Sizin davanız neydi?

A -
A +
Her biri eski milletvekili, milletvekili adayı, milletvekili aday adayı, il başkanı, ilçe başkanı, teşkilatın bilmem nesi falan…
Ortak özellikleri ‘eski’ olmaları.
Başlarını çekenler gibi…
Beyefendiler dürüstlük abidesi kesilmişler başımıza.
Gizlendikleri perdeleri açıp, içlerindeki hırsı dökmeye başlamışlar.
Sosyal medyadan iktidar partisine sitem dolu mesajlar yayınlayıp, istifalarını açıklıyorlar.
Her gün biri-ikisi Sözcü’nün manşetinde…
AK Parti şöyle olmuş, böyle olmuş, saydırıp duruyorlar.
Zannedersiniz parti içindeyken muazzam başarılara imza atmışlar.
***
E o zaman -söylediklerinizde haklılık payınız olsa bile- adama şunu sormazlar mı;
Madem öyleydi, niye daha önce değil de şimdi istifa ediyorsunuz?
Hiç değilse 31 Mart mahallî seçimlerden önce bassaydınız istifayı, neyi beklediniz?
Vaziyet anlattığınız gibiyse, illa yeni oluşumların açıklanmasını beklemeniz mi gerekiyordu?
***
Bir zamanlar bize dava nutku atanlar, şimdi karşımıza geçmiş ‘dava’nın liderini karalıyor.
Fesüphanallah…
Üstelik bunlar, 7 Haziran 2015 seçimlerinde (O zamanlar parlamenter sistem vardı) AK Parti tek başına iktidar olamayınca, oturup CHP ile koalisyona heveslenen, ardı ardına istikşafi görüşmeleri yapan ve neticelenmesi için çırpınan isimler.
Erdoğan ve Bahçeli sayesinde Türkiye 1 Kasım’da yeniden seçime gitmese, yanmıştık.
Ne yüzde 49,9’la yeniden güçlü iktidar kurulabilecekti ne de terör örgütleriyle bu denli güçlü mücadele edilebilecekti.
Kılıçdaroğlu CHP’sinin koalisyon ortağı olduğu bir iktidar, PKK’ya, FETÖ’ye karşı bugünkü mücadeleyi yaptırır mıydı?
Ekonomimize yönelik bunca saldırıya karşı bu kadar etkili hareket edebilir miydik?
Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı operasyonlarını yapabilir miydik?
Doğu Akdeniz’de bu denli rahat meydan okuyabilir miydik?
Kılıçdaroğlu’nun bugün kabine dışından yapmaya çalıştığı engellemeyi, bir de hükûmetin içinden gösterdiğini tahayyül edin…
Cevabı belli zaten.
***
İçlerinde nasıl bir CHP aşkı varsa, şimdi 2023’de (Başarabilirlerse erken seçimde) Erdoğan’ın kaybetmesi için harekete geçtiler.
Belki de siyasetten nemalanmayı çok sevdiler, AK Parti’de önleri tıkandığı için gözlerini kararttılar.
Utanmadan bir de MHP ile kurulan Cumhur İttifakı’na laf atıyorlar.
Yok MHP ile ittifak yanlış olmuş, yok ittifak oy kaybettirmiş, yok başkanlık sistemi hataymış…
Sanki parlamenter sistemin ne olduğunu, koalisyonların ülkeye ne çektirdiğini bilmiyoruz da, başkanlık sistemini beğenmiyoruz.
Durun bakalım, henüz bir yıl oldu bu sisteme geçeli.
MHP lideri Devlet Bahçeli’nin, geçen hafta Süleyman Özışık’a anlattıkları bunlara cevap niteliğindeydi.
Şöyle diyordu Bahçeli;
“Geçmişte AK Parti hakkında ne demişsem arkasındayım ama Erdoğan’ın yalnızlığını ayrı bir yere koyuyorum.
Sayın Cumhurbaşkanı’nın düşmesi, milletin, devletin düşmesi anlamına geldiği için yanındayım.
Cumhurbaşkanı’nın elini güçlü kılmak için hiçbir makam talebinde bulunmadık.
Bırakın üst makamları, bir üniversiteye hoca atanması, bir yere müdür tayini konusunda dahi Cumhurbaşkanı’na en ufak bir talebimiz olmadı ve olmayacak.”
Peki bu beyefendiler neye küstüler?
Ayrıca AK Parti’de herkesin mükemmel, her şeyin kusursuz olduğunu iddia eden mi var?
Cumhurbaşkanı bile bizzat eleştirip, partisine sık sık ‘dava’ hatırlatması yapmıyor mu?
Bu şikâyetleri en aza indirmek için elinden gelen gayreti göstereceğini ifade etmiyor mu?
Durun bakalım, seçime kadar ne yapacak görelim.
Eğer eski tas eski hamam devam eder, seçimde ağır bir yenilgi alırsa o zaman bakarsınız yeni oluşuma.
Şimdiden harekete geçip, Erdoğan’ı zayıflatmaya çalışmak niye?
***
İktidara bütün kızgınlıklara rağmen gösterilmesi gereken duruş, Bahçeli’nin ortaya koyduğudur ve dava adamlığı böyle olur sayın pabucumun küskünleri.
Madem Bahçeli’yi beğenmiyorsunuz, hiç değilse CHP’lilerden ders alsaydınız.
Kılıçdaroğlu’nun parti içinde ulusalcılara yaptığı onca tasfiyeye, yılların CHP’sini FETÖ ve PKK/HDP çizgisine taşımasına rağmen hiç aykırı ses çıkıyor mu, bir bakın.
Erdoğan’ın ya da AK Parti’nin hangi hatası, günahı bundan daha büyük olabilir ki!..
Üstelik son altı yılda FETÖ’nün sokak, yargı, askerî darbe girişimlerini peş peşe yaşamış, HDP/PKK’nın fiilî olarak ülkemizi bölme girişimini 1.107 asker, polis ve sivil şehitler vererek engellemiş bir ülkeyiz ve hafızamız henüz çok taze.
CHP buna rağmen, inadına bu örgütlerle yakın duruyor.
Geri adım attıramadıkları Cumhurbaşkanı Erdoğan’a şimdi de siyasi darbe hazırlığı yapıldığını gayet net biçimde görebiliyoruz.
Ve ne yazık ki, siz de bu planın parçası oldunuz.
Davanızda samimi olsanız, AK Parti içindeki bütün hatalara rağmen, hiç değilse Devlet Bahçeli’nin yaptığı gibi, Erdoğan’ın üstlendiği misyonu ayrı kefeye koymanız gerekmez miydi?
Bahçeli gibi, hatta Tansu Çiller’in, Mehmet Ağar’ın yaptığı gibi, hiçbir menfaat beklemeden ‘tam bağımsızlık’ mücadelesine destek vermenizi ne engelledi?
Ortada sadece kişisel hırslar mı var, yoksa başka hesaplar mı?
Sakın çıkıp da “Bir zamanlar Erdoğan da Erbakan hocayı satmıştı” falan demeyin.
O gün Erbakan’ın iktidar olma gücü falan yoktu.
Ortada Erdoğan gibi İsrail’e meydan okuyan bir lider de yoktu…
Aksine İsrail’e boyun eğen, savaş uçaklarımızın modernizasyonunu İsrail’in yapması için imzayı basan bir lider vardı, zaten o da sonu oldu.
Siz hele bir eteğinizdeki taşları dökün, daha söyleyecek çok sözümüz var.
 
****************
 
CHP’li olma konforu
 
“Ülkenin sahibi benim” rahatlığından olsa gerek…
Barınma evlerini kapatıp çocukları sokağa atıyorlar.
İndirim vaatlerini rafa kaldırıp peş peşe zam yağdırıyorlar.
Binlerce kişiyi kapıya koyup yandaşlarını belediyelere dolduruyorlar.
İnkâr ettikleri sözleşmeleri hayata geçirip terör örgütlerine yakın isimleri istihdam ediyorlar.
Sakalı yasaklıyor, tiyatroda bile kendi ideolojilerine uymayan oyunları kaldırıyorlar.
İsraf dedikleri ne varsa en âlâsını kendileri yapıyorlar.
Kendi adamlarına en az üç yerden ballı maaş bağlayıp, cukka dolduruyorlar…
Velhasıl yapıyorlar da yapıyorlar.
Hem de göstere göstere, kim ne der diye bir endişe bile taşımadan.
Bizim mahallenin sünepeleri olsa kılı kırk yarar, her bir iddiaya defaatle açıklama yapar, biri bir şey der diye yüreği güp güp atardı.
Doğrusu, yanlışı başka mesele…
Ama kim ne derse desin, CHP bu işleri iyi biliyor kardeşim.
Adamların hakkını teslim etmek lazım.
Bak, bir tek CHP’li de çıkıp “N’oluyor yav!” diyor mu?
 
****************
 
Bir gurbetçinin şaşkınlığı
 
Geçenlerde Brüksel’den bir misafirim geldi.
Yıllardır orada şoförlük yapıyormuş.
90’larda üç ayda bir koalisyon hükûmetlerinin yıkılmasından endişeye kapılıp, geleceğini kurtarmak için Avrupa’ya gitmiş.
“Cennet gibi ülkemiz var. Burada yaşayanlar kıymetini bilmiyor” dedikten sonra şok yaşadığı vaziyeti anlattı;
“Yücel Bey, bizim insanımıza direksiyona geçtiğinde bir şey mi oluyor?
Yıllardır Avrupa’da direksiyon sallıyorum, mesleğim bu ama İstanbul’a geldiğimde acemi şoföre dönüyorum.
Ne kural var, ne sabır İstanbul trafiğinde.
Yaya geçidinde durdum diye arkamdan çalan kornaların, yediğim küfürlerin haddi hesabı yok.
Hiçbir kavşakta yol verene denk gelmedim.
Nedir bu ülkenin durumu, ne oluyor bu insanlara?” dedi.
Ben ona daha fenasını anlattım.
“Senin yaşadığın ülkede dağlarda silahlı teröristler gezebiliyor mu?
Devletin içine bazı gruplar gizlice yerleşip, yönetimi ele geçirmeye çalışıyor mu?
Bizde bunların hepsi var.
Daha fenası bunlara sahip çıkan siyasi partiler, medya, akademisyenler var.
Senin yaşadığın Avrupa’daki herhangi bir ülkede bunlara müsaade edilir miydi?
O ülkelerin toplumları kendi askerine, polisine, sivillere saldıran eli silahlı eşkıyalara, ülkede darbe yapmaya hevesli teröristlere destek çıkar mıydı?
Destek çıkan olursa gidip ona oy vererek destek olur muydu?
Böyle bir ülkede trafiğin de böyle olması çok mu anormal?” diye sordum.
Adamcağızın trafikten bir daha dert yanmayacağına kani oldum.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.