Ne kadar temizsiniz!

A -
A +
“Günlerden bir gün Eminönü’ne Mısır Çarşısına gitmek istiyorum. İşim acele. Sağa sola pek bakmadan, çabuk çabuk yürüyoruz eşimle. Yarına yetişmesi gereken bir sürü iş var kafamda, öyle mi yapsam, böyle mi yapsam? Ayaklarım yürüyor ama beynim bitirilmesi gereken işlerle meşgul.
“Aman, dikkat!” der gibi, çekiveriyor kolumdan eşim.
-Ne var, ne oluyor, dercesine bakıyorum yüzüne. O da konuşmuyor, bir yere bakmamı işaret ediyor eliyle. Bir iş hanı... Dördüncü kat penceresinden bir şeyler dökülüyor yere. Kerli ferli bir bey, almış eline sigara kül tablasını bir güzel siliyor, izmaritleri de caddeye boşaltıyor. En sonunda sildiği kâğıt parçasını da fırlatıp atıyor. Sonra da temizliğini yapmış temiz bir insan rahatlığı ile çekiyor başını pencereden içeri...
Bazı yerlerde okumuşuz dinlemişizdir toplumda kimi insanların temizliğe dikkat etmemesinden söz ederler ya, ben aynı görüşte değilim. Bakınız işte, şahit olduğum bu olay… Şu insan, temizliği sevmese, sigara tablasını caddeye boşaltmak için neden bu kadar zahmete katlansın, değil mi? Efendim, aşağısı yolmuş, oradan insanlar geçiyormuş, laf mı yani? Biraz uzaktan geçiverseler kıyamet mi kopar(!) Sonra, sigara tablasının içindekine de çöp mü denir? Biraz kül, birkaç izmarit, küçük küçük parçalara bölünmüş biraz da kâğıt! Rüzgâr, onu alır götürür, beş dakika sonra bir şey kalmaz ortalıkta.
“Ya insanların kafasına düşse ne olur?” mu diyeceksiniz. Ne olacak, hiçbir şey olmaz… İzmaritten kimin başı yarılmış ki şimdiye kadar? Hatta bazı insanlarımızın kaba ve saygısız olduğunu söyleseniz de inanmam! Öyle olsaydı eğer, o anda, bu olayı gören yüzlerce kişiden biri çıkardı da bir şeyler söylerdi adama. Hayır hayır! Kesinlikle kimse bir şey söylemedi.
Öyle ki Fatih Sultan Mehmed’in “tababetle ilgili” vasiyetnamesinde yerlere tükürülmemesi ile ilgili ferman yayınladığı bir kültürün torunlarının bu hâle gelmesini ister istemez üzülerek izliyor insan. Temizliği kendiniz için değil toplum için de düşündüğünüz zaman temiz olunduğunu ne zaman anlayacağız?
          Sevgi Durdu Ezer
 
 
ŞİİR
 
 
                 GÖÇ
 
İki başka kuş kafilesi sırtları bulutta,
Rastladım bugün bir göç yolunda,
Kesişmez aynı gökte yolları asla,
 
İki başka düş kafilesi
Kalır gibi yapar,
Geçer gider hayalden.
 
Yıldızlar kayar göğümden,
Ölür tüm sevdiklerim aniden.
 
Dileğimdir Mevlâ’mdan
Kalmasın kimse benim kadar yalnız.
Kalmasın kimse böylesine tek,
 
Rüyalar yanardağlar lavlar,
Ne bilsin hayatı hayal olanlar,
Çiçekler mezarlıklar gamlar.
Ne bilsin hayatı mor sümbülle dolanlar.
 
Ölülerle konuşanlar bilir,
Dirilerden çok manasını hayatın…
Ölerek yaşayanlar bilir,
Mahkûmiyetini dünya girdabının…
 
Tükenmez ağrılar sinede,
Kahrolur her hücrem her gece.
Kim görse gülistandır dudaklarım,
Kimse bilmez derdi gözlerim çeker.
 
              Kübra Can
 
 
 
GÜZEL YURDUMUZ
 
 
MALATYA: Doğu Anadolu’nun Yukarı Fırat bölümünde yer alan bir ilimiz. Doğudan Elâzığ; kuzeyden Erzincan ve Sivas; batıdan Kahramanmaraş; güneyden Adıyaman; güneydoğudan Diyarbakır illeri ile çevrilidir. Türkiye’nin en güzel kayısılarının yetiştiği, kayısı bahçesi olarak tanınan şirin bir ildir. Trafik numarası 44’tür. Malatya il topraklarının %45’i dağlardan %42’si plato ve yaylalardan ve %13’ü ovalardan ibarettir. Malatya Ovasını sulayan bütün akarsular Fırat’ın kollarını meydana getirir. Çok geniş bir su toplama alanı olan Fırat, Elâzığ ile sınırı çizer. Ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayanır. Başlıca, tarım ürünleri buğday, fasulye, nohut, arpa, şeker pancarı ve pirinçtir. Meyvecilik gelişmiştir. Kayısı ve armutları çok lezzetlidir. Köylerde kilim ve halı dokumacılığı yaygındır. Dağlık kesimlerde yaygın olarak küçükbaş hayvan beslenir. Türkiye’nin en büyük havzası olan Sultansuyu Havzası Akçadağ ilçesindedir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.