Virüsle dünyada neler değişecek?

A -
A +
 
 
18 Şubat 2018 tarihli makalemde yazmıştım…
Bugünlerde yeniden hatırlamakta yarar var.
***
Antonio Garcia Martinez…
Gözümüzü ayıramadığımız Facebook’un üretim müdürüydü...
Kuzey Kaliforniya’daki Silikon Vadisi’nin dâhi çocuklarındandı…
Yıllarca teknolojinin kalbinde çalıştı…
2017’de ani bir kararla Silikon Vadisi’ni terk etti...
Seattle açıklarındaki Orcas adasında aldığı küçük bir arazide inzivaya çekildi…
Arsasını, kendi kendisine yetebilecek şekilde tasarladı…
Barınaklar, temiz su, tarımsal ürünler, hatta mühimmat stokladı...
Ve dünyanın başına gelecekleri beklemeye başladı.
            ***
‘Medeniyetin çöküşü’ riskine karşı kendince önlem alan eski Facebook yöneticisi ile BBC röportaj yaptı.
Soru şuydu: “Bizim farkında olmadığımız bir şey mi biliyorsun? Söyle de biz de başımızın çaresine bakalım…”
Dedi ki: “Dünyanın çok kısa bir süre içerisinde neye benzeyeceğini gördüm ve bu bana yetti.”
Sonra devam etti;
  • Gelecek 30 yıl içerisinde dünya nüfusunun yarısı işsiz olacak. İşler çirkinleşebilir. Medeniyet tamamen çökebilir. O yüzden ben buradayım.
          ***
Martinez, işler kötü giderse yüzerek bile Kanada’ya kaçabileceği bir ada seçmişti.
Silikon Vadisi’nde geliştirilen yapay zekâ ve robot teknolojilerinin sanılandan çok daha kısa bir sürede küresel ekonomik dengeleri altüst edeceğini düşünüyordu.
Ve dünyayı şöyle uyarıyordu;
  • Ben gelecekten geliyorum. Daha yeni San Francisco adlı zaman makinesinden çıktım. Dünyanın gelecek 5-10 yıl içinde neye benzeyeceğini gördüm. Şu an size inanılmaz gibi gelen şeyler çok yakında gerçek olacak. Siyaset ve teknoloji arasında ciddi bir yarış söz konusu. Teknoloji şu an açık ara önde gidiyor. Çok sayıda insan gelecekte işini kaybedecek. Bu durumun önüne geçecek sosyal politikalara dair hiçbir çalışma yok.
            ***
Martinez, Silikon Vadisi’nden inzivaya çekilen tek yönetici değil.
Gelecekten korkan pek çok teknoloji uzmanı, medeniyetten uzak bir hayatı seçti.
Fakat teknolojiyi elinde tutanlar durmuyor.
İşin nereye vardığını, 2018’de Davos’tan, Cumhurbaşkanı’mızın eski danışmanlarından iş adamı Cüneyd Zapsu paylaştı.
O sene Davos’ta konuşulanları ise ‘ürkütücü’ olarak ifade etti Zapsu…
Homo Sapiens’in yazarı İsrailli Profesör Yuval Harari’nin anlattıklarını aktardı.
Söyledikleri özetle şöyleydi;
  • Çok değil, 15-20 sene sonra insanlar bambaşka bir cins hâline gelecek. Yani şu an yaşayanlar son normal insan nesli… Bizden sonraki insanlar bağımsız olarak yaşayamayacak. Ülkeleri değil, ‘insanlığı’ küçük bir elit grup idare edecek. Bağımsız düşüncelerini kaybetmiş bir insanlıktan bahsediyoruz. Yeni çağ başlıyor. Datanın, verinin sahibi çok küçük bir grup dünyayı yönetecek, geri kalan ise idare edilen olacak.
  • Bizler hâlâ cep telefonumuzun ‘hack’lenmesinden, kişisel verilerimizin başkalarının eline geçmesinden korkuyoruz. Artık bu geride kaldı. Artık beyinlerimiz ‘hack’lenmeye başladı. Beyin dalgaları, biyometrik sensörlerle elektrik akımına çevrilerek analiz ediliyor. Sizin ne düşüneceğinizi, birini gördüğünüzde ne tepki vereceğinizi, ne düşündüğünüzü anlamaya başladılar. Daha korkunç olan, bundan kurtulma şansınız yok. Siz teknoloji kullanmasanız bile etrafınızdaki insanlar kullanacak ve oradan da takip edilebileceksiniz. Veriler ışık hızıyla gidiyor.
  • İnsanlar bundan sonra da yaşayacak ama, tabii hayat olmayacak. Ne yapacağımıza, ne yiyip ne içeceğimize bile bu teknolojinin sahipleri yönlendirecek.
  • Şu an yaşayan insanlar, son bağımsız insan topluluğu olacak. Bundan sonra bizim çocuklarımız bağımsız olmayacak. Onları, bu yeni insan çağına yetiştirmemiz, dinî telkinler vermemiz lazım.
            ***
Ve İsrailli Profesör Harari’den bir başka önemli bilgi…
  • Şu anda İsrail hükûmeti Batı Şeria’da her canlıyı (sadece insan değil) dünya tarihinde görülmedik şekilde 24 saat kontrol altında tutuyor. İsrail dışında bu işin önemini anlayıp kontrolüne çalışan bir tek Çin var. Batı hâlâ kafasını insan haklarına yoruyor ama şirketlerin ne yaptığına kimse bakmıyor.
            ***
İki yıl önce aktardığım bu notlara şimdi bir ilave daha yapayım…
Almanya’da 2012 yılında Robert Koch Enstitüsü ve çok sayıda bilim kurulunun Şansölye Merkel ve Alman Meclisine sunduğu rapor bugünlerde dünyanın tartışma konusu.
Adamlar salgını adım adım sekiz yıl öncesinden bilmiş ve raporlamış.
Avrupa’da İtalya, İspanya, Fransa ve İngiltere ölümlerin önünü alamazken, Almanya’nın daha iyi bir tablo sergilemesi hem sevindirici, hem de düşündürücü.
Haftada 16 bin test yaptığı bilinen Almanya’da bugüne kadar tespit edilen pozitif vaka sayısı 34 bine yaklaştı.
Ölüm oranı ise 0,49.
Bizde dün itibarıyla tespit edilen vaka sayısının 1.892, ölüm oranının 2,33 olduğunu hatırlatayım.
Gerekli tedbirleri almakta yavaş davranan diğer Avrupa ülkelerini saymıyorum bile…
Peki, şayet tedavi konusunda faydası kesin tespit edilmiş bir ilaç ve aşı bulunmadıysa, bizden çok daha yaşlı bir nüfusa sahip Almanlar nasıl bu oranda başarılı olabiliyor?
ABD Başkanı Donald Trump’ın, koronavirüse karşı aşı geliştiren Alman biyoteknoloji firması CureVac’ın tüm haklarını satın almak için milyarlarca doları gözden çıkarmasının arkasındaki sır nedir?
Acaba Almanların bilip, hatta uygulayıp, bizim bilmediğimiz bir şey mi var?
Bunu zaman gösterecek.
***
Bu notları bir kenara koyup, yeniden başa dönecek olursak eğer…
Şundan eminiz ki, bu virüs dünyada çok şeyi değiştirecek.
Çin’den yayılan koronavirüs salgını sonrası, insanların deri altına takılan çiple anlık takip edileceği, herhangi bir teste gerek kalmadan, virüs kapması durumunda bu çipi takip edenler tarafından hemen tespit yapılacağı konuşuluyor haftalardır.
Araştırdık, bu mümkünmüş, hatta dünyada örnekleri varmış.
Test kiti üreten yerli firmalarımız bunu kendimizin de yapabileceğini, ancak kötü amaçlı kullanıma kapı açacağı için sıcak bakmadıklarını üstüne basa basa vurguluyor.
Soru şu; üst üste yeni salgınlar gelirse buna toplumlar ve hükûmetler ne kadar direnebilecek?
Ve daha önemlisi…
Martinez ve Harari’nin öngörüsü bu zorbalıklarla mı gerçekleşecek?
 
*****************
 
Ajanların virüs savaşı
 
Korona gündemi o kadar yoğun ki, belki dikkatinizden kaçmıştır…
  • Almanya’nın virüse karşı hastanelerde kullanılmak üzere satın aldığı 6 milyon maske Kenya Havalimanı’nda kayboldu.
  • Tunus’ta koronavirüse karşı tıbbi malzeme üretmek için satın alınan alkol yüklü gemiye Akdeniz’de el konuldu. Resmî açıklama olmamakla birlikte, geminin İtalya’ya yönlendirildiği bilgisi Tunus Ticaret Bakanı Muhammed Messilini tarafından paylaşıldı.
  • İsrail gizli servisi Mossad’ın, ülkeye 100 bin koronavirüs test kiti getirdiği ortaya çıktı. İngiliz basını, Mossad’ın kitleri en az iki Körfez ve Arap ülkesinden elde ettiğini yazdı (!) İsrail Başbakanı Netanyahu’nun ofisinden yapılan açıklamada “Mossad ve diğer kurumlar da dâhil olmak üzere, koronavirüs ile mücadeleye yardımcı olmak için devletin tüm imkânlarını tam olarak kullanıyoruz” denilmişti.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.