Başka söze gerek var mı?

A -
A +
Sakarya şiirindeki “Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya” sözü meğer sadece yurdum insanı için değilmiş. Ülkenin pekmezi de, biberi de, kavunu karpuzu da, dutu cevizi de, sütü peyniri de öz yurdunda paryaymış…   Nasıl mı? Şöyle gazete sağlık sayfalarına, ekranlarda sağlık programlarına bakmak yetiyor konuyu anlamaya… Köyünde pekmez üreten Ayşe Teyze'nin, bostanını sulayan Mehmet Amca'nın, pul biberini yetiştiren Ökkeş Dayı'nın, peynir üreten Hüsmen Aga'nın vb. ürettiği bu ürünlerin reklamını yapabilmesi mümkün mü? Bunun farkında olan var mı? Olanın reklam yapma imkânı var mı? Bunlara destek olan var mı? Cevaplar hep maalesef… Ama beri taraftan ekranlarda nice çeşit endüstriyel ürün vatandaşın tüketimine sunuluyor ne güzel… Hiç aklımıza gelmeyen, vücudumuzun biyolojik olarak hiç tanımadığı nice yiyecek ve içecek önce ekranlarda zihinlerimize sonra marketlerde raflarımıza, sonra market arabalarımıza, sonra büyük bir heyecanla sofralarımıza sonra da midelerimize başköşeye kuruluyorlar… Ne bizim haberimiz oluyor bu gelişmelerden ne vücudumuzun sesi çıkıyor “ne oluyor ne yediriyorsun içiriyorsun bana?” diye.   Şimdi de birer birer meyvelerimize dikkat(!) çekiyor diyetisyen ablalarımız abilerimiz hocalarımız… Aman çok lezzetli ama çok aşırı yerseniz toksik etki yapar, zehir etkisi yapar karaciğeri bozar böbreği mahveder… Onları dinleyip onları okuduğumuzda ne eriğin yanına yaklaşasımız geliyor ne karpuzun ne çileğin… E ne yapacağız? Vitaminlerimiz var ya ne güzel ambalajlarında… Balık yağı olarak, tablet olarak hap olarak… E hocam iyi güzel de bizim kan yapan Adıyaman kuru üzümlerimiz vardı, burcu burcu Tokat pekmezimiz vardı, Trakya Ezine peynirimiz vardı, Adana karpuzumuz, Kemer patlıcanımız, İzmir çekirdeksiz üzümümüz, can eriğimiz, dutumuz, cevizimiz vardı… Say say bitmez bu doğal yiyecek ve içeceklerimiz ne olacak? Bunları ne yapacağız? Haklı olarak bir ses duyar gibiyim. Bana ne! Siz de kendi ürünlerinizin tanıtımını kendiniz yapın… Ben tesisimi kurmuşum, üretim yapmışım tanıtım yapıp satışımı gerçekleştiriyorum… Başka söze gerek var mı?         Ayşe Tufan Solmaz       ŞİİR            Gerek   Olmuş ile ölmüş, Dünya hep böyle dönmüş. Varsa hayatta çekecek, Olsa bir hayır gerek.   Kimi sevdi, kimi yaktı, Kimi mutlu, kimi battı. Gönüller ise bir atan, Olsa bir hayır gerek.   Gelme diyene, gidemezsin, Dur diyene yetişemezsin. Menzile varmak nasip ise, Olsa bir hayır gerek.   Başında olsa dünya tacı, Yoksa şükür her şey acı. Duaları işiten var, Olsa bir hayır gerek.           Çağrı Tonyalı       GÜZEL YURDUMUZ   Adıyaman Doğu Anadolu’nun Yukarı Fırat kısmı ile Güneydoğu Anadolu bölgesinin Orta Fırat bölgesi arasında yer alan bir ilimiz. Diyarbakır, Urfa, Gaziantep, Kahramanmaraş ve Malatya illeri ile çevrilidir. Adıyaman ilinde birçok tarihî büyük şehirlerin kalıntıları vardır. Şehrin tarihi çok eski devirlere dayanmaktadır...   Adıyaman’ın başlıca gelir kaynağı tarım ve hayvancılıktır. Toprak tarıma elverişlidir ve tarım gittikçe modernleşmektedir. Bağ ve bahçe boldur, 25 çeşit üzüm yetişir. Bunlardan en meşhuru Besni’de yetişen “Peygamber Üzümü”dür. Bağcılıkta çok ileri gitmiştir. Tütün ekimi yapılmakta ve yüksek verim alınmaktadır. Şeker pancarı, pamuk, buğday, arpa, mercimek, nohut, pirinç, biber, afyon, sebze ve meyveler (İncir, dut, kayısı, zerdali ve armut) ile Antep fıstığı yetiştirilir. Kuru yemiş, pestil ve pekmezi meşhurdur. Pirinç, biber, kavun ve karpuz da oldukça fazla yetiştirilir. Besni pekmezi Anadolu’da isim yapmıştır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.