AK Parti’nin ne yapmasını buyururdunuz?

A -
A +
Sıkıldınız biliyorum ama, maalesef Gezi ve 17/25 Aralık denemesini yeniden yaşıyoruz.
Üstelik bu defa bambaşka bir yerden, çok başka bir taktikle…
***
YSK’nın İstanbul seçimlerini iptal etmesinin gerekçesini tekrarlayalım;
22 sayım döküm cetvelinin boş olduğunun tespit edilmesi (oy çuvallarının içinde gerçekte ne var bilinmiyor),
-  101 sayım döküm cetvelinin imzasız olması (oy sayımı imza ile kayıt altına alınmamış),
Bu haltları karıştıran sandık başkanları ve üyelerinin, kanuna aykırı olarak kamu dışından atanması. (Sayı az buz değil, tam 19 bin 538 kişi. Bunlardan 43 sandık başkanının doğrudan FETÖ bağlantısı tespit edildi, hatta aralarında ByLock kullanan bile var)
***
Yani, İstanbul’da seçimin iptaline giden FETÖ operasyonunun özeti şu;
Seçim kurullarında uyuyan kriptolar, 31 Mart’ta kamikaze dalışı yapmış.
Kamu görevlisi olması kanuni mecburiyet iken, 6 bin 500 sandık kurulu başkanı ve 13 bin sandık kurulu üyesini dışarıdan atamış.
Atayan kim?
İlçe seçim kurulları…
Peki, AK Parti bunu biliyor mu?
Hayır…
Çünkü liste partilerle paylaşılmıyor.
Her seçim olduğu gibi, yine kaymakamlıklardan gönderilen kamu görevlisi listesinden isimlerin seçildiğini düşünüyor.
Peki CHP bu listeleri biliyor mu?
Kısmen evet
Çünkü mesajla tebrik bile ettikleri var, hatta ‘partiler biliyor’ diye ağızlarından kaçırdılar.
Hiçbir partiyle paylaşılmayan, iktidar partisinin bile seçimden günler sonra çözdüğü bir listeyi CHP önceden nasıl bilebilir?
Onun cevabını da CHP’nin vermesi gerekir ama, veriyor mu?
Hayır…
Aksine, Kemal Kılıçdaroğlu, “Bunlar iktidarın elinde. Biz nereden bilebilirdik?” diyor.
Sütten çıkmış ak kaşık…
Masum köylü pozları…
Masum köylülere ‘terörist’ diyen biri söylüyor bunu.
İnanalım mı?
***
E be Kemal Kılıçdaroğlu…
Bunlar AK Parti’nin elinde olsa, sandıkların yüzde 10’u sayıldığında bile, çalınmış 14 bin oyu çıkar mıydı?
Üstelik CHP’lilerin gözleri önünde sayıldı tekrar…
Binali Yıldırım’ın binlerce oyu, birleştirme tutanaklarında satır kaydırarak Ekrem İmamoğlu lehine yazılır mıydı?
-Ki, bu usulsüzlüklerin pek çoğunun CHP seçim sisteminden ortaya çıkarılabildiğini hatırlatırım.
***
YSK, yeni bir seçime gerek kalmadan, İstanbul’da bütün oyları tekrar saydırsa, bu orana göre Binali Yıldırım zaten kazanacaktı.
Hatırlayın, CHP buna nasıl karşı çıktı?
YSK’ya tehditler, parmak sallamalar, oyları tekrar saydırtmama baskıları…
Ekrem İmamoğlu mazbatayı öyle aldı.
AK Parti’ye, elinde onca somut delil varken, seçimin yenilenmesini istemekten başka seçenek kalmadı.
Nitekim gitti, üç bavul belge ile bu başvuruyu yaptı.
E ne yapacaktı?
***
İlk defa karşılaştığımız bu denli büyük çaplı bir organize oy hırsızlığına,
FETÖ’nün yeni kamikaze dalışına,
Yeni Gezi ve 17/25 Aralık denemesine göz mü yumsaydı AK Parti?
Üstelik, ne tuhaftır ki, Ekrem İmamoğlu da dâhil, hiçbir CHP’li “oy çalınmadı” demedi.
“Olan olmuş, koltuğu bize verin. Daha fazla uzatmayın” havasındaydılar.
YSK, “Evet, usulsüzlük var. Seçimi yeniliyorum” deyince, bu pişkinlik havası bozuldu.
Şimdi mağduriyetten bahsediyorlar.
Peki, sizi kim mağdur etti?
31 Mart’ta Binali Yıldırım’ı kim ya da kimler mağdur ettiyse, sebep onlar…
Peki, mağduriyeti oluşturanlar seçimde kimin tarafındaydı?
CHP…
Bu durumda, hem mağdur eden, hem mağdur olan taraf nasıl oluyorsunuz, anlatsanıza…
***
Bizim oralarda güzel bir laf vardır;
Kendini koruyamayan tekkeyi yel alsın, derler.
AK Parti, göstere göstere çekilen bir operasyona boyun eğemezdi, eğmemeliydi.
Nitekim gereğini yaptı.
Peki, buna boyun eğerse, gerçekte neye boyun eğmiş olacaktı?
Dışarıdan sesler nerelerden geliyor, ona bakın, anlarsınız.
Boşuna mı beka meselesi diyorduk?
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.