Bugünleri de unutturacaklar, ona yanıyorum

A -
A +
Yeni anayasa referandumu 15 Temmuz işgal girişiminden bir ay sonra yapılsa en az yüzde 75’le ‘Evet’ çıkardı.
Dokuz ay sonra yapıldı, yüzde 51’le kıl payı kabul edildi.
Çünkü ‘Hayır’cılar kontrollü darbe yalanını toplumun bir bölümüne yedirmeyi başarabilmişti.
“Madem kontrollüydü, darbecilerin bir kısmı niye bizim helikopterimizle Yunanistan’a kaçtı ve iade edilmiyorlar?” sorusu bile bunları tatmin etmedi.
Toplumun bir kesimi, göz göre göre yalanların peşinden gitti.
             ***
Türkiye’nin PKK ve FETÖ ile son sekiz yıldır verdiği mücadele ortada.
Bu örgütlerin sahiplerinin Türkiye’yi yeniden içine hapsetmek için neler yaptığı da…
Ve maalesef, Türkiye Büyük Millet Meclisi koltuklarını işgal eden iş birlikçilerin yürüttüğü politika da…
Daha kötüsü…
Bunların oluşturduğu ittifakın son seçimde kazandığı umut da…
             ***
Devletimizin ve hükûmetimizin Barış Pınarı Harekâtı, karşı karşıya bulunduğumuz riski bertaraf etmenin yanında, bir kere daha düşmanı ve içimizdeki iş birlikçilerini tüm çıplaklığıyla ortaya serdi.
PKK/YPG’yi terör örgütü olarak görmediğini ilan eden CHP’li milletvekili mi ararsınız, “Sınırımızda başkası olacağına YPG olsun” diyen CHP’li eski paşaları mı…
FETÖ’cü ve PKK’lıların hezeyanlarını, gerçekleri çarpıtıp, uydurdukları yalanları saymıyorum bile…
Hepsi tel tel dökülüp, saçıldı ortalığa…
Sadece bunlar mı?
Türkiye’ye açıkça savaş ilan etmekten bahseden Yunanistan’ı, İsrail’i, Fransa’sı, Almanya’sı…
Ülkemizin ve milletimizin düşmanı iç-dış mihraklar nasıl da birleşiverdi yine…
Ha, bunlar ‘mihrak’ lafından hiç hazzetmez!..
Öyledirler ama…
Belli ki ABD Başkanı Trump’a çok güvenmişlerdi, kalakaldılar ortada.
Hazır Trump’tan bahsetmişken, adamın açık açık Türkiye’ye ekonomik operasyon çektiği itirafını da hatırlatmış olayım.
“Petrolümüze dokunur, teröristlerimizi öldürürseniz ekonominizi yine mahvederim” tehdidini de…
Her neyse…
             ***
Görmek isteyen, gerçeği görüyor.
İstemeyene, neyi gösterseniz olmuyor.
Üzüldüğüm şu ki, birkaç sene sonra yine seçim zamanı gelecek, bunların hepsi unutulacak.
Tıpkı Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekâtlarında yaptıklarının unutulması gibi…
Yok çevre diyecekler, yok patates diyecekler, yine milletin aklını çelecekler.
Sonra da PKK ve FETÖ’cülerle birlikte seçim kutlamak isteyecekler.
Şimdi gel de şu toplumun hâline acıma.
 
 
****************
 
Trump mı, Kılıçdaroğlu mu?
 
Sizce en hızlı hangisi çark ediyordur?
Ben tam emin olamadım ama en azından şu kadarı kesin ki Trump dünyanın, Kılıçdaroğlu sadece Türkiye’de bir kesimin kafasını karıştırıyor.
Sözü şuraya getireceğim;
Geçen hafta CHP liderinin TV5’te yaptığı, beni şoke eden açıklamalarından bahsetmiştim.
İki gün önceki grup konuşmasında Türkiye’yi terör örgütlerine silah vermekle, Suriye’yi işgal etmekle suçlayan Kemal Kılıçdaroğlu gitmiş, yerine  “Türkiye kendi sınırlarında bir terör örgütünü istemez” diyen biri gelmişti.
Türk ordusunun asla sivillere zarar vermeyeceğini, insan haklarına azami titizlik gösterdiğini falan söylüyordu.
Erdoğan ve ailesinin mal varlıklarının inceleneceği iddiasına ise “Yok öyle bir şey. Bu doğru değil” diyordu.
Perşembeden salıya ne olmuşsa olmuş…
Bu haftaki grup konuşmasında o Kılıçdaroğlu’nun yerinde yine yeller esiyordu.
Mal varlığı iddiası ile ilgili yayında tek kelime etmeyen ve iddiayı yalanlayan Kemal Bey, grupta “Mal varlığının araştırılmasından mı korktun, söyle” diye iddianın üzerinde tepiniyordu.
Yarın da kalkar TSK’yı sivilleri katletmekle suçlar, yine YPG’yi terör örgütü olarak görmediğini söyler mi, söyler.
Artık ne Trump, ne de Kılıçdaroğlu şaşırtıyor!..
 
 
***************
 
Türkiye, terörü ‘öldürmeden’ bitirmeye de çalıştı
 
Bölücü örgüt en azından kendi topraklarımızda bitme noktasına gelmiş, hâlâ Habur’dan bahsedenler var.
Bunlar da en çok çözüm süreci bozulduktan sonra PKK/HDP ile ittifak kuranlar üstelik.
Yahu bunda anlaşılmayacak ne var?
2011’de Oslo süreci ile devletin istihbaratı terör örgütüne silah bıraktırmak için bağlantı kurmuş.
Bunu istemeyenler, PKK’ya iç infaz yaptırmış.
FETÖ devreye girip görüşmeleri sızdırmış ki, çözüm falan olmasın.
Sonradan sebebini anlıyoruz; meğer bunlar PKK’ya Suriye’de, hatta Türkiye’den de özerklik ayağıyla toprak kopararak devlet kurdurmaya çalışıyormuş.
Türk hükûmetinin terör örgütüne silah bıraktırma çabası başta ABD olmak üzere, Batı’nın işine gelmiyormuş, CHP de bu yüzden çözüm sürecine karşı çıkıyormuş.
Devletin bütün sabır sınırlarını zorlayarak ‘silah bıraktırma’ çabaları sonuç vermeyince neler olduğunu gördük, yaşadık.
Silah bırakmaya yanaşmayan terör örgütüne karşı sert mücadele başlayınca kimlerin sahip çıktığını da…
Yani devlet ‘öldürmeden’ terörü bitirmeye çok çaba harcadı ama birileri izin vermedi.
Böylece yapacak bir şey kalmadı, sonuna kadar ne yapılması gerekiyorsa o yapıldı ve çok şükür sonuç alındı.
Üstelik bu mücadele sadece kendi topraklarımızla sınırlı tutulmadı, Kuzey Irak ve Suriye’de de gereken yapıldı, yapılıyor.
Siz hâlâ hangi Habur’dan bahsediyorsunuz?
 
 
****************
 
Dokuz ay sonra gelen trafik cezası mı olur?
 
Geçen sene “Dikkat edin, ekonomideki sarsıntı trafik cezasıyla bizim cebimize yansıyabilir” diye uyarmıştım.
Kendim de aynı tuzağa düşmüşüm!
Çeşitli noktalardan ufak hız aşımı cezaları gelmeye başladı.
Mesela sınır 88’miş, 89’la geçmişim, yaz 235 lira.
Sadece ben değil, çevremdeki pek çok kişiye makbuz yağmaya başladı.
Tarihler de şubat, mart falan…
İyi de kardeşim dokuz ay sonra gelen ceza mı olur?
Belli ki bu cezaların tebliği için seçimlerin geçmesi beklenmiş.
Sürücüler de ‘hız kameraları devrede olsa bir hafta ya da bir ay içinde makbuz gelirdi’ diye düşünüp, dikkat etmemiş.
Bu, vatandaşa tuzak kurmak olmuyor mu şimdi?
Yakında buradan kıyamet kopar, demedi demeyin.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.