Bu istifa kabul edilemezdi

A -
A +
Zor kararlar, güçlü karakteri yansıtır.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, dün gece Türkiye'yi şoke eden bir karar açıkladı.
Cuma akşamı 48 saatlik sokağa çıkma yasağının duyurulması ile ilgili eleştirilerin bütün sorumluluğunu üzerine alıp, görevi bıraktığını sosyal medya hesabından paylaştı.
Affını istemesinden anlaşılıyordu ki, bu tek taraflı bir karardı.
Öncesinde neler olduğu elbette şimdilik sır.
          ***
Anlaşılan o ki, çok iyi yönetilen bir süreçte yaşanan tatsız görüntülerin sorumluluğunu üzerine almayı ve buradan hükûmetin çabasına leke düşmemesini yeğlemiş Süleyman Soylu.
Bu, dava adamlığı samimiyetinin göstergesiydi.
Lakin...
Şu da bir gerçek ki, yasak ne zaman açıklanırsa açıklansın mutlaka eleştiriler gelecek, özellikle muhalefet, hangi karar verilirse verilsin, bunun üzerinde tepinecekti.
Dün de yazdım.
Yasaklar sabah duyurulsa marketler yağma edilirdi, nitekim Avrupa'daki tecrübeler bunu gösteriyordu.
Yürürlüğe girdiği vakitte açıklansa çok daha büyük mağduriyetler oluşur, daha büyük tepkiler yükselirdi.
          ***
Haftalardır ısrarla büyük şehirlerde uzun süreli sokağa çıkma yasağı isteyen, ekonomik hayatın büsbütün durması için çabalayan, vaka ve ölüm sayısı artsın da oy devşireyim diye ellerini ovuşturan bir muhalefete yaranabilmek zaten mümkün değildi.
Ancak, bu eleştiriler sadece muhalefetten gelse Süleyman Soylu istifa noktasına varmazdı.
Bu zorluğu göğüslemede parti içinde yalnız bırakılma duygusu ve hatta içeriden eleştiriler de bu kararda etkilidir mutlaka.
Neyse ki, Soylu'nun tek taraflı olduğu belli istifasını Cumhurbaşkanımız yırtıp attı ve "Göreve devam" dedi.
Birileri şimdi de bunun üzerine çemkirecektir ama hiç önemli değil.
          ***
Şayet istifa kabul edilecek olsa, AK Parti çok büyük yara alırdı.
Tabandan yükselen ses, bir kere daha bunu gösterdi.
Nitekim Soylu'nun istifa açıklaması duyulur duyulmaz sosyal medya âdeta yıkıldı.
Cumhurbaşkanımıza milyonlar 'istifayı kabul etmeyin' çağrısı yaptı.
Şu bir defa daha görüldü ki, bu millet kendisi için gecesini gündüzüne katan, davasına sımsıkı sahip çıkan, kendisiyle ağlayıp kendisiyle gülen, kimsenin karşısında eğilip bükülmeyen, eli kanlı terör örgütlerine karşı dimdik durup, sözünü de, gücünü de esirgemeyenlere sahip çıkıyor.
Cumhurbaşkanımız Erdoğan'ı da güçlü kılan bu duruşu değil midir?
Zor zamanlarda verilen imtihanı, bu millet unutur mu hiç!
          ***
Çok şükür, bir badire daha 'dava arkadaşlarını' kimseye yedirmeyen Cumhurbaşkanımızın ferasetiyle atlatılmıştır.
Çünkü bu milletin sadece virüs değil, ondan çok daha illet belaları vardır.
Puslu hava bekleyen Türkiye düşmanları ellerini ovuşturarak dün gece yeniden sevinç çığlıkları atmışlar ama, şükürler olsun ki bir kere daha avuçlarını yalamışlardır.
Bu saatten sonra muhalefetin ne diyeceğine dönersek...
İçişleri Bakanı -hata olup olmadığı bile tartışılır- iki saatlik süreç için istifasını açıklarken...
Onlar haftalardır milleti toplu taşımada neden üst üste taşıdılar, virüsün yayılmasını önlemek için hangi tedbirleri aldılar, bu süreci Türkiye'nin daha kolay atlatması için ne yaptılar, bunun hesabını versinler önce.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.