Selâmı sabahı kesmek -2-

A -
A +
Halkının yüzde doksan dokuzu Müslüman olan bir ülkede ''Selâmı yayınız'' diye buyuran sevgililer sevgilisinin âşıklarına "Selâmı sabahı kesin!'' demek nasıl bir cinnet hâlidir!..
Bu milletin değerlerinden ne ara bu kadar uzaklaştınız! İdarecinin görevi, milleti ayrıştırmak değil, bilakis birleştirmektir. Canını kurtarabilmek için ülkemize sığınan Suriyeli kardeşlerimize karşı faşizmin ve ırkçılığın dibini bulanlar, şimdi de sevgi ve barışın canlı temsilcisi, dünyanın yegâne umudu olan halkımızı ötekileştirmeye, bölmeye hatta düşmanca birbirine düşürmeye çağırmaktadır.
İnsanlığın gayesi, sevgililer sevgilisinin yoluna aşkla sarılarak, iki cihan saadetini elde etmektir, mutlu olmaktır. Bütün mutsuzlukların ve huzursuzlukların temelinde sevgisizlik vardır. Sevmek ve sevilmek varken, üzmek ve üzülmek niye? Dünyada hiçbir kavganın kazananı olmamıştır. Hele de kardeşlerin arasını açmak, onları birbirleriyle düşman etmek, insanlığa yapılabilecek en büyük kötülüktür. Yunus’un diliyle: ”Bölüşürsek tok oluruz, bölünürsek yok oluruz!..”
“Selamı sabahı kesin” diyen zihniyet bu toprakların sesi olamaz. Kim ne derse desin, bu topraklarda Hazreti Mevlâna’nın, Hacı Bektaş-ı Veli'nin, Hazreti Yunus’un gönlünden fışkıran sevgi ışıkları hiçbir vakit sönmeyecek, yekpare bir can olan bu milleti, kimse birbirine düşüremeyecektir. Biz, bu mübarek vatanda yaşayan 83 milyon insan olarak sevinçte ve üzüntüde, dün olduğu gibi, bugün de yarın da bu toprağı aşkla mayalayan ve çağlar ötesinden “Gelin biliş olalım/İşi kolay kılalım/Sevelim sevilelim/Bu dünya kimseye kalmaz” diyen Hazreti Yunus’un, “Sevgi muhabbet kaynar, yanan ocağımızda/Hırslar, kinler yok olur, aşkla meydanımızda” diyen Hacı Bektaş-ı Veli’nin ve “Şefkat ve merhamette güneş gibi ol,/Hoşgörülükte deniz gibi ol,…" diye öğüt veren Hazreti Mevlâna’nın izinden asla ayrılmayacak; bir olarak, iri olarak ve kardeşçe yaşayıp insanlığın umudu olmaya devam edeceğiz.
           İdris İspiroğlu
 
 
 
ŞİİR
 
            Biçare kullar
 
Bana Rabbim yeter sahibim odur
Ey biçare kullar siz uzak durun.
Her bir derde gönül tabibim odur,
Ey biçare kullar siz uzak durun.
 
Ruhlara üfledi can verdi Allah.
Bir zaman bir lahza an verdi Allah.
Hem izzet hem şeref şan verdi Allah,
Ey biçare kullar siz uzak durun.
 
Nimetler bahşeden, o hayr’ur-râzık
Hakkı tanımayan kullara yazık
Kabrimi nur kılar yegâne azık,
Ey biçare kullar siz uzak durun.
 
Sanata dönüştü kemiğim etim,
Allah'a malumdur nasip kısmetim,
Doğrudur ben ki çok hata ettim,
Ey biçare kullar siz uzak durun.
 
Bedeninde çürür beş metre bezin,
İnsanlık ne hâlde dolaşıp gezin,
Bana Rabbim kalsın dünyada sizin,
Ey biçare kullar siz uzak durun.
 
Hayr’ur-râzık: Rızık verenlerin en hayırlısı
                               Âdem Kılıç-"Serhedî"
 
 
 
ENTERESAN BİLGİLER
 
 
MEZOPOTAMYA: Batı Asya’da Fırat ve Dicle ırmakları arasında kalan bölgenin adıdır. Anadolu yaylası, İran yaylası, Basra Körfezi, Arabistan ve Suriye çölleriyle çevrilmiştir. Mezopotamya’nın büyük kesimi bugünkü Irak, pek az kısmı ise Türkiye ve Suriye sınırları içinde bulunmaktadır.
M.Ö. 18. asırda Mezopotamya’da küçük şehir devletleri vardı. Küçük şehir devletlerinin çoğu, Bâbil Kralı Hammurâbî’nin yaptığı savaşlarda harabe hâline geldi. Bu savaşlar neticesinde, Yukarı Mezopotamya’da Asur, Aşağı Mezopotamya’da Bâbil olmak üzere, iki devlet ortaya çıktı. Mezopotamya değişik dönemlerde değişik kavimlerin yaşadığı bölge oldu ve M.S. 226’da Sâsânîler bölgeye hâkim oldular. Sâsânî Devleti 637’de Müslümanlar tarafından yıkılarak, toprakları fethedildi. 1258’e kadar Mezopotamya İslâm halifelerinin idaresi altında kaldı. Halifeler çoğunlukla Mezopotamya’da ikamet ettiler. Türkiye’nin Diyarbakır, Urfa, Mardin, Elâzığ; Irak’ın Musul, Bağdat, Basra-Amoza; Suriye’nin Deyrizor, Rakka, Rasülayn şehirleri bugün Mezopotamya’da yer alırlar.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.