Lifli gıdalar ne kadar önemli?

A -
A +
Ramazan ayında acıkmak normaldir ama bazılarımız genelde çok acıktığını söyler. Hatta tıka basa yiyeli iki saat bile olmamıştır. Ama karnı çoktan guruldamaya başlamıştır.
Hatta hiç doyduğunu anlamadığını söyleyenler olur. Sürekli ağzının çalıştığından şikâyetçilerdir.
Sizinle birlikte şu sorulara cevap arayalım isterseniz.
Bakalım sürekli acıkmanızın sebepleri neler olabilir?
Ve bunun çözüm yolları var mıdır?
Genelde her sağlık çalışanının hatırlattığı gibi lifli gıdaları almadan besleniyorsanız, midenizde hep boşluk oluşur ve bu, açlığı tetikler. Lifli gıdalar vücudun ihtiyacı olan birçok hayati maddeyi içerir. Tek yönlü beslenme veya çok sıkı diyet yapıyorsanız midede safra azlığı yaşama riskiniz olur. Size önerimiz günde en az bir porsiyon meyve veya sebze tüketmenizdir. Ramazan ayında iftarda veya sahurda hazırlanan üzüm hoşafı, kayısı kompostosu gibi içecekler işte bu sebebe yöneliktir. Çünkü lifli gıdalar vücuda gerekli safrayı sağlar. Ayrıca renkli sebze ve besin tükettiğinizde vitamin de alırsınız.
Bir de evde sulu yemek yerine vakit azlığından veya daha kolay geldiğinden bazı hazır baharatlı ve soslu konserve türü yiyeceklere yönelirseniz; evet bunlar belki sizin yaptığınızdan daha lezzetli olabilirler ama bunlar da bünyeyi tez acıktırır. Çünkü bunların içindekiler aynı zamanda beyindeki açlığı idare eden bölgeyi de uyarır. Bu uyarı açlık hissi oluşturmakla birlikte bazılarında baş ağrısına bile sebep olabilmektedir.
Bu sebeple dışarıda yediğiniz yiyeceklerde garsona yemeğin içeriğini sormaktan çekinmeyin. Hangi yağ kullanılıyor, neler var içinde filan… Çok çeşitlendirilmiş soslarla baharatlarla vb. yiyeceğiniz çok lezzetli hâle getirilmiş olsa da bu riski de beraberinde taşıyacaktır.
Eğer imkânınız varsa tabii ki evde kendi yemeğinizi kendiniz pişirmenizdir. Bir de yemek yerken aynı yemekte tatlısından tuzlusuna acılısından ekşilisine kadar hepsini birden tüketmeniz de sizin acıkmanızı tetikleyecek sebeplerdendir. En iyisi annenizin ev yemekleri bunu unutmayın…
         Dr. İsmail Maraş
 
 
 
ŞİİR
 
 
           Oruç tut!
 
Allah'ın emri, oruç tut, oruç;
Gidiyor geri, oruç tut, oruç...
 
Aylar Sultanı, çoktur burhanı,
Etme isyanı, oruç tut, oruç...
 
Kıymetini bil, yok yere değil,
Olma haa gâfil, oruç tut, oruç...
 
Geldi, gidiyor, ömür bitiyor,
Rabbim, ne diyor? Oruç tut, oruç...
 
Sen, ey Müslüman! Uyan be uyan,
Duysun, duymayan; oruç tut, oruç...
 
Bu dünya fâni, ecdadın hani?
Yolcuyuz yâni, oruç tut, oruç...
 
Bâkiyiz sanma, Şeytana kanma!
Nefse aldanma; oruç tut, oruç...
 
Oruç, bir nimet, bedene sıhhat
Hakiki devlet, oruç tut, oruç...
 
Oruç, servettir, hem âfiyettir,
Sonu Cennet’tir, oruç tut, oruç...
 
Zaman akındır, müjde yakındır,
Bayram, hakkındır, oruç tut, oruç!
 
                       Ramazan Çetin
 
 
 
 
DİLİMİZ-EDEBİYATIMIZ
 
Atasözlerimiz
 
“Atasözlerimiz genel kural içinde yazılır” olarak değerlendirilse de bazen genel kurala uymayan örnekleri de olabilmektedir. Kimi atasözlerimiz bir parçasının atılması ile yeni biçimi almış olup bazen anlamında zorlanmaya sebep olabilmektedir. Ama incelendiğinde atılan parçanın esasında o sözde gizli olduğu anlaşılır. Nitekim:
“Suyu getiren de bir, testiyi kıran da” sözü, bu biçimi ile genel kural diye kabul edilemez ise de herkes bilir ki bunun altında “hep böyle olmaktadır” gibi bir anlam gizlidir. Sözün 17. Yüzyılda derlenmiş atasözleri kitabındaki eski şekli ise asıl anlamı ortaya koymaktadır. Şöyle ki:
“İyilik bilmeyen katında suyu getirenle senek sıyan birdir” Senek> sengek: Oğuz Türkçesinde çam ağacından veya topraktan yapılmış su kabına denir. [Ömer Asım Aksoy Atasözleri, Deyimler S.136]
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.