Depremde zihniyet problemimiz

A -
A +
Önce Elâzığ, şimdi İzmir…
Bir yılda ikinci deprem felaketini yaşadık. Allah beterinden saklasın!.. Bu denli büyük yıkımlar yaşayan bir ülkede, tedbir önceliğimiz olmalı. Öyle mi peki? *** Malum, 1999 Marmara depremi sonrası çıkarılan yönetmelikle inşaatlara sıkı denetim getirilmişti. O gün bugündür, yeni inşaatlarda ciddi bir problem yaşanmadı. Ancak, bu yönetmelik öncesi inşa edilen yapılar, karşımızdaki en büyük tehlike. Nitekim Elâzığ’da da, İzmir’de de çöken binalar yine bunlar oldu. Hükûmet, süreci hızlandırmak için vatandaşın önüne büyük fırsatlar koydu. Kentsel dönüşüme kira yardımı, uygun kredi fırsatları sundu. Buna rağmen karne ortada. İzmir’de bunca gayrete rağmen, 25 bin bina kentsel dönüşümle yenilenebilmiş. Geride yıkılmayı bekleyen bina sayısı ise 40 binin üzerinde. Devlet bunları zorla yıktırsa konut sahipleri feryat figan edecek. Gönül rızası arandığında ise sonuç ortada. Bu işte asıl elini taşın altına koyması gereken yerel yönetimler… Onlar da ‘oy kaybedeceği’ için vatandaşı zorlamamakta. Yaşadığımız felaketlerin asıl kaynağı işte bu kısır döngü… *** “Marmara depreminden sonra ne değişti?” derseniz, hiçbir şey yapmıyor değiliz. İzmir’de 25 bin konut dönüştürülmese bugün belki çok daha büyük bir kayıpla yüz yüzeydik. Türkiye genelinde kentsel dönüşümle bugüne kadar yıkılıp yenilenen bina sayısı ise 1 milyon 350 bin. Bu sayede 5 milyondan fazla insanımızın can güvenliği sağlandı. Lakin yeterli değil… Hâlen 7 milyon riskli konutumuz var. Bunlardan 1,5 milyonu acil düzeyinde. Hükûmetin koyduğu hedef her yıl 300 bin konutu yenilemek. Bunun için de vatandaşın sağ duyusuna, fedakârlığına ihtiyaç var. Hepsinden de önemlisi, bu hayati meselenin siyasete alet edilmemesi… “Parayı betona gömüyorlar”, “Yandaşlarına rant sağlıyorlar” gibi ucuz siyaset oyunları artık bitmeli, herkes meselenin çözümü için samimi şekilde üstüne düşeni yapmalı. Yoksa daha çok canlar yitirir, dizimizi dövmekle kalırız.   ******************   Hiç utanmadınız mı?   Zor zamanlarda kenetlenmeyi bilen bir milletiz… Fakat aramızda provokatörler yahut zırtapozlar da yok değil. Deprem sonrası İzmirlilere hakaret eden 25 kişi için hemen işlem başlatıldı, 6’sı yakalanıp gözaltına alındı. Benzer tabloyu Elâzığ depreminde de görmüştük. Sırf milliyetçi/muhafazakâr kimliklerinden dolayı Elâzığlı vatandaşlarımıza en aşağılık cümlelerle hakaret edenleri Emniyet tek tek enselemişti. Aynı kin ve nefretin hedefi bu defa İzmirli vatandaşlarımız oldu ve Emniyet yine gereğini yaptı. *** Böyle tipler her kesimden çıkar… Ancak aynı vahim tabloyu siyasette görmek, problemin kaynağını daha net biçimde ortaya koyuyor. Elâzığ depreminde, tadilattaki hastanenin görüntülerini depremde zarar görmüş gibi yayanlar, Tuncay Özkan gibi kimi CHP’lilerdi. FETÖ, PKK ve DHKP-C gibi örgütlerin yalanlarla kaos oluşturma çabasına siyasetçilerin de balıklama atlaması ise düşündürücüydü. Benzer yüzler İzmir depreminde de boy gösterdi. Henüz olayın şoku atlatılamamışken, CHP yandaşı bir sözde gazeteci “AKP Türkiye’yi felakete sürüklüyor” diye paylaşım yaptı. CHP milletvekili Gürsel Tekin, bir kaymakamlık binası ve Kızılay kan merkezinin yıkıldığını iddia edip, devleti suçladı. Bu iddiası yalanlanan Tekin, bir ajansı kaynak göstererek tepkilerden kurtulmaya çalıştı. Oysa problem, bilginin doğruluğundan ziyade, acı henüz çok taze iken siyasi rant peşinde koşmasıydı. Üstelik, yıllardır yerelde kendi partisinin yönettiği bir şehirle ilgili… *** Anladık, bunlar uslanmaz… Allah akıl, fikir ve vicdan versin. Daha ne diyelim!   *****************   Geçmiş olsun Süleyman Soylu   Her felakete ilk koşan Bakan’dı… Ve olay mahallini son terk eden. İzmir depremi olur olmaz gözler yine O’nu aradı. Sosyal medya çalkalanınca sebebi açıklandı; İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, eşi ve kızıyla birlikte koronavirüse yakalandığı için İzmir’in imdadına koşamamıştı. Vatandaşların sürekli yakın ilgisiyle meşgul olan bir Bakan için bu durum kaçınılmaz görünüyordu. Geçmiş olsun Sayın Soylu… Size ve ailenize acil şifalar diliyorum.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.