Sevgi üzerine -2-

A -
A +
Gerçek sevgi, her türlü maddesel yarardan arınmış, karşılıksız bir duygudur. Hazreti Mevlânâ, insanı, kişiliğini oluşturan farklılıklara bakmaksızın, “Gel!, ne olursan ol, gel!” Hitabıyla çağırmakta tereddüt etmemiştir.
Sevgi Allah için olunca bambaşka zaviyelere çıkar… Bilir misiniz bu konuda sahabenin birbirine olan sevgisinin değerini? Bir savaşta yaralanıp “su, su” diye inler iken, kendisine su ikramı yapılacağı anda bir başka arkadaşının su istediğini işiten yaralı sahabe, suyu ona götürmesini işaret etmiştir. Su götürülen sahabe ise tam suyu içecekken, yine su diye bir inilti duyduğunda gözüyle onu işaret etmiş, suyu ona götür demiştir. Ve her üç sahabe de arkadaşını kendine tercih ederek su içemeden şehadet şerbetini içmişlerdir. Sahabenin birbirine sevgisi bu derecededir...
Konumuza dönersek, ekolojik dengenin korunmasında, doğa-insan ilişkilerinin sağlıklı yürümesinde sevgiye hep gerek vardır. Bu ise ancak “sevgi insanları” yetiştirmekle mümkün olacaktır. Zihni doğru bilgiyle, yüreği sevgiyle dolu, bireyler çoğaldıkça dünyamız, daha yaşanır sevgi gezegeni olacaktır.
Niçin ve nasılları bir kenara bırakarak, insanları, ağaçları, hayvanları, toprağı, suyu kısaca tüm canlıları tadında sevmeli, sevgi dolu kalplerle yaşamayı bilmeliyiz. Başarılı ve huzurlu olmak, dünya barışını korumak ve insanların mutlu yaşamasını istiyorsak; sevgiyi hayatın her alanında, evrensel boyutta hâkim kılmak, her hareketimizin temeline alarak doya doya yaşamak zorundayız. Aksi takdirde huzursuzluk ve gözyaşı bitmeyecektir.
“Sevmek, yılları saymak değil, yılları kayda değer yapmaktır.” “Dünyayı sarmalayan hastalığın ilacı sevgidir.”  Sevgiyi paylaşanlar, üreterek hayata anlam verenler, bilginin ışığını yakalayanlardır. Bilgi, yürekleri iyiye, güzele, doğruya götüren bir ırmaktır. Unutmayalım;
Sevgisiz yoksulluk, bizi mağrur, aksi yapar. Sevgisiz güzellik, bizi gülünç yapar. Sevgisiz kudret, bizi zorba, despot yapar. Sevgisiz çalışma, bizi köle yapar. Sevgisiz sadelik, bizi değersiz yapar.
Sevgisiz yasa, kural, bizi tutsak yapar. Sevgiyle kalın…
            Seyfettin Karamızrak
 
 
 
ŞİİR
 
 
              PÂDİŞAH’IN HEDİYESİ
 
Aziz Mahmud Hüdayî, evliyadan bir değer,
Padişah Sultan Ahmed, hocasını çok sever.
 
Ahmed Han Hocasına hediye vermek ister,
Bunda çok arzuludur,” kabul buyursun yeter!
 
Kabul eder mi bilmem reddeder de almazsa?!
Lâyık mıdır acaba ya da uygun bulmazsa!..
 
Üzmüş olur muyum ki, ya ben üzülür müyüm?”
Aklında binbir soru, beyninde bir kördüğüm!
 
Neticede kararlı bir hediye gönderdi,
Hüdayî Hazretleri onu kabul etmedi.
 
Şaşılacak durum yok, ibretle dolu dünya,
Vaziyet işte böyle, yazı yazılmaz suya!
 
Sultan, hediyesini Sivasî’ye yolladı,
Abdülmecid Sivasî, bu hediyeyi aldı.
 
Abdülmecid Sivasî devrin bir evliyâsı,
O da mübârek biri, O da insanın hası!
 
Sivasî’ye dediler: “Hüdayî Hazretleri,
Bu ikrâmı almadı, gönderdi onu geri,
 
Siz kabul buyurdunuz bu işi bilirsiniz,
Bir hikmeti olmalı bu hâle ne dersiniz?”
 
Sivasî Hazretleri bir müddet gülümsedi,
Güzel, tatlı sözlerle o anda şöyle dedi:
  
“Hüdayî Hazretleri temizdir, pırlantadır,
Leşe tenezzül etmez vaziyet ortadadır!
 
Ancak kargalar konar böyle çirkin işlere,
Onların vazifesi üşüşmektir leşlere!”
 
Bu sefer aynı soru, soruldu Hüdayî’ye,
“Sultan’ın gönderdiği vardı ya bir hediye,
 
Onu siz almadınız Sivasî Hazretleri,
Kabul etmiş almışlar, nedir ki niyetleri?''
 
Hüdayî Hazretleri bu soruya cevaben,
Şöyle karşılık verir hemen, biç beklemeden:
 
“Sivasî Hazretleri koskoca bir ummandır;
Gönüllerin tabibi, hastalara dermandır,
 
Bir avuç çamur ile kirlenir mi okyanus?
Niyetini düzgün tut, ya hayır söyle ya sus!”
 
Büyüklerin hâlinden ancak büyükler anlar,
Haddimizi bilirsek dağılır kör dumanlar!..
                                       Ramazan Çetin
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.