İletişimde güvenilir olmak

A -
A +
“Güvenilir olmak” deyince aklınıza itibar sahibi yeni söylemle saygın olmak gelir değil mi? Doğru ama günümüzde iletişimde bir başka anlamı daha var “güvenilir” olmanın. Herhangi bir iletişim ortamında karşıdaki kimsede inandırıcılık sağlaması olayına da kaynağın güvenilir olması denilmektedir. Biraz daha nesnelleştirirsek iletişimde kaşsısındaki kişide “o biliyordur”, “bu onun uzmanlık alanıdır” gibi algı oluşturma hâlidir güvenilir olma hâli… Bir diğeri ise güvenilir var sayılan kimsenin kendi çıkarı doğrultusunda konuşmuyor algısı oluşturması durumudur. Birinci anlamda bir örnek verecek olursak, sağlıkla ilgili bir konuda bir hekimin konuşması veya konuşurken “ben doktorum” diyerek konuşan birisinin sözleri güven oluşturur. Bu anlamdaki güveni reklamlarda çok sık görürüz. Bir benzin istasyonu reklamını ünlü birisinin yapması yeterli sayılırken bir diş macunu veya diş fırçası reklamını daha inandırıcı geleceği için diş hekimi unvanına sahip bir kimse tarafından sunulması düşünülmektedir. Burada sunanın ünlü olması değil diş hekimi olması yeterli sayılmaktadır. Bir diğer örnek de diyelim ki toplumda algı oluşturmak adına yapılan bir özel haberde haber kanalı ortaya attığı varsayımın doğruluğunu ve önemini gündeme getirmek için konuyla ilgili değişik kimselerden görüş alarak yayınlar. Aslında bu yayınlamada örnek olarak 20 kişiden görüş almış olsa bu görüş bildirenlerin 13 tanesi aksine görüş bildirse bile, haber kanalı kendi amacına uygun görüş bildiren 7 kişiyi yayınlayıp diğer 13 kişiye yer vermeyebilir. Veya üç karşı fikri savunana karşılık yedi kendi algısını savunanı vererek tarafsızlık ilkesine göre herkesi konuşturmuş algısı bile verebilir. On kişiden üç kişi hariç gündeme getirdikleri konuyu yedi kişinin doğruladığını öne sürmek de o konudaki algının kabulünü destekler. O düşüncenin izleyende kabul görmesine yönelik bir güvenirlik algı yöntemidir. Diğer bir örnek ise suçunu itiraf ettiğini söyleyen kimsenin konuşmasının etkisi, suçsuzluğunu ispat etmek için konuşanın konuşmadan daha inandırıcı gelebilmektedir.        Atilla Efe Kağan       ŞİİR         Yokluk   Kader büktü belimizi, Doğrulacak hâl kalmadı, Söküp attı kökümüzü, Kırılacak dal kalmadı.   Dostumuzdan ayrı düştük, Sevda ateşiyle piştik, Oysaki ne çok sevmiştik. Girecek gönül kalmadı.   Yâr sandık hep gülenleri, Gitmez dedik, gelenleri, Akıl almaz olanları, Sarılacak kol kalmadı.   Kime açsak derdimizi, Sıvazladı sırtımızı, Viran etti yurdumuzu, Söyleyecek dil kalmadı.   Pişman olduk hem de nasıl, Uzaklaştık usul, usul, Olabilsek Hakk'a vasıl, Gidilecek yol kalmadı.         Mustafa Özkahraman       UNUTULMAZ KELİMELER    
HÂL-İ PÜRMELAL: Üç kelimeden oluşan bir ifadedir. Pür kelimesi Farsça olup birleşik kelimeler yapmakta kullanılır. Birleşik kelimeye “çok”, “dolu”, “çok fazla” gibi manalar katar. Melal kelimesi de Arapça isimdir. “Can sıkıntısı”, “usanç”, “üzüntü” ve “hüzün” gibi manalar içerir. “Hâl-i pürmelal” kelimesi  “kederli hâl”, “sıkıntılı hâl” gibi manalara gelmektedir.
PARE PARE: Pare kelimesi Farsça isim olup bir kelimenin sonuna gelerek onun bir parçasını ifade etmekte kullanılır. Misal olarak “mâh-pâre” veya “meh- pâre”: 1. Ay parçası. 2. (mecaz olarak) Çok güzel kimse manasında kullanılır. Yine “şems-pâre” denildiğinde de şems güneş manasında olduğu için “güneş parçası” demektir. Pare kelimesi iki defa yazıldığında da bir zarf kelime olarak “parça parça” manasına gelmektedir.
MEFTUN: Bu kelimenin Arapça kökü “fitne” olup sözlük manası şöyledir: 1. Fitneye düşmüş, sinirlenmiş veya büyülenmiş 2. Gönül vermiş, tutkun, vurgun 3. Hayran olmuş, şaşmış. Umumiyetle ikinci mana kullanılmaktadır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.