Celladımıza âşık mı olalım?

A -
A +
Hibrit savaş ya da dördüncü nesil savaş dedikleri bu işte… Bizim dilimize algı operasyonu olarak yerleşti ama, o kadar basit değil. Adamlar tek kurşun atmadan iktidarları devirip, istediklerini işbaşına getiriyor. Malzeme; bol yalan ve şeytani bir zekâ… Hedeflerine ulaşana kadar, toplumu doğru bildiklerinin aksine inandırmaya çalışıyorlar. İşte bizim de son yıllarda yaşadığımız budur. *** Allah aşkına, sırf şu bir haftada karşılaştığımız tabloya bakar mısınız? Bu vatan, sınırında nöbet tutan aslan gibi dört evladını şehit verdi. Kimdi askerlerimizi şehit eden? 40 yıllık belamız, PKK terör örgütü… Tam kıpırdayamaz hâle geldiler derken, onları yeniden cesaretlendiren neydi? CHP, İP ve SP ile yaptıkları ittifak neticesinde, İstanbul ve Ankara gibi büyükşehirlerde AK Parti-MHP ittifakına karşı galip gelmeleri. *** Kandil’in seçim öncesi çağrıları internette duruyor, açıp bakın... “AKP ve MHP’ye batıda birlikte kaybettireceğiz” diyorlardı, maalesef istedikleri oldu. Can düşmanımız PKK ve FETÖ’ye, kendi vatandaşımızın oylarıyla yeniden gün doğdu. O ittifaka oy verenler kusura bakmasınlar ama, bugün oluşan tablonun bütününe bakıldığında durum budur. 7 Haziran 2015 seçimleri sonrası “Birlikte iyi salladık” dedikleri HDP’li Demirtaş’a, 31 Mart sonrası aynı güzellemeleri yapan yine CHP’liler olmadı mı? İstanbul’un geçici belediye başkanı Ekrem İmamoğlu, Demirtaş’a övgüler yağdırmadı mı? Allah aşkına söyler misiniz; HDP nedir, güzellemeler yapıp kahraman gibi pazarlamaya çalıştıkları Demirtaş kimdir? *** 80 milyonun aklıyla alay edenlere bakacak olursanız, HDP, Kürt seçmenin oyunu alan sıradan bir parti… Peki, bunların can düşmanımız PKK ile bağını inkâr edebilecek bir Allah’ın kulu var mı bu ülkede? Olursa tımarhaneye yatırmak lazım… Peki, bu parti ile ittifak yapanları ne yapmalı? Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘gaz sıkışması’ olarak tarif ettiği şeyi, Ankara Çubuk’ta vatandaş yaptı. Keşke şiddete başvurmasalardı… Daha öncekiler gibi, protestolarla sınırlı kalsaydı. Fakat, şehit cenazelerine defalarca katılmış birisiyim. Herhangi bir teröristi eline geçirse orada doğrayacak insanların bulunduğu ortamda, o askerimizi şehit etmiş teröristlerle iş birliği yapan bir siyasetçinin ne işi vardı? Üstelik daha önce de şehit cenazelerine katıldın, benzer tepkilerle karşılaştın… İnsanlar seni HDP’lilerden, Demirtaş’tan farklı görmüyor, -ki sonuna kadar haklılar- anlamadın mı? Söylesene, oraya giderken aklında ne vardı? *** Keşke olmasaydı dediğimiz talihsiz saldırı, maalesef büyük bir kışkırtmanın neticesidir. Şu hesabı yaptılarsa amaçlarına ulaştılar; - Dört şehitten dolayı bize çok yüklenecekler (nitekim korktukları başlarına geldi) ve siyasi kayba uğrayacağız. Biz bu havayı dağıtıp lehimize çevirelim. Nitekim, üzücü saldırının gerçekleştiği gün, gazetelerin manşetlerinde Kemal Kılıçdaroğlu ve Ekrem İmamoğlu’nun, PKK demeden yayınladıkları göstermelik mesaja tepkiler vardı. Sosyal medya da benzer tepkilerle yıkılıyor, vatandaş, CHP’nin terör destekçiliğine hakaretler yağdırıyordu. İşte böyle bir ortamda gidilen şehit cenazesinde halk galeyana geldi ve Kılıçdaroğlu ‘mağdur’ oldu. Sonrası daha vahimdi. *** Yaşlı-başlı, gariban bir köylü, Kılıçdaroğlu’na saldırdı diye terörist ilan edildi. Hatta sadece o değil, diğer köylüler de… Ülkesi için şehit veren ve o şehidin acısıyla HDP iş birlikçisi Kılıçdaroğlu’na saldıran ‘milliyetçi-vatansever’ köylüleri terörist ilan edenler kimlerdi peki? Söyleyeyim… Ülkesine en çok ihanet edenler. PKK’lısı, FETÖ’cüsü, DHKP-C’lisi, bilumum ülke düşmanı ve onlarla kol kola iş birliği yapanlar, bu ülke için evladını şehit verenlere ‘terörist’ deme cüretini gösterdi. -Ki, bu cümleyi kuranlar arasında CHP’nin genel başkanı da vardı. Neyse ki, saldırıdan bir gün sonra HDP’liler kendisini ziyaret etti de, yaralarını sardı. *** AK Partili iki bakana benzer saldırı olduğunda ‘oh’ çeken CHP’lilere inat, biz yine de insanca davranıp şiddeti kınadık. Ancak, kimse benim gariban köylü vatandaşıma terörist diyemez, hele hele PKK ve FETÖ’cü teröristler ile onların yandaşları hiç diyemez. Bu şeytanların aklına uysak, ülkemize karşı hibrit savaş yürütenlerin taşeronu bu terör örgütlerine şakşakçılık yapmamızı beklerler... Yani kendi celladımıza âşık olmamızı isterler. Hadi uzayın, anca gidersiniz.   **************   49 yıldır bunun için varız   Gazetemiz 22 Nisan’da 49. yılını doldurdu. İsmini şerefle taşıdığımız Türkiye gibi zor bir ülkede katedilen yarım asır, dile kolay… Hem de sahibi hiç değişmeyen bir gazete olarak. *** Önce 1971 muhtırası, sonra 80 darbesi… Öncesinde sağ-sol kavgaları… Ülkemizin nefes aldığı Özallı yıllardan sonra, karanlık 90’lar ve 28 Şubat darbesi. Maskeli ülke düşmanlarının binbir ayak oyunu ve baskısına rağmen, sadece Cenabıhakk’a ve aziz milletimize sığınarak ayakta kalabilmiş tek gazeteyiz desek, yeridir herhâlde. Biraz soluklanıp ülkemizin yükselişine eşlik ettiğimiz AK Parti’nin ilk 10 yılı ve sonrasında Gezi ile yeniden başlayan kaos atakları. Ve nihayetinde FETÖ’cü alçakların işgal kalkışması 15 Temmuz’a varan süreç. Rüzgârın yönü biraz değiştiğinde başka tarafa savrulanlara inat, 49 yıldır mıh gibi ülkesinin ve milletinin yanında duran, milliyetçi ve muhafazakâr bir gazetede hizmet etmek, bugün bizlere bahşedilmiş en büyük şeref olsa gerek. İçiniz rahat olsun… Bu gazete de, bizler de zor günler için varız.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.