Bundan sonrasını ABD ve İsrail düşünsün…

A -
A +
Türkiye en başta konumu itibariyle vazgeçilmez bir ülke.
Ekonomik büyüklüğü, ordu gücü, Batı ile güçlü ticareti, özellikle enerji hatlarının güvenliği konusunda Doğu ile Batı arasında gördüğü köprü vazifesi stratejik öneminin sadece birkaçı...
Ne Irak’a benzer, ne İran’a, ne de Suriye’ye...
Genç ve dinamik toplum yapısı da öyle...
Türkiye ile dost olan kazanır, düşmanı çok şey kaybeder...
Bunu da en iyi ABD ve İsrail bilir...
          ***
Fakat görünen o ki, ABD ile köprüden önceki son çıkışa yaklaştık...
Trump’ın ülkemize açtığı ekonomik savaş sonrası, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın şu önemli mesajı verdi;
“ABD, Türkiye’yi tamamen kaybedebilir…”
Bu, artık bıçağın kemiğe dayandığının göstergesi…
CIA’in, ‘One Minute’ sonrası İsrail adına başlattığı darbe girişimleri serisinde, hatta 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında bile kurulmamıştı böyle bir cümle…
Belli ki Ankara kararlı…
Bundan sonrası Yahudi lobisinin kontrolündeki ABD yönetimine kalmış…
             ***
İsrail vurgusunu özellikle yapıyorum, çünkü bütün tepkileri Washington’a yönlendirmek, asıl odaklanmamız gereken noktayı dikkatimizden kaçırıyor.
Bölgedeki güvenliği Türklerle dostluğuna bağlı olan İsrail, gözleri ABD’ye çevirtip, hedef olmaktan yırtıyor…
Oysaki her adımın arkasında kendisi ve planları var…
Engel olanın üstüne ABD’yi salıyor…
             ***
Dünya yeniden şekillenip, güç Doğu’ya kayarken, ABD’nin zayıflaması İsrail’i panikletiyor.
Çünkü 30-40 yıl sonrasını görüyorlar…
Çin gibi, Türkiye’nin de öyle ya da böyle belirleyici bir güç olacağını görüyor ve durdurmaya çalışıyorlar.
Hırçınlıkları, akılsızca saldırmaları bu yüzden…
Bakın, Trump bile artık Türkiye’deki maşalarını kullanmıyor, doğrudan kendisi müdahil oluyor.
             ***
Farkında mısınız bilmem ama, şuraya dikkatinizi çekmek isterim…
Ekonomik darbe girişiminin hemen öncesinde, Türkiye, Rusya, Almanya ve Fransa liderlerinin 7 Eylül’de İstanbul’da buluşacakları, Trump’ın ticaret savaşına karşı atılacak adımları belirleyecekleri duyurulmuştu.
Dolar yerine ‘yerli parayla ticaret’ de bu zirvede masada olacak.
İşte ABD’yi ve İsrail’i çıldırtan sebeplerden biri bu oldu…
Zirve duyurulduğunda dolar 4,70-4,80 seviyelerindeydi…
Bakın bir haftada nereye getirildi?
             ***
Fakat, bana sorarsanız Ankara için sürpriz yok…
24 Haziran seçimleri öncesini hatırlayın…
Kur üzerinden bir plan yapıldığını, eğer 1 Kasım 2019 beklenirse doların 6,5 seviyelerine kadar çıkarılacağını bilmeyen yoktu.
Türkiye, seçimleri öne alarak hesapları bozdu, siyasi istikrarı korudu.
Devletimiz, ekonomik kaosun üzerine bir de siyasi kargaşa ekleyecek bir planı altüst ettiyse, kur üzerinde bugün karşılaştığımız tabloyu görmemesine ve hazırlık yapmamasına imkân yoktu…
             ***
Bu ekonomik savaş beklenen bir şeyse bundan sonrası ne getirecek?
Ankara’nın hazırlıklarına hâkim değiliz ama, bildiğimiz bir şey var ki, azdan az, çoktan çok gider…
Bakın, Türkiye ile kriz daha şimdiden hem ABD, hem -başta Fransa olmak üzere- Avrupa’yı vurdu.
Trump’a karşı tepkiler yükselmeye başladı.
Başkan Erdoğan, “Biz kazanacağız” derken, bir hesabı vardır illaki…
             ***
Hülasa; bu rahip Brunson meselesi falan değil dostlar…
Daha bu hafta içinde bile PKK/PYD’ye yüzlerce tır silah gönderen ABD, İsrail için bizimle ‘düşmanlığı’ sürdürecekse, kendimizi müdafaa etmekten başka seçeneğimiz yok.
Hiçbir şeyi durduk yere yapmıyoruz…
Nam olsun diye kabadayılığa soyunmuyoruz…
Sadece şunu diyoruz;
Ne olursa olsun, burnumuzun dibinde, ileride Büyük İsrail’in parçası olacak bir PKK devleti istemiyoruz…
İçimizdeki teröristlerinize, “Alın size toprak, bizi bölün” deme zilletine düşmüyoruz…
“Ajanlarınız ülkemizde istediği gibi cirit atsın, ne yaparlarsa yapsınlar karışmayız” demiyoruz…
Kudüs’te, Filistin’de sergiledikleri vahşete göz yummuyoruz…
Akdeniz gazı sizin olsun, Katar gibi bize destek olanları cezalandırın, alın terimizle yaptığımız yatırımları aranızda bölüşün hiç demiyoruz…
Sonuçta da karşımıza bunlar çıkıyor.
             ***
Ayrıca…
Sırf İsrail istediği için, BM kararı olmadan, ABD’nin İran’a koyduğu keyfi ambargoya niçin uyalım?
Hadi uyduk diyelim, doğalgazımızın çok önemli bir bölümünü İran’dan karşılıyoruz.
İmzalanmış anlaşmalarımız ve İran’ın doğalgazına ihtiyacımız var…
ABD ve İsrail için neden kışın soğukta oturup, sanayimizi durduralım?
Bunlara hangi mantıkla, kimin için katlanalım?
             ***
ABD ve İsrail zorbalıklarının sonu gelmez…
Hatırlarsanız CIA maşası FETÖ’nün 17/25 Aralık darbe girişiminin perde arkasında da İran’la ticaret vardı.
Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla, ABD’de bu yüzden haksız yere hapiste…
ABD’nin 11 Eylül 2001 sonrası başlattığı İsrail merkezli dizayn projesi; Suriye, Türkiye, Irak ve İran’dan toprak kopararak, Büyük İsrail’i oluşturma safhasına kadar geldi.
Önlerindeki en büyük engel Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki Türkiye…
Bu kadar büyük bir tehlike karşımızdayken, sonumuzu getirecek bir plana pes mi edelim?
             ***
Birinci ve İkinci Dünya Savaşları gibi, tarihin kırılma noktalarından birindeyiz…
Belki “Üçüncü Dünya Savaşı”nın içindeyiz, henüz farkında değiliz…
Bize düşen, bu dönemde sadece birlik ve beraberliğimizi koruyarak, bu fırtınanın geçmesini beklemek…
Çünkü ekonomik kaos planının bir sonraki aşamasında, halkı sokağa dökmek, hatta bölünmeye zorlamak var.
Bugün devletimizin ve ülkemizin yanında olmazsak, yarın hepimize kaybettirmek, güçsüzleştirmek, becerebilirlerse bizi yok etmek peşindeler...
Evet, üzülüyoruz, canımız sıkılıyor, zarara uğruyoruz ama…
Dayanmaktan, bunu atlatmaktan ve hep birlikte feraha çıkmaktan başka çaremiz yok…
Unutmamak lazım ki, gecenin en karanlık vaktidir, güneşin doğuşuna en yakın zaman…
 
 
 
*********************
 
Yurtseverler…
 
ABD’nin bir emriyle Gezi’de sokağa dökülenler, 28 Şubat ve öncesinde ABD’nin emriyle darbe yapanlar, bugün “ABD’ye karşı koyan gerçek yurtseverler bizleriz” diyerek, akıllarınca dindar kesime saldırıyor.
Buna şükür ama, sormadan edemedim; Yurtseverliğinizi Gezi’de niye görmedik?
 
 
*************
 
Muharremciler Liberland’a mı gidiyor?
 
Dünyanın en küçük üçüncü ülkesi…
Hırvatistan ile Sırbistan arasında, sahipsiz topraklara kurulmuş, yedi kilometrekarelik mini minnacık bir yer…
Haritada boşuna yerini aramayın, çünkü tanıyan eden yok…
Fakat o sıra dışı ülkenin bir Cumhurbaşkanı bile var…
Hayali ülke Liberland’ın Cumhurbaşkanı Sayın Vit Jedlicka, cuma günü İstanbul’daydı.
Düzenlediği toplantıya beni de davet ettiler, gidemedim.
Fakat aldığım bilgiler şaşırtıcıydı…
Liberland’a vatandaşlık için 600 bin kişi başvurmuş, bunların 60 bini Türkiye’denmiş…
Bunlar FETÖ’cüler falan mı...
Yoksa 24 Haziran’dan sonra “Biz Ege’nin bir bölümünü kazıp ada oluşturalım. Muharrem de başımıza geçsin, birlikte ekelim-biçelim. Kendimize yeni bir ülke oluşturup, uçalım-kaçalım” diyenler midir, çok merak ettim…
 
   ***
Mola…
 
Neredeyse yaz bitti ama, fırsat bulup dinlenemedik.
Hiç değilse birkaç hafta okuyucularımdan müsaade isteyerek, yazılarıma ara verme niyetindeyim.
Bayramdan sonra daha enerjik olarak yeniden bu köşede buluşuruz inşallah.
Aman yollarda dikkatli olun…
Şimdiden herkese iyi bayramlar…
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.