Türkiye, Almanya’nın nesi olur?

A -
A +
Şu laflara bak;
  • “Referandumda ‘hayır’ diyen yüzde 50’nin bizden beklentisi var. Bizden umutlananlara yanlış sinyal göndermemeliyiz.” (Almanya Başbakanı Angela Merkel)
  • "Ekonomik ve diplomatik yollarla Türkiye’yi baskılayacağız. Sonuçta Türkiye’yi işgal edecek değiliz.” (Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel)
  • “Erdoğan ölçüyü iyice kaçırdı. Özgür ve demokratik Türkiye için savaşanlara daha fazla destek olacağız.” (SPD Başbakan adayı Martin Schulz)
Sadece son 10 günde yaptıkları açıklamalar bunlar…
Büyük bir kin ve nefretle Türkiye’ye saldıran Alman siyasetçilerin dilinden dökülen cümleler, kafalarında ülkemizi oturttukları yeri anlatmaya yetiyor da artıyor.
            ***
“Türkiye’ye saldırıyorlar” diyorum, çünkü kullandıkları ‘Erdoğan Türkiyesi’ vurgusu, sadece kılıf…
Merkel’in yüzde 50 diye hayırcıları ayrıştırması ise hinliğin dışa vurumu…
Aklınca Türkiye’de safları bölüp, pekiştirecek.
O yüzde 50, Almanya’nın ‘müstemleke’ muamelesine ne diyor, onu biliyor mu acaba?
Yanılgısı şu ki, hayırcıların tamamını Kemal Kılıçdaroğlu gibi sanıyor…
Yeri gelmişken, O’nu da es geçmeyelim…
Ne demişti Alman dergisine…
  • “Alman turistler Türkiye’ye gelmesin. Güvenlik garantisi yok.”
            ***
Aklıma rahmetli Aytunç Altındal’la yaptığım son röportaj geldi.
Demişti ki;
  • Türkiye’de bir suikast işlenmişse bunu ya Almanlar yapmıştır ya da Almanlar biliyordur.
İşte böyle karanlık bir ülkeden bahsediyoruz.
15 Temmuz darbesinde Büyükada’da yakalanmış olmalarını umursamadan,
Kılıçdaroğlu’nun yürüyüşü sırasında aynı adada casuslarını toplama fütursuzluğu gösterebilen,
Taksim’de ajanları ‘ayaklanın’ bildirisi dağıtan bir ülke…
            ***
40 yıldır gözümüzün içine baka baka can düşmanımız PKK’ya destek veren,
Türkiye’deki bütün terör örgütlerini elebaşlarıyla birlikte gerektiğinde ülkesinde himaye eden Almanya bu…
Şimdi de bütün FETÖ’cülere kucak açmış,
Bırakın kendi ülkesindekileri, Yunanistan’a kaçan darbecilerin iadesini bile engelleyen Almanya, bize demokrasi dersi vermeye kalkıyor.
Nitekim, darbenin elebaşı Adil Öksüz’ün de Almanya’da olduğu kuvvetle muhtemel…
Sözde müttefikimiz, Türkiye’nin içişlerine karışmayı kendisinde hak görüyor ama, Erdoğan’dan aynı üslupla cevabı aldıklarında “İçişlerimize müdahale” diye çığlık atıyor.
Sözün bittiği yerdeyiz…
Alman siyasetçiler, Kılıçdaroğlu ile ne kadar benzer değil mi?
Bu kadar bağırmalarının sebebi, hiç kuşkusuz, Türkiye’nin tam bağımsızlığa doğru ilerliyor olması.
Onları asıl çıldırtan bu…
Artık terör örgütleriyle, casusluk dernekleri ve vakıflarıyla, çevreci kılıklı ajanlarıyla, demokratik ayağına siyasetimize soktukları terör destekçileriyle, ikide bir yıkılan koalisyonlarla Türkiye’ye ayar veremiyorlar…
Bırakın çıldırsınlar…
İyi ki varsın Uzun Adam…
 
 
Akdeniz Güvenlik’ten açıklama var
 
Türkiye, Almanya’nın nesi olur?
 
Geçtiğimiz hafta pazar yazımda özel güvenlik görevlilerinin karıştıkları şüpheli olayları sorguladım.
Eskişehir’de evinde suikast kalemi çıkan güvenlikçi, Maçka Parkı’ndaki kıyafet provokasyonu, vapurda dayak, Konya-Beşiktaş maçındaki güvenlik skandalı gibi peş peşe gelen hadiselere dikkat çektim.
Özellikle Maçka Parkı üzerinden kurgulanan provokasyon önemliydi…
İnternette yaptığım basit bir araştırma sonucunda, Maçka’daki görevlinin Akdeniz Güvenlik personeli olduğunu,
Aynı şirketin üç elemanının 15 Temmuz gecesi Atatürk Havalimanı’nda darbecilere yardımdan tutuklandığını,
Bu kurum ile ilgili FETÖ şüphesi bulunduğunu, Sabah’ın internet sitesindeki bir haberi kaynak göstererek, yazıma aldım.
Şirketten açıklama geldi…
            ***
Daha doğrusu, önce Yönetim Kurulu Başkanı Necmettin Şimşek aradı.
“Personel alımımızı devlet denetliyor. Her personel güvenlik soruşturmasından geçiyor, öyle alıyoruz ve sürekli denetimden geçiyoruz” dedi.
Asla bu örgütle ilişkilerinin bulunmadığını, tam aksine sektörde çok güçlü oldukları için FETÖ’cü ve bazı ulusalcıların hedefi olduklarını anlattı.
Her kurum gibi, kendi bünyelerinde de ByLock’çu çıktığını, ancak bu sayının çok az olduğunu, en ufak bir şüphe tespit ettiklerinde bile bu zihniyetteki personelle yollarını ayırdıklarını söyledi.
Doğrudur…
Kimseyle ilgili elimde rapor yok.
Devletin bilebileceği konularla ilgili kimseyi doğrudan suçlamam…
Fakat, at izinin it izine karıştığı böyle bir dönemde, üst üste gelişen olaylardan duyduğum kuşkuyu yazarım.
Nitekim, bunu kendisine de anlattım, hak verdi.
Ertesi gün de bir açıklama gönderdi.
Yazıda bahsettiğim bütün güvenlikçi olaylarını kendi şirketlerine yıktığım hissine kapılmışlar.
Oysaki, öyle bir şey yazmadım.
Sadece Maçka ve internette duran haberlerde isimlerinin geçtiğini zikrettim.
Geçmişteki suçlamalarla ilgili olarak da şöyle deniyor açıklamada;
“Akdeniz Güvenlik, devlet ve millet düşmanı bir odak tarafından uzun zamandır hedef yapılmaya çalışılmış, iftiralarıyla baş başa kalmışlardır.
Çünkü Akdeniz Güvenlik A.Ş.’nin FETÖ ile ilgisi olmamıştır, olamaz da…
Bugüne kadar FETÖ ile ilgili sayısız operasyon yapılmış, yüzlerce mahkeme açılmış ve çok sayıda yasal işleme başlanmıştır.
Akdeniz Güvenlik hâlâ dimdik ayaktadır.
Sayın Koç, sizlerin de hakkımızda ne tür oyun tezgâhlandığını, bu oyunun bize değil, yerli güvenlik şirketlerinin en güçlü olanından başlayarak, tamamını yok etmeyi hedefleyen kirli ve işgalci bir tezgâh olduğunu anlayabileceğinize inanıyor ve güveniyoruz.”
Ne diyeyim!
Bu süreçte Allah hepimizin yâr ve yardımcısı olsun.
 
 
 
Avustralya’da aşağılık gösteri
Türkiye, Almanya’nın nesi olur?
Bugüne kadar, bir Müslümanın, bir başka inancın kıyafetiyle alay ettiğini, hele hele bunu demokrasinin simgesi sayılan parlamentolarda şova dönüştürdüğünü gördünüz mü?
Fakat hedef Müslümanlarsa her türlü çirkinlik ‘normal’ sayılıyor.
Geçenlerde Avustralyalı ırkçı Tek Ulus Partisi üyesi Pauline Hanson, parlamentoya burka ile girdi, Müslüman kadınları aşağılamaya kalkıştı.
Müslüman olmayan birinin, Müslüman kadının inançları ile alay etmesi, onları kendileri gibi olmaya davet etmesinden daha komik ve aşağılık bir şey olabilir mi?
            ***
El-Kaide, DEAŞ gibi Batı kurgusu terör örgütleri üzerinden pompalanan İslamofobi, İngilizlerin asırlardır sürdürdüğü İslam düşmanlığının günümüze uyarlanmış şekli…
Kendilerine hatırlatalım;
BM Terörle Mücadele Merkezi, geçenlerde, DEAŞ’a katılmak üzere Suriye’ye giden yabancılarla ilgili detaylı bir rapor yayınladı.
Bu teröristlerin çoğu Batılı…
Ve rapordaki asıl çarpıcı bölüm…
Hiçbirinin İslamiyet’le ilgili bilgisi yok,
Dua etmeyi bile bilmiyorlar…
            ***
Biz zaten biliyorduk da…
Yavaş yavaş kendileri de kabulleniyor.
Az kaldı…
Oyunlarınız tepenize çökecek inşallah.
                                                                                
Türkiye, Almanya’nın nesi olur?                                                                               
 
Tarihî hana betonarme kat çıkmak…
 
Fotoğraf, geçenlerde Bolu’dan geldi.
Belediye, 1750 yılında inşa edilen Aşağı Taşhan’ı satın alarak, orijinal yapısında restore edilmesi için çalışma başlatmış.
Ne görsünler!..
Tarihî yapının iç kısımdaki duvarlar, betonla sıvanıp bir güzel boyanmış,
Çanak anten, elektrik ve su tesisatları yüzünden her yer delik deşik edilmiş…
Dahası, 267 yıllık taş binaya bir de betonarme kat çıkılmış.
            ***
Bu fotoğrafı, yakın bir zamanda Atina’nın simgesi Akropolis’te çekmiştim.
Müzeyi gezerken dikkatimi çekti.
Güvenlik kameraları, tabelalar ayrı bir mermer üzerine monte edilmişti.
Böylelikle hem tarihî taşlara zarar verilmiyor, hem de görüntü çirkinliği önleniyordu.
Bolu’daki kepazeliği görünce, paylaşayım istedim.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.