CHP’nin sahte kahramanları

A -
A +
Tam bir klinik vak’a güruhu var karşımızda. Şifrelerini çözmek için çok eskilere gitmeye gerek yok… Yakın döneme bakalım ki, ‘Eskiden bana ne?’ diyen yeni yetmeler de anlasın. Mesela Kemal Kılıçdaroğlu           *** Adam, CIA uşağı Fetullahçı terör örgütünün göstere göstere yaptığı kaset operasyonuyla CHP’nin başına oturtulmadı mı? Oturtuldu. O dönem ne diye pazarlandı? ‘Gandi Kemal.’ Peki, bugüne kadar Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir tek ‘millî duruş’unu gören oldu mu? Elinizi vicdanınıza koyarak cevap verin... Kemal Kılıçdaroğlu’nun, gerilimli olduğumuz konularda AB’ye, ABD’ye, İsrail’e ve onların destekçilerine bir tek cümle rest çektiğini duydunuz mu? Sınırımızda terör örgütlerine taşeron devlet kurdurmaya çalışan, devletlere vermeyeceği kadar silah yardımı yapan, Doğu Akdeniz’e bize karşı gemi yığanlara Kemal Kılıçdaroğlu hiç laf etti mi?            *** Hadi bunu da geçtim… Ülkemizin can düşmanlarına maşalık eden PKK/YPG’ye, FETÖ’ye, DHKP-C’ye icraatlarıyla arka mı çıktı, karşı mı durdu? PKK’yı silah bırakmaya zorladığımız çözüm sürecinde, sonrasında hazırlanan yeni terörle mücadele kanunu düzenlemesinde, akabinde terör örgütüne ağır kayıplar verdirdiğimiz ve hâlen devam etmekte olan operasyonlarda ABD’nin, AB’nin, İsrail’in politikalarını mı destekledi, yoksa Türkiye’nin millî menfaatlerinin yanında mı oldu? Suriye’de terör devletinin önünü kestiğimiz Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekâtlarında kimin sözcülüğünü yaptı?            *** Bakın, 2013 Haziran’ında, Cumhuriyet döneminin en iyi performansına ulaşan ekonomimizi ve istikrarımızı hedef alan Gezi ihanetini bugün sorsanız, yine savunur Kemal Kılıçdaroğlu… Oysa IMF boyunduruğundan nihayet kurtulmuş, “faizi yüzde 2’lere, doları 1’in altına düşürebilir miyiz?” diye konuşuyorduk o dönem… Üst üste ihanetlerle geldik bugünlere… Kendi ülkesini dışarıya şikâyet etmenin, Türkiye düşmanlarının ürettiği yalanları sahiplenmenin dışında ne yaptı bugüne kadar, söyler misiniz? Hiç ‘devlet adamlığı’ emaresi gördünüz mü Kemal Kılıçdaroğlu’nda? Şimdilerde ortadan kayboldu… Son icraatı neydi peki? Şehit cenazesinde kendisine tepki gösteren köylülere, hatta şehidimizin yakınlarına ‘terörist’ dedi mi, demedi mi? Sonra da gidip HDP’lilerin ‘geçmiş olsun’ ziyaretini kabul etmedi mi?            *** Oysa, aynı Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir zamanlar nasıl pohpohlanarak CHP’nin başına getirildiğini hatırladınız mı? Kurultaylarda sandalyede havalara zıpladığını höykürerek anlatan sözde tarafsız gazetecileri, geçmişinde hiçbir başarısı olmadığı hâlde Kemal Bey’i yere göğe sığdıramayan güruhu hatırınıza getirin. Sonra da aynı kişilerin, daha geçen sene koltuğu Muharrem İnce’ye bırakması için Kılıçdaroğlu’na söylediklerini...            *** Aynı sazı Muharrem İnce için de çalmıştı bunlar. Adamın yelkenlerini öyle şişirdiler ki, aylarca ayağı yere basmadı. Tâ ki 24 Haziran seçim gecesine dek… FOX spikeri İsmail Küçükkaya’ya, “Adamlar kazandı” mesajı attığı için başına gelenleri hatırlayın. Yayında bu mesajı okuyan Küçükkaya’nın nasıl lince uğradığını da… Seçim gecesi kaçırılmadığına bir türlü inanmayan, ‘İlla yalan söyle’ diye zorlayan morfinli kitleye “Şizofrenler” diye isyan etmemiş miydi Muharrem İnce? Ha! Bir de “Türkiye’nin güneyinde bir yeri ada hâline getirip, ayrı ülke kuralım. Muharrem İnce de başımıza geçip bizi yönetsin. Bilimle, sanatla uğraşalım” diyen aklıevveller vardı, hatırlatırım. N’oldu bunlar? Yere göğe sığdıramadıkları Muharrem İnce’nin ismini anıyorlar mı şimdi? Yok, çünkü hepsi bu defa Ekrem İmamoğlu’nun peşinde.            *** Nihat Genç’in söylediği gibi, (hâşâ) “Tanrı’nın lütfu” olarak gördükleri İmamoğlu’na tapınacaklar neredeyse… Adam mazbatasını alır almaz Canan Kaftancıoğlu’nun kontrolüne girmiş, belediyenin bütün verilerini dışarıdan bir ekibe kopyalatmaya kalkmış, ülkemizi fiilen bölme ihanetine öncülük eden HDP/PKK’lı Demirtaş’ı yere göğe sığdıramamış, 2500 kişinin çalıştığı İSPARK’ı HDP’ye bırakmak için gizli anlaşmalar yapmış, Kandil’den, Pensilvanya’dan övgüler almış falan, umurlarında değil… Şimdi dönüp o güruha sorsak, “İmamoğlu beş yıldır bir belediye yönetiyordu zaten. Hangi başarısını gördünüz ki tapınacak seviyeye geldiniz?Orada yaşayan hiç kimse ‘kutsal bir varlık’ muamelesi yapmaz iken, ne oldu da adamı bu noktaya getirdiniz?” Verecek cevapları olur mu dersiniz?            *** İşte bunlar güya toplumun elit kesimi (!) Kendini, ülkenin sahibi, aydın (!) görenler… Yeri geldiğinde AK Parti’yi cezalandırmayı bilenlere ‘koyun’ diyenler, milletin ferasetini aşağılayanlar… CHP’yi, hizmet almadıkları İzmir’de, sırf ideolojileri uğruna tekrar tekrar ödüllendirenler. İmamoğlu başkan seçilirse İstanbul’da bambaşka bir dünya kurulacağına inanmış bu morfinli kitle, “Bunca yıldır İzmir’de niye yapamadınız o zaman?Koskoca İstanbul’da öğrenciye İstanbulkart’la tek geçiş 1,24 TL iken, öğrenci şehri Eskişehir’de ESKART’la bir biniş niye 1,60 TL” deyince aval aval yüzümüze bakanlar. İnce’nin dediği gibi, ne yiyip ne içiyorlarsa, durmaksızın sahte kahramanlar üretip, bir de ölümüne inanıyorlar. CHP bu olsa gerek… Bize İsmet İnönü’yü anlatan rahmetli dedelerimizi şimdi daha iyi anlıyoruz galiba.       ***************   Çok basit…   Aldığı gaz ve kavuştuğu şöhretle şımaran CHP İstanbul adayı, Ordu’da valiye ağır hakaret etti. Yüzüne değil tabii ki, arkasından… Özel uçağına binmek için, kullanma hakkı olmayan VIP’e giremedi diye ağzını bozup, “it” dedi. Cep telefonu kameraları bu sözleri kaydetti, birileri ‘yeni mağduriyet’ hevesiyle sosyal medyada yayınladı. Ama, ters tepti… Duvara tosladığını gören İmamoğlu, iki gün düşündü, taşındı, danışmanlarına danıştı falan… Sonra, iyice sıvayan şu açıklamayı yaptı: “İt değil, basit dedim. Sesim kısılmıştı, yanlış anlaşıldı.” Yetmedi, bir de “Vali özür dilesin” dedi.            *** Oysa her şey gayet anlaşılır biçimde ortadaydı. Yanlışlık değil, apaçık yalan vardı. Morfinli destekçileri, cep telefonu kaydında ses zayıf duyulduğu için “Öyle demiyor, ispat edin” kampanyası başlattı. “O sözleri duydum” diyen FOX spikerini lince kalkıştı. Nihayetinde profesyonel kameranın çektiği kayıt da yayınlandı. Ne bir özür, ne de bir yüz kızarması… Tek yaptıkları, yeni yalanlarla bu hadisenin üstünü örtme çabası… Nitekim o yalanlar da tek tek ellerinde patladı. Uyarılmış olacak ki, şimdi sadece proje ve vaat konuşuyor.            *** Âlemi ahmak, kendini akıllı zannedenlerin o bilindik laf cambazlığıyla işin içinden sıyrılma taktiği bu defa tutmadı. Oysa özür dilese, “O anki kızgınlıkla ağzımdan kaçtı” falan dese, bu kadar deşifre olmayacaktı. Kibir, insanı işte bu hâllere düşürür… İmamoğlu’nun, basit bir özürle üstü kapatılabilecek meselede bile bu kadar göze sokarak yalana başvurması, onu yere göğe sığdıramayanların tabiriyle (hâşâ) “Tanrı’nın bir lütfu” olsa gerek…       ***************   Ya AK Partililerin görüntüsü çıksaydı…   “Biz sandıkların yeniden sayılmasına itiraz etmedik” diyen CHP adayını yalanlayan adliye görüntüleri, oy çalmadığını, aksine mağdur olduğunu iddia eden CHP’nin gerçek yüzünü de net biçimde ortaya çıkardı. Benzer bir oyunu HDP ile 2017 referandumunda da yapmışlar, vatandaşa mühürsüz zarf ve pusula vererek oy çalmaya kalkmışlar, suçüstü yakalanınca da mağdur edebiyatına başlamışlardı. (Detaylarını önceki yazılarımda bulabilirsiniz. İşte linki https://www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/yucel-koc/608145.aspx) İl Seçim Kurulu hâkimlerini, akşam vakti, kendilerinden beş dakika önce apar topar adliyeye döndüren güç ne ise belgeli oy hırsızlığını yapanlar da onlardır. Şimdi söyleyin; o hâkimleri, o saatte adliyeye AK Parti getirtse, onlar çıktıktan beş dakika sonra istedikleri karar açıklansa ne diyecektiniz? Hele ki, Kurul Başkanı hâkime, bu kamikaze dalışı karardan hemen sonra emeklilik dilekçesi verse, ne düşünecektiniz, neler konuşacaktınız? Oyun bitti, suçüstü yakalandın CHP…
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.