Dizi filmlerimiz üzerine...

A -
A +
Senelerce bu ülkede, sinema ve televizyon vasıtası ile birtakım bilgiler kasıtlı veya kasıtsız olarak insanlara yanlış anlatıldı deriz. Hatta bazıları bunun için sanki özel bir gayret sarf ediyor gibi gelir bize… Mesela milyonların izlediği bir dizide, toplumun genelini ilgilendiren bir konuda yanlış bir bilgi veriliyor olması toplumun tamamını bu yanlışa mahkûm ediyor diye düşünürüz çoğunlukla.
Doğrudur elbet… Hani derler ya, “bir deli bir kuyuya bir taş atar kırk akıllı çıkaramaz!” Aynen öyle… Milyonların izlerken kabul ettiği bir “söz” bir hareket dillerde pelesenk oluverir bir anda…
Bir de ithal diziler var… O diziler bizim kültürümüze ne kadar uyuyor? Uymayan kısımlarda nasıl bir çeviri yapılıyor? Bu konularda bu hassasiyette düşünen ne kadar senaristimiz, yönetmenimiz, yapımcımız var?
Sanki üzülmemiz gereken, dert etmemiz gereken biraz da burası olmalı… Biz “şu kelime, şu cümle yanlış söylenmiş” diye gam çekerken öte taraftan moda dediğimiz görsel güncellemelerle gençliğin karşısına nasıl rol modeller çıkartıldığından ne kadar haberdarız?
Bu dizilerin birçoğunun bizim ülkemizde yayınlandıktan sonra çevre ülke televizyonlarında da izlettirildiğini sevinerek öğreniyoruz. Lakin bu kültür alışverişinde televizyonculuğumuz hangi konumdadır “ben kazancıma bakarım” demek yeterli midir?
Dilini dinini tarihini iyi bilen nesillerin azlığından dert yanarken toplumun gözlerinden gönüllerine hitap eden bu alandaki sorumluların bu üç konuda ne kadar bilgiye sahip olduğunu biliyor muyuz?
Son zamanlarda çoğunlukla nefes nefese izlediğimiz dizi filmlerde aksiyon yanında adı geçen devletlerin, sultanların, şehzadelerin vb. hasletleri üzerinde de kafa yoruluyor mu? Yoksa sadece iyi kılıç sallayan olmaları yetiyor mu?
Bu madalyonun önemli bir yüzü ama daha önemlisi ekran karşısındaki izleyenlerin durumudur… İzleyiciye ekran karşısında şu başarılı bu başarısız vb. gibi eleştirmenlik yapmak hem anlamsız hem sonuçsuzdur. İzleyici beğendiği ve beğenmediğiyle toplam kültürü reytinge yansıtmaktadır.
         İhsan Ağır
 
 
 
ŞİİR
 
 
                   Derler
 
Demli çaya sert, kanser için dert,
Pintiye namert, derler Çorum’da.
 
Sürüye davar, sinire damar,
Tokada “şamar” derler Çorum’da
 
İncire yemiş, mandaya kömüş
Keçiye çebiç, derler Çorum’da.
 
Çuvaldıza biz, aceleye tiz,
Cılga yola iz, derler Çorum’da
 
Eşarba atkı, faize katkı,
İflasa batık, derler Çorum’da.
 
Gömleğe mintan, elbiseye fistan,
Karpuza bostan, derler Çorum’da.
 
                     M. Ali Demirbaş
 
 
 
KISA… KISA…
 
SÖZ: Nedir söz? Neden söz veririz? Kime söz veririz? Söz senettir aslında, güvencedir, herkes sözünün eri olamaz, olmaz. Bazen karşımızdakine dürüstlüğümüzü kanıtlamak için söz veririz, bazen kandırmak için, bazen ise sadece söz veririz. Herkese söz verebiliriz ama en önemlisi kendimize verdiğimiz sözlerdir. Her sözü tutmayız ama kendimize verdiğimiz sözleri de tutamayız çoğunlukla… Ama birini bile tutmazsak diğerlerinin bir önemi kalmaz. İnsan kendine bir söz verirken, bazen bu sözü tutmayacağını bilerek de verir ve bazen kendini bile kandırır. Verdiğimiz sözleri tutmamak, çizgilerimizin dışına çıkmak demektir aslında. Çizdiği çizgilerin dışına çıkan insanı artık hiçbir şey durduramaz, kimse engel olamaz ona. İnsanı zapt eden, çizgileridir, sözleridir. Dünyadaki en tehlikeli insan, kendine yalan söyleyen, çizgilerinin dışına çıkan insandır, kendini serbest bırakan insan.
Enes Babayiğit
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.