Ben var sizi anlamamak!..

A -
A +
Seçim öncesi “Sadece belediye başkanı seçmeyeceksiniz. Ortada ciddi bir beka meselesi var. Sandıkta yalanlarla gerçeklerin mücadelesi olacak” dediğimizde birileri burun kıvırmıştı.
Şimdi, “Ekrem İmamoğlu HDP’lileri ziyarete gitti de oğlunu PKK’dan zorla kurtaran Hacire Ana’yı niye ziyaret etmedi? Bu çok yanlış oldu” diye fısıldaşıyorlar aralarında.
Özellikle de CHP’yi destekleyen İyi Parti ve Saadetliler
CHP tabanında ise dert, oy kaybı endişesi.
Merak ediyorsanız söyleyeyim!...
İmamoğlu’na kalsa Hacire Ana’ya da gider, iki tarafa şirin görünmek isterdi.
Ama yapamazdı, yaptırmazlardı.
Hâlâ mı anlamıyorsunuz?
              ***
Şaşırdığınız nedir kuzum, ben de ona şaşıyorum.
Siz herhangi bir CHP’linin PKK’ya ya da FETÖ’ye tavır takınabileceğini mi zannediyordunuz?
Deniz Baykal bir ara cesaretlenip, “Millî olanlar partiden atılıyor, kurucu felsefeden uzaklaşılıyor” diye uyarmamış mıydı sizi?
Partiye yakın isimlerden biri, Genel Başkan Yardımcısı Tuncay Özkan’ın kendisine “CHP’de partinin karar organları dışında bir karar merkezi var. Önemli kararlar orada alınıyor, Kılıçdaroğlu da bu kararları MYK’ya getiriyor” dememiş miydi?
Göz var, nizam var…
Kandil’in, Pensilvanya’nın yaptığı destek çağrılarını da mı işitmediniz?
Misal, FETÖ elebaşının geçen yılki Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrası “Ben elimden geleni yaptım ama olmadı” itirafını…
PKK elebaşlarının ittifak açıklamalarını ve “Bizim desteğimizle o koltuklara oturduğunuzu unutmayacaksınız” laflarını…
İyi Parti’den bile sadece Yavuz Ağıralioğlu tepki koydu, o da hemen grup başkanvekilliğinden oldu.
              ***
Biraz daha hafızanızı tazelemenize yardımcı olayım…
“CHP’li her evden bir oy HDP’ye”,
“AKP ve MHP’ye batıda birlikte kaybettireceğiz”,
“Birlikte iyi salladık…”
Bu cümleler kimlere aitti?
Kılıçdaroğlu’nun “YPG’yi terör örgütü olarak görmüyoruz” sözlerini, hendek kalkışmasında PKK’ya açık desteğini, Afrin operasyonunda PKK’lıları korumak için gösterdiği direnişi, operasyona destek veren sanatçılara
hakaretlerini…
Hepsini mi unuttunuz?
HDP’li Sezai Temelli, Mardin Kızıltepe’de “Buralar vadedilmiş topraklar. Musa bütün ömrünü bu toprakları arayarak geçirdi. Geldiler, bu toprakları da kuruttular” diye Türk nefretini ortaya dökerken, Kemal
Kılıçdaroğlu’nun Almanya’da Soros destekli Friedrich Eberth Vakfı’nda kimlerle buluştuğunu hatırlıyor musunuz?
Söyleyeyim; PKK/PYD’nin elebaşı Salih Müslim’le poz veren Sevim Demirtaş, sözde Ermeni soykırımı tasarısını destekleyip HDP lehine kampanyalar düzenleyen Cansel Kızıltepe, PKK ve FETÖ’ye destekleriyle bilinen
Alman vekiller…
              ***
İsterseniz daha eskiye de gideyim…
Aynı Kılıçdaroğlu, FETÖ’nün sızdırdığı Oslo görüşmelerinin propaganda ayağını yürütmedi mi?
Sokak darbesine çıkan Gezi vandallarının gözlerinden öpüp, polisleri ‘hesap sormakla’ tehdit etmedi mi?
17/25 Aralık’tan 13 gün önce ABD’de FETÖ’cülerle görüştüğü ortaya çıkmadı mı?
FETÖ savcısı Zekeriya Öz’e “Saygın bir devlet görevlisi” demedi mi?
Yargıdaki FETÖ çetesinin temizlenmesi için yapılan HSYK düzenlemesine karşı çıkmadı mı?
Örgütün medyası, bankası, dershaneleri kapatılırken alabildiğine destek vermedi mi?
FETÖ servisi kasetleri Meclis’te mi dinletmedi?
“MİT tırı görüntülerini size kim getirdi?” diye sorulduğunda “Maskeli adamlardı. Yüzlerini göremedim” yalanı uydurmadı mı?
Mitinglerde Öcalan’lı HDP ve Atatürk’lü CHP bayraklarını yan yana sallandırtmadı mı?
CIA ile aynı kampanyayı yürütüp, Türkiye’yi, DEAŞ’a, El-Kaide’ye yardımla suçlamadı mı?
15 Temmuz’dan FETÖ’yü aklamak için ‘kontrollü darbe’ demedi mi?
Söylesenize, 15 Temmuz gecesi darbeciler Erdoğan’ı katletmek için Marmaris’e özel tim gönderirken, CHP Genel Başkanı’nın tankların arasından geçmesine neden ve nasıl izin verdi?
              ***
Daha neler, neler…
Ama gelin görün ki, CHP’nin vatansever seçmeni bile, zihnine şırınga edilen Erdoğan nefreti yüzünden bunların hepsini görmezden geldi.
İş sonunda bu raddeye vardı.
Sayın İmamoğlu’nun, özerklik kalkışmasında başı çeken Selahattin Demirtaş’a övgülerinin sadece seçim kampanyası ile sınırlı kalacağını mı zannediyordunuz?
“Devletiniz katil değil, seri katil” diyen CHP İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun eş başkan olmaya heveslendiği İstanbul’un kontrolünü kime verdiğinizi düşünmüştünüz ki!..
Yahut katıldığı şehit cenazesinde kendisini linç etmeye çalışan köylülere “terörist” deyip, sonra HDP’lileri geçmiş olsun ziyaretine kabul eden genel başkanın olduğu partiden nasıl bir tavır bekliyordunuz?
              ***
Görmek isteyene, Gezi destekçisi Türk Araştırmaları Enstitüsü’nün New York’taki toplantısı bile yeterdi…
31 Haziran İstanbul seçimleri öncesi ABD’de bir araya gelenler kimlerdi?
HDP’nin ABD temsilcisi Giran Özcan,
FETÖ’den firari CHP Bursa eski Milletvekili Aykan Erdemir,
HDP’nin CHP şubesi Sezgin Tanrıkulu…
Ve barış adı altında teröre destek bildirisine imza attığı için ihraç edilen akademisyenler gibi, birkaç isim daha…
Sloganları neydi?
“Her şey çok güzel olacak.”
              ***
Bize kulak asmazdınız, bari Doğu Perinçek’i dinleseydiniz.
“CHP'nin tabanı Bonzai çekti. FETÖ'yle, PKK’yla yürüyorlar.
Milyonlarca CHP'li Bonzai içmese, gidip HDP'ye, PKK'ya oy verir mi?" demedi mi?
Siz ne yaptınız?
Gidip bile bile mahallî seçimde de PKK ile ittifaka oy attınız.
Anlamadığım şu;
Siz şimdi neye şaşırmaktasınız?
              ***
Ha! Bir de İBB’den kovulunca, “Bize kimseyi işten atmayacağına dair söz vermişti. Biz de kanıp ona verdik” diyenler var.
Beylikdüzü’nde aynı akıbete uğrayıp “Sakın kanmayın” diye uyaranları dinleseydiniz ve aldanmasaydınız.
Kameralar önünde ettiği hakareti bile inkâr eden,
Hâkimleri gece yarısı adliyeye döndüren ‘görüntüleriyle tescilli’ seçim itirazını “Biz öyle bir şey yapmadık” diye reddeden,
İki adayın kapışacağı yayın öncesi moderatörle buluşup, yayında istemediği sorular çıkınca öksürerek milyonların gözü önünde kendini açık eden birinden ne bekliyordunuz, şaşılır inan ki…
Durun bakalım, daha göreceğiniz çok şey var.
Ama seçim günü tekrar geldiğinde sizi avutacak bir şeyler bulurlar nasıl olsa.
 
 
****************
Ben var sizi anlamamak!..
Gül, Davutoğlu ve Babacan’ın çıkış noktası
 
Erdoğan’a ihanetle suçlanınca kendilerini şöyle savunuyorlar;
“AK Parti de Fazilet’in (Saadet) içerisinden çıkmamış mıydı?
AK Parti içerisinden de pekâlâ yeni bir hareket çıkabilir…”
Eyvallah !..
Fakat şöyle bir fark var arada.
AK Parti’nin kurulduğu dönem merhum Erbakan’ın partisi iktidarda değildi.
İlk seçimde tek başına iktidar olacak gücü falan da yoktu.
Hele hele yüzde 50 oyu rüyasında bile göremezdi.
28 Şubat darbesine ölümüne meydan okusaydı belki ama öyle bir liderlik örneği falan da göstermedi.
İslam dinarı göstermek gibi pek çok lüzumsuz hareket partiye ve liderine olan güveni sarsmıştı.
Türkiye’de muhafazakâr, milliyetçi seçmenin Erdoğan’dan daha güçlü bir alternatifi zaten yoktu.
AK Parti, Türkiye’de çok büyük bir açıktan ve ihtiyaçtan doğdu.
O yüzdendir ki 3 Kasım 2002 seçimlerinde CHP dışında bütün muhalefet partileri barajın altına gömüldü.
Peki, bugün böyle büyük bir açık mı var, yoksa gedik açılmak mı isteniyor?
Elbette her yaptığı doğru ya da mükemmel değil ama bugün AK Parti’yi, hele hele vatan savunması için siper oluşturmuş MHP, BBP, Vatan Partisi çizgisini zayıflatmak kimin işine geliyor?
Tansu Çiller, Mehmet Ağar gibi isimler bile adına Yenikapı Ruhu dediğimiz bu ‘millî birlik’ cephesine hiçbir siyasi menfaat gütmeden destek verirken, siz hangi tarafa düşmüş oluyorsunuz?
2002 öncesini de, bugünkü şartları da gayet iyi bilenler sizler olduğunuza göre, bu kıvırmaların sonuç getirmeyeceğini de tahmin etmeniz gerekiyor.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.