Büyük bir şansımız var

A -
A +
“Manevi hastalık” demek, maneviyatla ilgili konularda hassasiyete ve yeterli inanca sahip olmayan; bu değerleri kendinde yaşamayan kimselerin içinde bulunduğu sorunlu hâl demektir.
Nasıl mı?
Yanlış inançlar, bozuk düşünceler, haramlara düşkün olma hâlleri, kibirlenip kendini beğenmeler, gururlanmalar, arkadaşını, kardeşini, eşini, annesini, babasını vb. küçük görmeler, komşusuyla konuşmaya arkadaşlık etmeye gerek duymayacak kadar bencilleşmeler hep birer manevi rahatsızlıktır.
Dolayısıyla manevi hastalığın da bedensel hastalık gibi önemsenmesi ve tedavi edilmesi gerekmektedir.
Bu tür rahatsızlıklar tedavi edildiğinde insanlar rahatlar ve manevi huzura kavuşmuş olur.
Midesinden tedavi olan insan nasıl mide ağrısı çekmekten kurtulursa manevi yönden tedavi olan da o huzursuzluğundan kurtulur.
Bu anlamda bizim toplum olarak bir büyük şansımız vardır. Batılı psikologların emek verip araştırarak doğruyu bulma ve öğrenme gibi çaba harcadığı bu duygular bizde asırlardan beri var.
Bizim öğrenmeye ihtiyacımız yok. Hatırlamaya ihtiyacımız var. Çünkü bizim kültürümüzde manevi rahatsızlıklar en ince ayrıntısına kadar tek tek tespit edilmiş ve şifası da yani çözümü de gösterilmiştir. Biz sadece hangi tür rahatsızlığımız varsa o konuyu bulup tedavisini de ona göre olmak durumundayız.
Ülkemizin psikologları bu bakımdan da Batılı psikologlara göre şanslı. Çünkü onlar da maneviyat dünyasına açıldığında bizim maneviyat açısından bir ummana sahip bin yıllık kültürümüzü gözleri kamaşarak görmekteler. Daha enteresan olanını söylemek gerekirse Batılı sosyologlar, psikologlar, müsteşrikler bizim unutup veya bize unutturulan bu değerleri bugün incelemekte ve hayranlıkla öğrenip kendilerine uygulamaktalar.
Bizde manevi eğitim, manevi bilgiler, inançlar ve maneviyatın en güzel örnekleri yüzlerce asırdan beri tozlu kitapların sayfalarında duruyor…
Öyleyse ne yapmamız lazım maneviyatı yeniden kazanmak için?
Batılılar nasıl gelip yararlanıyorsa bizim de bu manevi mirasımıza sahip çıkmamız lazım.
     Erdinç Üstündağ/Psikoloji ve Kişisel Gelişim Uzmanı
 
 
 
ŞİİR
 
 
                Dua
 
8 Mart 1911'de dünyayı teşrif eden, 
Hüseyin Hilmi Efendi'yi çok seven, 
Ehl-i sünnet bir gemi, herkese olmaz nasip, 
İman edip sevince, elbet gelir bu sevinç. 
 
Hem damadı, hem talebesi var idi, 
Yüreği yumuşak, merhameti çok idi, 
Güler yüzü eksilmez, hüznünü gizli tutar. 
Bizlerin de çok sevdiği Enver Abi var idi. 
 
Rabbim razı olsun ikisinden her daim, 
Kavuştursun bizleri lütfu bol olan kerim. 
Sende merhamet var, dilimizde tövbe, 
Şükürler olsun ya Rab… Bu nimet de sende. 
 
Bu itikadı ömürlük eyle ya Rab… 
Düşmana verme fırsat eyleme onları şâd. 
Bizi bizden ayırma birlik içinde tut, 
Rızana kavuşmayı inşallah ederiz umut.
 
                      Songül Uzun Malakçı 
 
 
 
 
KISA... KISA…
 
Ağlamak acizlik mi?
 
Bazen hıçkıra hıçkıra ağlamak isteriz. Hatta hıçkırık sesimiz duyulmasın diye daha çok geceleri ya da tenhalarda ağlarız. O da yetmezmiş gibi yatağın içine girip yastığı sırılsıklam yaparız bazen. Yorganı da kafamıza kadar çekeriz sırf ağladığımız görülmesin, hıçkırık sesimiz duyulmasın diye...
Aslında ağlamak da ihtiyaç değil mi? Yemek gibi su gibi...  Ağlamak rahatlamak değil mi? Anne kucağında uyumak gibi... Neden gizleriz o zaman ağladığımızı? Neden gizleriz gözyaşlarımızı? Ağladığımız zaman aciz mi hissederiz? Bence ağlayan insan yorgun insandır. İçinde acısı olan, kırılan insandır.
Nereye kadar taşıyabiliriz ki yüklerimizi? En sonunda boşaltırız içimizdekileri...
"Nasıl ki bulut taşıyamadığı yükünü yağmur olarak gönderir, su ateşi söndürür, ağlamak da insanın içindeki acıları boşaltır."
Ama neden bu eylemi gizleme ihtiyacı duyarız? Yoksa gerçekten kendimizi aciz mi hissederiz?
Ömer Öztürkmen’in Gözyaşı Medeniyeti kitabını yayınlayan Babıali Kültür Yayıncılık tanıtım yazısında şöyle der:
“Gözyaşının vatanı Doğu’dur; Doğu’da yeşermiş Doğu’da serpilmiştir gözyaşı...”
Nazar Sarıca
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.