Abdülhamid Han’ı anlamak...

A -
A +
İnsana en yakışmayan şey cehalettir. Bu memleketin en büyük sorunu maalesef ki bilgisizlik ve eğitimsizliktir. Biz millet olarak artık bilgisizliğin de ötesine geçtik. Âdeta topyekûn hafıza kaybına uğradık. Zira tarihimizi kaybettik.
Bir insan düşünün, dünyanın en büyük devletine 33 yıl hükümdarlık yapmış, yaşadığı müddetçe ve ölümünden sonra yüz yıl geçtiği hâlde hâlâ en çok tartışılan insan durumunda. Peki, bu milleti doğru bilgilendirmekle görevli eğitim kurumları ne yapıyor? Maalesef hiçbir şey... Sultan İkinci Abdülhamid Han ilginçtir ki, içte dışta, dinli dinsiz, herkesin düşmanlıkta birleştiği bir şahsiyet. Aynı sultan, İttihatçıların ve "İslamcıların" da en büyük hedefi... İlginç olan ise Abdülhamid Han’a düşmanlık edenlerin tamamı ya yerli ya yabancı ama “aydın” denilen insanların olması… Temiz Anadolu insanı ise her zaman, Hakan Halifeye karşı hep edepli ve saygılı olmuştur. Türk aydınları, Tanzimat’tan bu yana halkın gönlünde yer eden bütün devlet adamlarına, ne hikmetse, ölesiye düşman olmuşlardır. Hatta kimini öldürmüş, kimini de süründürmüşler, yine de kin ve nefretleri son bulmamıştır.
Bazı çokbilmişler de, Abdülhamid Han devrinde kaybedilen topraklarımızı, Abdülhamid Han’ın kaybettiği topraklar olarak anlatarak, güya sultanı lekelemeye çalışmaktalar. Malum Abdülhamid Han darbeciler tarafından şartlı olarak başa getirilmiştir. Mesela Meclis-i Mebusan’ı kapattığı için tenkit edilirken, aynı meclisi açtığı için takdir edilmez. Çünkü meclisi açmak istemediği, darbeciler tarafından meclisi açma şartıyla tahta getirildiği, ilk fırsatta da kapattığı anlatılır. II. Abdülhamid Han devri toprak kayıplarından padişahı sorumlu tutmak 28 Şubat döneminde uygulanan başörtüsü yasağından dönemin başbakanını sorumlu tutmak gibi bir benzetmedir!..
Yazımızı cennetmekân Abdülhamid Han’ın tahttan indirilmesine öncülük eden darbeciler arasında yer alan şair Rıza Tevfik Bölükbaşı’nın bir dörtlüğüyle bitirelim:
“Tarihler ismini andığı zaman/Sana hak verecek ey koca Sultan/Bizdik utanmadan iftira atan/Asrın en siyasi padişahına...”
           İdris İspiroğlu
 
 
ŞİİR
 
      İstanbul ve Fethi
 
Ey koca İstanbul
Camileriyle, tarihî eserlerle
Çarşıları ve daha pek çok
Yerlerle dolup taşan İstanbul…
 
Ayasofya’yı
Çan sesleri yerine
Ezan sesleriyle dolduran
Fatih Sultan Mehmed’in
Fethettiği İstanbul…
 
Peygamber Efendimizin
Fethiyle müjdelediği İstanbul…
Surlarında şühedanın,
Ruhu gezen İstanbul…
 
Vücuduna onlarca ok saplanıp
Osmanlı sancağını düşürmeyen
Ulubatlı Hasan’ın adı ile
Anlatılan İstanbul…
 
Ey İstanbul, sen ne âlimler,
Ne velîler ağırladın…
Sen Boğaz’a zincir çekip
Osmanlı gemilerini batırdın
 
Şimdi ise İslam’ın,
Altın şehri oldun İstanbul…
Senin fethin ancak ve yalnız,
Peygamber müjdesiyle anlamlanabilir
 
         Lütfullah Arvas-İstanbul
 
 
 
KELAMI KİBAR KİBAR-I KELAMEST
(Büyüklerin sözü, sözlerin büyüğüdür)
 
“Allahü teâlânın bir zâtı var, bir de sıfatları var. Zâtı iki şeye düşman. Onu hiç kimse düzeltemez, yani o hiç geri gitmez. Zâtı karar verdi mi, biter o iş. Biri kibir ve inat, ikincisi ise şirk. Bunun ikisine de Cenâb-ı Hakkın zâtı düşman olduğu için, yanar bunlar. Bunu ancak ateş düzeltir. Ama şunu yapmış, bunu yapmış, bir sürü günaha girmiş, ona Allahü teâlânın sıfatları düşmandır. Zâtı, sıfatlarını aşmıştır ve onları zâtı affedebilir.”
      Enver Ören (rahmetullahi aleyh)
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.