İyilikten maraz doğar mı?

A -
A +
Toplumda her insan göreceli olarak birbirinden farklıdır. Örneğin kimi zengindir kimi fakir. Ama her birinin toplumdaki yeri ve fonksiyonu farklıdır. Önemli olan insanın üzerine düşen görevini yerine getirirken “iyi” olmasıdır. Öğretmen öğretir, mimar ev yapar, çiftçi ürün yetiştirir, ayakkabıcı ayakkabı yapar, terzi elbise diker… Ama öğretmen öğretmenliğini iyi yaparsa, mimar evini sağlam yaparsa, terzi elbisesini düzgün dikerse, çiftçi ürününü sağlıklı ve doğal üretirse hepsi “iyi” insan demektir. Ama bu görevlerini iyi yapan insanlar aynı zamanda paylaşma, yardımlaşma, cimrilik, bencillik, açgözlülük, kıskançlık gibi olumlu ve olumsuz duygularla da kişiliklerini belli ederler. Âlemlerin Efendisi “Hayra vesile olan, hayır işlemiş gibidir. Allahü teâlâ, sıkıntıya düşene yardım edeni sever” buyurmuştur. Eğer sende, paylaşma ve yardımlaşma gibi güzel duygular gelişmemişse bil ki insanlardan uzaklaşmaya başlarsın. Bunun bir adım sonrası bencilliktir. Bir adım sonrası kıskançlık… Sonra da başkalarının haklarına göz dikmeye kadar gider… Aşırı mal ve para düşkünü olup çıkarsın. Bu hırs senin başını değirmen taşı gibi döndürür. Eğer çocukluktan beri aldığın eğitim fakirlere yardımda bulunmak, bir başkasıyla bir şeyleri paylaşmak, yüreğinde sevgi, saygı, sorumluluk gibi güzel özellikler içerirse bilesin ki her geçen gün daha bir olgunlaşmaya ve “iyi” insan olmaya gidiyorsundur. “Bir toplumda paylaşma ne kadar iyi ve dengeli olursa toplumsal barış da o kadar iyi sağlanır.”
Derlerse ki: “iyilikten maraz doğar...” Derlerse ki: “İyilik et kele, duyursun seni ele...” Sakın bu sözlerin iyiliğin mutlaka zararlı olduğu anlamına gelmesin. Burada sana anlatılmak istenen söz şudur: Kimi kalbi ve niyeti bozuk kimselere iyilik edince onlar yine kendi içlerindeki kötülük sebebiyle iyilik eden sen olsan bile sana da zarar verebilirler. Kapana kısılmış bir vahşi hayvanı kapandan kurtardığın için onun sana zarar vermeyeceğini beklememelisin. Sen onu kurtarmak için bu iyiliği yaptığın gibi onun vahşi bir hayvan olduğunu da bilip kendini ondan korumanın yolların aramalısın...
         Ekrem Turna       ŞİİR          Kuşlar kışın da uçar   Üzülme nice yarınlar var, Bu gecenin bir sabahı var. Bilirim sen baharı seversin, Ama kuşlar kışın da uçar.   Mevsimlik değildir bizim aşkımız, Kinimiz, sevgimiz ve hırslarımız, Bir kere kanat çırptık çok kararlıyız. Biliyorsun kuşlar kışın da uçar.   Yeşil, çiçek, mavi olmasın. Kuru dalda durmanın da bir yararı var. Umut dolu çocukların kararı var. Dememiş miydik kuşlar kışın da uçar?   Gel kuşlara özenelim seninle, Gözlerini korkutmaz en tepe yerde. Akıl almaz işlerini en derin serde, Görmüyor musun kuşlar kışın da uçar!         Rabia Özen           UNUTULMAZ MEKÂNLAR     AĞA CAMİİ: İstanbul Beyoğlu’nda İstiklal Caddesi üzerinde, Sakızağacı Caddesi kavşağının köşesindeki camidir. 1596’da Galatasaray Ağası Şeyhülharem Hüseyin Ağa tarafından yaptırılmıştır. Avlu içindeki bu küçük cami zamanla yıprandığından Sultan İkinci Mahmud Han tarafından tamir ettirilmiştir. Bu tamirden bir müddet sonra büyük bir yangına maruz kalan Ağa Camii, ikinci ve geniş çapta bir tamir daha görmüştür. İlk yapısı kubbeli olan caminin çatısı on mermer sütun üzerine oturtulmuştur. 1938 senesinde Evkaf idaresi tarafından yeniden tamir edilip çinileri değiştirildi. Caminin içini süsleyen çiniler Kütahya’da yeniden yaptırıldı. Üst pencerelerine alçı çerçeveler içinde renkli camlardan üslup hâline getirilen Türk çiçek tezyinatı yapılmıştır. Tavan ve duvar nakışlarında Osmanlı motifleri büyük bir başarıyla kullanılmıştır. Duvarlar alt pencerelere kadar mavi çiniler, pencere içleri de yeşil çiniler ile kaplanmıştır. Camideki yazılar, İsmail Hakkı Altınbezer tarafından yazıldı. Caminin zemini hususi olarak dokutulmuş Isparta halıları ile döşenmiştir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.