Kombin ittifak

A -
A +
MHP lideri Devlet Bahçeli, siyasi jargonumuza yeni bir terim sokarak, ‘ittifakta siyasi kombin yapılabileceğini’ söyledi. Kombin, Fransızca ‘kombine’den gelme… Kombine biletten aşinayız bu kelimeye… Türkçe ‘toplu’ demek… Türk Dil Kurumunun sözlüğüne baktım… Sporda ‘değişik türdeki yarışmaların sonuçlarına göre birleştirilmiş derecelendirme, toplam puana göre değerlendirme’ anlamında da kullanılıyormuş. Peki, bu tanımı Bahçeli’nin sözleriyle birleştirdiğimizde ne anlamalıyız? *** Benim çıkarabildiğim sonuç şöyle; Bütün il, ilçe ve beldelerde belediye başkan adayı ile belediye meclis üyelerini iki parti topluca değerlendirecek. Başkan adayları ve meclis üyeleri partilerin oy ağırlığına göre şekillenecek. Hangi partinin oy oranı yüksekse, onun adayı desteklenecek. Dolayısıyla bu kombinasyonda adaylar, iki parti tabanının da kabul edebileceği isimler olacak. Ancak, ittifakın diğer üyesi de yönetimin tamamen dışında kalmayacak. *** Olur mu, olmaz mı? Veya buradan hakkaniyetli bir formül çıkar mı? Onu da bize zaman gösterecek.   *************** Kombin ittifak   Türkçe ezan ne zaman?   Sene 1928… İlahiyat Fakültesi profesörlerinden bir grup, inkılap kapsamında İslamiyet’i Islah (!) Proje ve Beyannamesi yayınlıyor. Beyannamede, tartışması bugün de süren istekler var… Şöyle diyorlar; “Din de içtimai bir müessesedir. Diğer içtimai müesseseler gibi hayatın zaruretlerine katlanmak, tekamülün seyrini kovalamak mecburiyetindedir (Yani reforme edilmelidir).” Açıkça ‘Din bize uymalı’ diye başladıkları istekleri şu maddelerle devam ediyor; - Mabedlerde sıralar, elbiselikler tesis edilmeli ve temiz ayakkabılarla mabetlere girilmesi tercih edilmelidir. - İbadet lisanı Türkçe olmalıdır. Ayetlerin, duaların, hutbelerin Türkçe şekilleri kabul ve istismal edilmelidir.Teganniye müsait müezzinler, imamlar yetiştirmek lazımdır. - Ayrıca mabetlere musiki aletlerinin kabulü dahi lazım gelir. Mabedlerde ilahi mahiyetinde asri ve musikiye (entrümantal) kat’i ihtiyaç vardır. - Ezcümle ayinlerin sıhhileşmesi, Türkçeleşmesi, bediileşmesi, felsefileşmesi hususundaki tekliflerin cihet-i tatbikiyesini ve ameliyesini (uygulanmasını) tafsil edeceğiz. *** Tarih 10 Mayıs 1946… Camilerin satışa çıkarıldığı, türbelerle birlikte birçoğunun yıkıldığı, ezan-ı şerifin Arapçası yasaklanarak, Türkçesinin okutulduğu yıllar… CHP Müstakil Grubu, partinin Meclis Başkan Vekilliğine (o dönem zaten tek parti var) şu raporu sunuyor; 1.Kur’an ve din tatbikatının öz Türkçe olarak tanzim ve tertibi,2. İbadet yerleri Türk’ün geleneğine uygun bir tarzda konularak, halkevlerinin ibadet yeri, ibadet yerinin de halkevine benzer bir şekilde ifrağı,3. Ruhbanlığın icabatı olan her şeyin silinmesi ve ezcümle sarık, cübbe ve din tatbikatında kullanılan her nevi kıyafetin ilgası,4.İbadet usul ve zamanlarının tanzimi, 5. Diyanet İşleri Reisliği yerine, dil kurumuna benzer bir teşkilat ikame edilerek din teşkilatının devlet bünyesi çıkarılarak millete mal edilmesi. (Nitekim bu maddelerden birçoğunun gereği yapıldı. Başta Süleymaniye olmak üzere, birçok camide Türkçe Kur’ân okutuldu. Orkestra şefi hafız Yaşar Bey’in Yerebatan Camii’nde Yasin suresini Türkçe okuması, gazetelerde övgüyle (!) yer aldı.) *** 21 Nisan 1949… Dönemin Başvekili Şemsettin Günaltay (Menderes’ten önceki başbakan) Ankara’da yaptığı basın toplantısında şöyle dedi; “Bugünün ihtiyaçlarını 1000-1500 sene önce gelmiş insanların kafalarına göre nizamlandırmayı düşünmek, ancak hamakat (ahmaklık) olur.” *** CHP’nin Kur’ân-ı kerim ve ilmihâl kitaplarını toplatma yönündeki sert uygulamalarını, din adamlarına yapılan hakaret ve aşağılamaları hatırlatmaya gerek yok herhâlde… Hele de camilerimizde kadın-erkek karışık cemaat denemelerini… Bir kısmını internette de bulabilirsiniz. Cenazede başı açık saf tutanı mı ararsınız, mini eteğiyle erkeklerin önünde namaza duranı mı… Hülasa… Dini bozmak için ne varsa denendi. *** Bunca şeyi neden yazdım? Bugün gördüğüm tehlike yüzünden… “İyi de, iktidarda CHP mi var?” diyebilirsiniz… O iş öyle değil maalesef… FETÖ, CHP’nin yarım bıraktığı reformları (!) tamamlamak üzereydi ki, patladı. Son zamanlarda bir şeyler oldu, AK Parti’de de benzer bir iştah kabardı. İşte, yukarıda örneklerini verdim. ‘Dinde reform’ konusunda CHP ile aynı çizgide talepler sıralanır oldu. Tabii, bir de uygulamada olanlar var. Camilerde kilise gibi sandalyeler (sıra da koymuşlardı, kalktı şükür), Kur’ân-ı kerimin Türkçe mealini okutmaktaki gayretkeşlik, Camileri sadece namaz için değil, sosyal bir alana dönüştürme telkinleri, Cübbeli-sarıklıya karşı ön yargı, Namaz vakitlerinde yapılan oynamalar (-ki bu yıl sene başından beri akşam ezanı 3 dakika erken okunuyor. Ramazanda erken açılan oruçların günahı Diyanet’in boynuna)… Yani, var da var. *** Din adamı değilim… Bu alanda hiçbir iddiam da yok… Lakin, görünen köy kılavuz istemiyor. Daha önce de uyardım… Kemalistlerin, Yaşar Nuri Öztürk gibi reformist ilahiyatçılarla yapamadıklarını, bugün birileri sureti haktan görünerek AK Parti’ye yaptırtmaya çalışıyor. Sanki bu toprakları Hoca Ahmet Yesevi, Yunus Emre, Mevlâna, Hacı Bayram-ı Veli, Şeyh Edebali, Akşemseddin, Seyyid Abdülhakim Arvasi hazretleri gibi nice büyük âlimler sahih İslam’la yoğurmamış gibi... Bir arayıştır gidiyor. Diyeceğim o ki… Reformcu, hadis inkarcısı, diyalogcu, Şia, Vehhabi, Selefi kafasındaki danışmanlar üzerinden ‘dini bozma planları’ işlemeye devam ediyor. İnsan bunca şeyi görünce, “Ezanı Türkçe okutmayı bakalım ne zaman önümüze getirecekler?” demeden edemiyor.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.