Selâmı sabahı kesmek -1-

Açıkça ifade etmek gerekirse “Selâmı sabahı kesin” demek, siyaset etmek değil, halkı resmen kin ve düşmanlığa tahrik etmek ve alenen bölücülüktür. Dünyanın en güzel, en temiz, en asil milletine bu kötülüğü kimsenin yapmaya hakkı yoktur. Allah göstermesin, bir memleket için en tehlikeli simalar, kin ve nefretle kalbi katılaşmış; sevgi, şefkat ve merhamet duygularını kaybetmiş, âdeta gözü dönmüş tiplerdir. İyi araştırılırsa, bu hastalıklı tiplerin tarihte çok büyük facialara yol açtıkları görülecektir. Tarih boyu ve yakın geçmişte ideolojik körlük ve saplantılarla sevk edilmiş kıtalar, terör, sağ-sol kavgaları, iç çatışmalar ve nihayet kanlı darbelerle sonuçlanmış ve memleket ve millet ağır bedeller ödemek zorunda kalmıştır.

“Ne olursan ol, gel” diyen Mevlâna Celâleddin-i Rûmî hazretlerinin insan sevgisiyle, şefkat ve merhamet duygularıyla suladığı bu mübarek vatanda kin, nefret, düşmanlık ve bölücülük zehri saçarak siyaset yaptığını sananlar, bu milletin çocuklarını nasıl bir felâkete sürüklediklerinin farkında mı? Yetmiş iki milletin yüzyıllarca birlikte huzur içinde yaşadığı, şehit kanlarıyla yoğrulmuş bu topraklarda kardeşi kardeşe düşman etmek, nasıl bir akıl tutulması, ne büyük bir kötülüktür.

Çanakkale'de, İstiklâl harbinde omuz omuza verip bu aziz vatanı canı pahasına kurtararak bize emanet bırakan aslanların çocuklarını birbirine düşman ederek ne amaçlanmakta, nereye varılmak istenmektedir? Ne demek “selâmı sabahı kesin!” Bu halka verilecek öğüt bu mudur? Atalarımız: “Ya hayır söyle yahut sus!” diye niçin dememişler? Bu kinin altında yatan şey nedir? Şimdi selâmı kesin diyenlerin, yarın gücü eline aldığında neler yapabileceğini düşünmek bile istemiyorum. Gerçi 28 Şubat ihaneti yıllarında yapılanlar bir miktar fikir veriyor lakin bu gözü dönmüşlerin neler yapabileceğini yine de tam olarak kestirmek mümkün değildir.

 

 

 

 

 

 

Ebül Hasan Harkâni Hazretleri anlatır;

Vicdanlara dokunur kulakları çınlatır!

 

Yaşlı bir anne ile iki tane evlâdı,

Üçü de aynı evde beraber yaşarlardı,

 

Anne bakıma muhtaç, devamlı ilgi ister;

Evlâtlar nöbetleşe anneye hizmet eder.

 

Biri anneyle meşgul diğeri ibâdetle,

Herkes hâlinden memnun, gidiyor saadetle…

 

Çok zevk almış son gece ibâdet eden, hazda!

Kendinde değil sanki kalbi,dili niyâzda!..

 

Bugün de ibâdete devam etmek istiyor,

“Kardeşim, bir ricam var beni bir dinle” diyor!

 

“Ne olur bu gece de anneme sen hizmet et,

Rabbime bugün yine ben edeyim ibâdet!

 

Diğer kardeş ricayı kabul eder huzurla,

Geceler, ah geceler her biri dolu sırla!..

 

İbâdet eden kardeş secdedeyken uyudu,

Rüya âlemindeydi, bazı sesleri duydu;

 

O ses şöyle diyordu; ”Kardeşini affettik,

Kardeşin sayesinde seni de af eyledik!”

 

Uyuyan kardeş dedi: ”Bakın ibadetteyim,

Kardeşim annem ile, ben ise tâatteyim!

 

Neden kardeşim benim affıma sebep oldu?

Benim gayretlerime, ibadetime n’oldu?”

 

“Bizim ihtiyacımız yoktu ibadetine,

Lâkin annenin vardı, senin hizmetlerine!.

 

Bunun için kardeşin, hayırda geçti öne,

Annene hizmet ile, başla yeni bir güne!”

 

Anneyle babasından duâ alan kurtulur,

Peygamberin ümmete duâsı gibi olur!..

                                         

 

 

 

 

KARACİĞER YAĞLANMASI: Karaciğer yağlanması hemen herkeste görülebilen bir rahatsızlıktır. Çünkü bu rahatsızlıkta karaciğer hücrelerinde olması gerekenden daha fazla yağ birikmesi meydana gelmiş demektir. Bu nasıl olur? Karaciğerde hepatosit adı verilen hücrelerde damlacıklar hâlinde yağlar birikir. Bu birikme aslında vücudun metabolizmasının sağlıklı çalışamamasının bir yansımasıdır. Ve normalden fazla olduğunda yağlanma söz konusu demektir. O zaman bu aşırı yağ karaciğerde karaciğerin fonksiyonunu da olumsuz etkiler ve bir süre sonra vücutta buna bağlı çeşitli rahatsızlıklar baş gösterebilir.

Karaciğer yağlanması için herhangi bir tek sebep söylenemez. Obezite, kandaki yüksek şeker oranı, trigliserit, yağ ve kolesterol yüksekliği, bazı ilaçların yan etkileri vb. sebeplerle karaciğer yağlanması görülebilir.