dinletemedik. Siz sevilen sayılan yüce bir din adamısınız. Çocuğumuza biraz öğüt verir misiniz?
İmam-ı Azam hazretleri biraz murakabe yapar, yani düşünür ve der ki:
-Bugün gidin ve 40 gün sonra gelin.
Bu işte büyük bir hikmet olmasını düşünerek giderler. Aradan 40 geçtiğinde de tekrar huzura gelirler. İmam-ı Azam hazretleri bu kez çocuğa dönüp sadece şöyle söyler:
-Evladım bundan sonra çok bal yeme olur mu?
Çocuk, “peki efendim” diyerek huzurdan ayrılırken etraftakiler şaşırır:
-Efendim madem sadece böyle söyleyecektiniz, niçin kırk gün geçmesini beklediniz?
Yüce İmam şöyle buyurur:
-Aslında ben de bal yemeyi severim. O günden sonra 40 gün bal yemeyi kestim. Demek ki bal yemeden de durulabiliyormuş. Bunu kendi nefsimde başardıktan sonra çocuğa da rahatlıkla söyledim. O zaman ona öğüt verme cesaretini kendimde buldum.” Elbette ki bal çok faydalı bir besindir. Burada aşırı bal tüketmeye dikkat çekilmiştir.
           Uz. Psikolog Erdinç Üstündağ-Almanya
 
 
 
ŞİİR
 
     ENVER AĞABEY'İME...
 
Gökyüzü matem içerisinde,
Alışamaz ki kimse, sonsuz gidişinize,
Bulutların mahzun bakışlarını,
Silemiyor hiç kimse gözyaşlarını.
 
Düştü yüreklere alevden bir kor!
Her şey anlamsız, alışmak çok zor!
Koştu dünyanın her bir yanından sevenlerin,
Firakının yarası inan çok derin...
 
Öyle nakşetmişsiniz ki bizlere sevginizi,
Söyler misiniz, kim dolduracak yerinizi?
İnşallah Efendim layık oluruz size,
Ey! Mübârek Efendim, şefaat edin bize..
 
Sizler gittiğiniz yerde mutlusunuz,
Bizleri 'Siz'siz yetim koydunuz,
Bizlere ehlisünneti sizler duyurdunuz,
Şimdi gittiğiniz yerde huzurlusunuz…
 
En sıkıntılı anda bile, daima gülerdiniz,
Müminin tebessümü yüzündedir derdiniz,
En güzel nasihatle, daima örnektiniz.
Bizler doyamadık Cennet ehli doysun size..
Enver Ören Ağabeyimiz, şefaatin cümlemize...
 
            Müberra Önder-Kahramanmaraş
 
 
 
KISA… KISA…
 
Özlemek...
 
Özlemek ne demek? İnsan niye özler? Her özleyen özlenir mi? Bu soruların hepsine cevap vermek oldukça zordur. İlkinden başlamak gerekirse özlemek, insanın istediği kişinin yanında olma isteğidir, yanında cesur, huzurlu, mutlu hissettiği kişinin yanında olma isteği. Peki insan niye özler, o kadar bunalmıştır ki dünyadan, sıkıntılardan, birini özlemek ister, özlemek iyi gelir bazen... Her özleyen özlenir mi? Özleme duygusunun altında sevgi yatar aslında, herkes sever, ama herkes sevilmez. Kendisi için doğru kişi olduğunu düşündüğü birisini özleyebilir, ama o kişi onun doğru kişi olduğunu düşünmüyordur. Yani her özleyen özlenmez, bazıları hep özler, bazıları hep özlenir, bazıları ise hiç özlenmez...
Enes Babayiğit
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.