Yalan, dolan...

A -
A +
Haber Müdürümüz Fatih Selek, çarşamba sabahı “Abi, Sözcü’de Rahmi Turan’ın yazdıklarını okudun mu? CHP’li çok önemli bir ismin Külliye’ye çıktığını, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın o kişiye ‘Yardım edeyim, genel başkan ol’ dediğini iddia ediyor. Arkasını araştıralım mı?” sorusunu sorar sormaz “Hemen” dedim. 
Ankara büromuz öğlen toplantısında manşeti önümüze koymuştu.
Kaynaklarımız iddiayı yalanlıyor ve asla böyle bir görüşme olmadığını belirtiyordu.
Dahası, bunun, Kemal Kılıçdaroğlu ya da O’nu CHP Genel Başkanlığı koltuğuna kaset operasyonuyla oturtan (FETÖ) ve şimdi de yerini sağlamlaştırmak isteyen birilerinin tezgâhı olduğunu söylüyorlardı.
Öyle ya!
Bu iddia ortaya atılır atılmaz artık kimse Kılıçdaroğlu’na rakip olmaya cesaret edemeyecek, ederse de “Saray’ın adamı’’ olarak mimlenecekti.
İsim vermeseler de kimi kastettikleri anlaşılıyordu; Muharrem İnce... 
Oyunu bozma vaktiydi.
              ***
Kemal Kılıçdaroğlu’na önceki kurultaylarda kök söktüren Muharrem İnce, “Ben görüşmedim. CHP bu kişiyi bulmalıdır. Aksi hâlde senaryo akla gelir” açıklaması yapınca, manşetimizin ayakları tamamlandı, başlığı da belli oldu;
KEMAL BEY’İN İNCE HESABI.
Çevrilmek istenen film, bizim açımızdan daha ilk günden anlaşılmıştı.
Bu yalanın Kılıçdaroğlu’nun çevresinden yayıldığını o gün manşetten duyurduk.
Peki sonra n’oldu?
Kemal Kılıçdaroğlu hemen ertesi sabah FOX’ta İsmail Küçükkaya’nın konuğuydu.
Belli ki bu iddiayı yazdıran akıl, geri kalanı tamamlayacaktı.
Kemal Bey, Rahmi Turan’ın yazısındaki iddialara şaşırmadığını belirtip, “Doğrudur” dedi.
“Bu kişi kim?” diye sorulduğunda isim vermek istemediğini söyledi.
Yani biliyordu ama isim vermiyordu.
Küçükkaya, Türkiye gazetesinin ‘KEMAL BEY’İN İNCE HESABI’ manşetini gösterdi, “Bırakalım bunların ne yazdığını” deyip geçiştirdi.
Oysa biliyordu ki, o manşet, kendisini suçüstü sobelemişti.
              ***
Malum, manşetimizden ve Kılıçdaroğlu’nun yalanı devam ettirme çabalarından sonra mevzu büyüdü.
Önce İletişim Başkanı Fahrettin Altun iddiayı yalanladı, ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan “Hodri meydan!” dedi. 
Erdoğan, iddiasını ispatlaması hâlinde Cumhurbaşkanlığı görevini bırakacağını söyleyip, ispatlayamazsa Kılıçdaroğlu’ndan CHP Genel Başkanlığından istifa etmesini istedi.
Ekranda atıp tutan CHP lideri baktı iş sakata gidiyor suskunluğa bürünüp olayın üstünü kapatmaya çalışsa da mevzu gündemden düşmedi.
İddiayı kaleme alan ve Londra’dan Türkiye’nin nabzını tutan (!) ‘asparagaslarıyla ünlü’ Sözcü başyazarı, kastedilen ismin Muharrem İnce olduğunu, kaynağına güvenmekle hata ettiğini duyurdu.
Aynı iddiayı kaleme alması için kendisinin de arandığını belirten bir başka Sözcü yazarı Uğur Dündar ise ortada hiçbir belge olmayan bir iddiayla CHP içi dizayn kavgasına girmemek için teklifi reddettiğini, olayda Külliye’nin bir dahlinin olmadığını söyledi.
Operasyona aracılık eden Rahmi Turan, “Bilgiyi veren kaynağın kimdi?” baskılarına direnemeyip dün nihayet o ismi de açıkladı.
Bu kişi, CHP’ye yakın bir gazeteci, Talat Atilla’ydı.
              ***
Ne menem bir şeyse gazeteci gazeteciye ‘kaynak’ oluyor, sözüm ona aldığı çok önemli bir bilgiyi kendisi yazmıyor, başka gazetecileri arayarak iddiayı gündeme getirmelerini istiyordu.
Ötekiler yemi yememişti ama Rahmi Turan balıklama atlamıştı.
Bu iddianın gündeme getirileceğini bildiğinden olsa gerek, Kılıçdaroğlu da o yalanı duyuracak gazeteyi birkaç gün öncesinden ‘yeni amiral gemisi’ olarak lanse etmişti.
Yani, medya kullanımında hiçbir adım boşa atılmış görünmüyordu.
              ***
İsmi deşifre olunca Talat Atilla da açıklama yapmak zorunda kaldı.
O da kendisine bilginin ‘ismini veremeyeceği’ bir CHP’liden geldiğini kaydetti.
Ve daha önemli bir şeye dikkat çekti;
“Bilgi bana geldiğinde CHP Lideri Kılıçdaroğlu’na da doğrulattım. O onaylayınca içimde şüphe kalmadı. Ya Kemal Bey ya da CHP’li kaynağımın konuşmasını bekliyorum.”
              ***
Yani...
Mevzu döndü dolaştı, bizim daha ilk günden manşete çektiğimiz noktaya geldi.
Peki, bunca kepazeliğin ortaya dökülmesinin ardından köşeye sıkışan Kılıçdaroğlu, dün İzmir’de yaptığı konuşmada ne dese beğenirsiniz?
“CHP’ye yönelik ciddi kumpaslar var.”
Başta, “İspatlasınlar, kendimi Taksim Meydanı’nda yakarım” diyen Muharrem İnce ve “Hodri meydan!” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere, herkes ondan ‘doğru’ dediği iddiayı ispatlamasını ve gazetecilere yalan servis yapan CHP’liyi açıklamasını beklerken, O yine suçu Erdoğan’a, AK Parti’ye atmaya kalkıştı.
Yetmezmiş gibi, bir de Erdoğan’ı yalanlarıyla boğmak için canlı yayında tartışmaya çağırdı.
              ***
Bu, Cumhurbaşkanı’nın CHP Genel Başkanı’na cevapsız kalan kaçıncı “Hodri Meydan”ı, artık sayısını unuttuk.
Hatırlarsanız, Deniz Baykal’a kumpas kasetinde de Erdoğan’ı ve AK Parti’yi suçlamış, o tezgâhı kuran FETÖ’cüler tek tek tespit edilince sesi soluğu kesilmişti.
O görüntüleri Cumhurbaşkanı’nın izlediği iddia edilen bir videoyu ise “Evime gelen maskeli kişiler verdi. Kendilerini tanımıyorum” diye savunmuştu.
Ve benzer bir operasyonu MİT tırı kumpasında da görmüştük.
İhanet videosunu FETÖ’den alıp CHP milletvekillerine servis ettiren bizzat Kemal Kılıçdaroğlu’ydu.
Kendisine hesap sorulamayacağını bildiği için sürekli yeni yalanlar üretti.
Ürettiklerini de AK Parti’ye ve Erdoğan’a mal etti.
Onun yaptıklarına artık şaşırmıyorum da, anlayamadığım şu; bunca şeyi göre göre hâlâ bu kişinin arkasından giden milyonlar ve şu son hadisede bile Kemal Kılıçdaroğlu’nun mağdur olduğuna inanan gazeteciler, yorumcular var.
Her şeyi çözüyoruz da, bunun içinden çıkamıyoruz işte.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.