‘İyi’ günler…

A -
A +
  FETÖ elebaşı 24 Haziran 2018 Başkanlık seçimleri sonrası açıklama yapmıştı; “Ben elimden geleni yaptım ama, olmadı.” Ne yapmıştı, kimlerle yapmıştı, kimse sorgulamadı. CHP’de olduğu gibi, MHP’yi de ele geçirme operasyonunda, Meral Akşener lehine kongre kararı alan kamikaze hâkimleri hatırlıyor muyuz? Şimdi FETÖ’den içerideler… Önce kaset, sonra kongre operasyonuyla Devlet Bahçeli’den kurtulmak isteyenin FETÖ’yü maşa olarak kullandığına inanmayan kaldı mı memlekette? Peki ya İyi Parti’nin kuruluşunda aynı örgütün parmağı bulunduğuna ikna olmayan var mı hâlâ? *** Siyasi rüzgâr nereden eser, siyasiler hangi gün ne söyler, beni bağlamaz. Gördüklerimiz bize yeterince şey anlatıyordu zaten. “Akşener’i FETÖ destekliyor” diyen de bizatihi bugün teşkilattan sorumlu Genel Başkan Yardımcısı olan Koray Aydın’dı. Partinin Kurucular Kurulunda FETÖ’nün şehit ettiği merhum Muhsin Yazıcıoğlu suikastında, arama çalışmalarını engellediği bilinen dönemin bölge komutanı Ali Lapanta da vardı. Partinin Sakarya İl Başkanı bile “73 Rotary Kulübünün bulunduğu federasyon başkanıyım” diyen birisiydi. Turuncu devrimlerin finansörü National Endowment for Democracy’nin (NED) desteklediği Denge Denetleme Ağı’nın önde gelen ismi Selda Tandoğan Demirel, Meral Akşener’in başdanışmanıydı. Demirel, 2014 yılında Türkiye’yi ziyaret eden dönemin ABD Başkan Yardımcısı, şimdiki Başkan adayı Joe Biden’la görüşen ‘seçkin’ler arasındaydı. Biden’ın en son açıklamalarını hatırlarsınız. Ne dedi; "Erdoğan’ın bedel ödemesi lazım. Benim (geçmişte) yaptığım gibi hâlihazırda mevcut durumdaki (muhalefet) liderliğindeki unsurlarla doğrudan temasa geçip Erdoğan’ı yenmeleri için onlar daha güçlü bir konuma getirmeli ve onlardan daha fazla yarar sağlamaya çalışmalıyız. Darbeyle değil ancak seçim süreciyle..." Yeri gelmişken NED’i biraz daha açayım ki, mevzu iyi anlaşılsın… Eski CIA ajanlarının çalıştığı, özellikle Orta Doğu’da faaliyet gösteren, Türkiye ve benzeri ülkelerdeki STK’lara finans desteği sağlayan bir kuruluş… Desteklediği yayınlar arasında kapatılan Taraf gazetesi de vardı. Bugün kazandığımız tecrübe ışığında, ötesini demeye gerek var mı? *** 15 Temmuz öncesi FETÖ kanallarına çıkıp örgüte açık destek veren, Her konuşmasında, darbe gecesi anlayabildiğimiz ‘Yurtta sulh’ vurgusu yapan, “15 Temmuz’dan sonra Başbakan olacağım” diyen Akşener’den bahsediyoruz yahu! Partisinin resmî programında açık açık “NATO’ya bağlıyız” diyordu. Bunca şeyi bunca zaman anlattık, Ümit Özdağ “İyi Parti’nin İstanbul İl Başkanı FETÖ’cü” deyince ortalık yıkıldı. Bahsettiği il başkanı Buğra Kavuncu… Dayısı FETÖ tutuklusu eski MİT’çi Enver Altaylı. Karanlık mı karanlık bir adam… CIA’in Türkiye şubesi desek yeri. Yeğenine yönelik suçlama ise artık yargıda, bekleyip görelim. *** Buğra Kavuncu’nun babası Orhan Kavuncu’nun isminin Enver Altaylı iddianamesinde ‘karanlık para transferleri” sebebiyle geçtiğini daha önce yazmıştım. Oğul Buğra Kavuncu’nun geçmişte kurduğu Kazak İş Adamları Derneğinin (KATİAD) FETÖ’cülükten kapatıldığını da hatırlatmak isterim. Geçenlerde Fuat Uğur derlemişti; Amcası eski Eyüp Belediye Başkanı İsmail Kavuncu FETÖ firarisi. Dedesi Abdurrahman Kavuncu, Türkiye’den sorumlu CIA ajanı Ruzi Nazar'ın yakın dostu. Ne aile ama!.. *** Neyse!... İyi Parti’ye dönelim. Liste kavgası ve İl Başkanı hakkındaki FETÖ'cülük iddialarının ardından biri daha konuştu; İyi Parti eski milletvekili, şimdilerde bağımsız İsmail Ok. Suçlamaları, yukarıda dikkat çektiğim Biden-Soros bağlantısına işaret etmekte. İsmail Ok, eski Genel Başkan Yardımcısı Hasan Seymen'in ABD Başkan adayı Joe Biden ile daha önce görüştüğünü ve Soros'çu olduğunu öne sürüyor. Küskün İyi Partililer konuştukça konuşuyor, fakat hiçbiri bizi şaşırtmıyor. Partiden dışlanınca küskünler kervanına katılan Ümit Özdağ ve İsmail Ok’a şunu sormak gerekmez mi; madem bunları biliyordunuz, konuşmak için bunca zaman niye beklediniz? “Günaydın” mı desek, ‘iyi’ günler mi, bilemedim ki!   **************   Başkanlık sisteminin nesi kötü?   CHP, HDP, İyi Parti, Saadet zaten dilinden düşürmüyordu… Yeni kurulan ‘intikam partileri’ de kervana dâhil oldu. Her mikrofon bulduklarında dertleri Başkanlık sistemi… Türkiye için yıkım olmuş, felaket olmuş!.. “Eskiden iyi olan neydi de bu sistemde kötü oldu?” diye soracak olsanız dişe dokunur bir cevap da yok. Klasik ‘tek adamlık’ eleştirileri, Meclis’in zayıfladığı iddiası... Öyle mi peki? *** Muhalefet, ‘karanlık’ yahut ‘siyasi hesap içermeyen’, millete yararı olacak hangi kanun teklifini Meclis’e getirdi de başarılı olamadı. Meclis’in işlevsizliğinden bahsederken, kirli vekil transferlerinin artık işe yaramadığından mı bahsediyorsunuz? Bir diğeri; tek adamlık eleştirisi… Yahu bu millet zaten ‘çift başlılık’ bahanesini ortadan kaldırmak için Başkanlığa ‘evet’ dedi. Özetle “Seni tek yetkili tayin ettim. İşini yap, bana bahane üretme” demiş oldu. Seçmen sandığa giderken “Seni seçiyorum ama bu yetkini öbürleriyle de paylaş” mı diyordu ki, böyle saçma bir eleştiri getiriyorsunuz? Yetkiyi alan işini yapamazsa 5 yıl sonra zaten hesabını yine millete verir… Siz bunu söyleyerek iktidarın gücünden kendinize de mi pay istiyorsunuz? Böyle bir yönetim modelinin başarılı olma şansı var mıdır? *** Bu talepler, eski parlamenter sistemin alışkanlığı… Hatırlayın; Başkanlık sistemine geçişin ilk adımı, 2007’deki 367 krizi olmuştu. Cumhurbaşkanını artık halkın seçmesi kararı, bu krizin neticesinde alındı. Nitekim her cumhurbaşkanlığı seçiminde aynı gerilim vardı, referandumla buna son verildi. Seçilmiş cumhurbaşkanı ile seçilmiş başbakan arasında yaşanan ve ileride yaşanacak gerilimler de 2017 referandumu ile bitirildi. Artık yönetim katında boğuşma olmayacak, lider sadece işine odaklanacaktı. Türkiye, ilk başkan seçimini 24 Haziran 2018’de yaptı ve fiilî olarak yeni sisteme geçiş sağlandı. *** Aradan geçen iki buçuk senede Türkiye’de olanları görüyorsunuz. Suriye, Libya, Doğu Akdeniz, Kıbrıs, Ege ve şimdi de Azerbaycan. Korona salgını deseniz ayrı bir bela… Dünyanın yaşadığı ekonomik çöküşten bize düşen pay da cabası. İçeride PKK’yı bitme noktasına getiren aralıksız operasyonları saymadım bile… Bunca dert ve belanın hangisinde zayıf düştü Türkiye? Dövizin yükselişinden ve bunun pahalılığa yol açmasından bahsedebilirsiniz -ki haklısınız… Ancak 2003 öncesi eski Türkiye’de yaşadığımız krizlerle mukayese edecek olursak, onların yanında bunun kriz bile sayılmayacağı aşikâr. Elbette sıkıntı çekiyoruz lakin eskiye göre çok daha güçlüyüz. Dahası, yeniden refaha ve yükselişe geçecek birikimimiz, dirayetimiz var. Kendi kararlarımızı kendimiz alabiliyoruz, kimsenin icazetine ihtiyaç duymuyoruz… Bu bile büyük bir kazanç değil midir? Bakın; Akdeniz’de, Karadeniz’de boşuna sondaj yapmıyoruz. Şimdiden 405 milyar metreküplük rezerve ulaştık ki, bu daha buzdağının görünen yüzü. Eski Türkiye’de değil doğalgaz-petrol aramak, hayalini kuramazdınız. Her bir taraftan saldırıya uğruyor, buna rağmen geri adım atmıyorsak, bunu neye borçluyuz? *** Libya tezkeresine Meclis’te ‘hayır’ oyu verenler, Başkanlık sisteminden rahatsızmış!... O gücü millet aldı sizden, boşuna çırpınıyorsunuz.  
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.