Boynumuzdaki ip

A -
A +
Acizliğimiz muhtaçlığımızı perdeliyor. Bu sebepten ne hakikatimizi biliyoruz ne de haddimizi! Bilmeyi dert edinmekten uzaklaştıkça meseleler art arda geliyor. Meselelerin birini dahi çözmeden bir yenisi önümüzde beliriyor. Sadece bakmakla kalıyoruz. Gün bitsin istiyoruz. Ertesi günü niçin yaşayacağımızı bilmeden güne başlıyoruz. Sanki zamana tutuklu kalmışız. Zaman, için için bizi tüketen bir kurt… Bazı anlar bu durumdan rahatsızlık duyduğumuz olmuyor değil. Lakin meseleyi ortaya koyacak kadar ne bir bilgiye ne de akıl sağlığına sahibiz. Bedenimizi ancak bir sonraki güne taşıyacak kadar güce sahip. Tokluğumuz aç çocukları unutturuyor. Konforumuz zulmü görmezden gelmeye götürüyor bizi. Çocuklarımız için en güzelini istiyoruz ama kendimiz çirkinlikleri normalleştiriyoruz. Parayı araç olmaktan çıkarıp amaç hâline getiriyoruz. Ölüm her şekilde etrafımızdayken bile ibret alma duygusu yaşamıyoruz. Tevazuu yapmacık davranışların parçası saydık. Doğru söyleyeni dokuz köyden kovuyoruz.  Hastaneler yaptıkça hastalar artıyor, teknoloji geliştikçe dertler çoğalıyor. Üretim artıkça kanaat azalıyor… Devasa adalet sarayları yapılıyor fakat suçu önleyemiyor.
Modern zamanların hesabında bir yanlışlık var. İnsanlığı günbegün uçuruma götüren bir yanlış!   
Bu gidişe zaman içinde ortadan kaldıracak cesur, akıllı, bilgili, adaletli, vicdan sahibi ve hesabı hep kendiyle olan insanlara ihtiyaç var. Aslında her birey kendi özünün ve bu özün yolculuğunun idrakinde olmalı. Yolculuk için var olduğunu görmeli. Bu yolculuk, kişiyi yaşanan bu sıkıntılı hayata ve çirkinliklere karşı dirençli kılacak ve kişinin güzel kalmasını sağlayacaktır. Kim bilir bu güzel insanlar; insan-Allah, insan-insan, insan-dünya, insan-nesne ve insan-diğer varlıklar ilişkisini olması gereken noktaya taşıyacaktır. Nasıl ki bu âlem ve dünya bir denge üzerine daim ise insanlık da dengeyle rahat bulabilir. Bu dengenin ana unsuru adaletin terazisidir. Ve dünya, bu teraziyi dengede tutan güzel insanlarla yeniden yaşanır hâle gelecektir.   
          Fatih Toprak (Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni)
 
 
 
ŞİİR
 
         Haberin yok
 
Uzaklaşmış sevdam senden,
Senin ise haberin yok.
Hem kendinden hem de benden,
Senin ise haberin yok.
 
Kaybetmişsin o sokakta,
Ecel terim var şakakta,
Son bulacak bir şafakta,
Senin ise haberin yok.
 
Bu hâlime güldüğünden,
Hayatımı böldüğünden,
Yavaş yavaş öldüğümden,
Senin ise haberin yok.
 
Dinle beni ey kör aymaz.
Bu huyunsa asla caymaz.
Ey duyarsız vurdumduymaz,
Senin ise haberin yok.
 
Cehennemin tam narında,
Yanıp bitecek kurunda,
Şahin ecelin darında,
Senin ise haberin yok.
 
            Şahin Ertürk
 
 
 
UNUTULMAZ KELİMELER
 
AHALİ: Halk anlamındadır.
AHİR: Nihayet, son olarak anlamındadır.
AH U ZAR: Farsça “âh u zâr” şeklinde okunur ağlayıp inleme anlamındadır.
AKIBET: Nihayet, son anlamındadır. Aynı anlama gelen ENCAM kelimesi de vardır. O da, son, nihayet, netice anlamındadır.
ÂN-BE-ÂN: Gittikçe, yavaş yavaş anlamındadır.
ÂRİYET: ödünç, eğreti anlamındadır.
ASÂLET: 1. Soy sop temizliği. 2. kendi namına hareket. 3. Edebiyatta yazıda veya sözde argo bayağı tabirlerin bulunmaması anlamındadır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.